Aynı yasak siyasette de karşınıza dikilmeseydi, siyasete atılmayı düşünür müydünüz?
Ümit Meriç: Tayyip Bey hanımı ve iki kızıyla benim evime geldi. Siyasete girmemi teklif etti. Dördüncü teklifiydi bu. Tayyip Bey, ben başımı örttüm, bir daha açmam söz konusu değil, dolayısıyla siyasete girmem de söz konusu değil dedim. Çünkü benim başörtüm bana teklif edilecek bütün makamlardan, bakanlıktan, başbakan danışmanlığından daha değerli. Ama başörtüsü engeli benim siyasete girmeyi reddedişimin tek nedeni değil. Bir başka neden, Cemil Meriç’in soyadını taşımam. Babamın soyadını siyasallaştırma hakkını kendimde görmüyorum.
İkincisi ben öğrencilerime sosyoloji öğretirken hep şunu derdim: Siz koskoca bir sarayın bütününden sorumlusunuz. Kendinizi onun odalarından birine kapatarak bütünü görmekten alıkoymamalısınız. Son olarak da ben kendimi siyasete uygun bir tip olarak görmüyorum. Parti disiplini vesaire gibi endişeler olmadan düşündüklerimi olduğu gibi ortaya koymak isterim. Bunu çok büyük bir özgürlük olarak görüyorum. Hep hakikatin sesi olmak isterim.
Ama hükümetin gidişatını çok iyi görüyorum. Çok olumlu işler yapıyorlar. Geçenlerde Tayyip Bey rüyama girip dua istedi. Tayyip Bey’i çok seviyorum. Onlar için dua ediyorum.
Prof. Nilüfer Göle’nin Modern Mahrem kitabından seçmeler ....
Kemalist reformlar, kadını, dinin etkisinden kurtarmayı hedefleyerek, toplumsal görünürlük kadar, fiziksel görünürlüğü de teşvik etmekteydi. Falih Rıfkı’nın hatıratında anlattığı şekliyle, Kadını kurtaracaktı. Kurtarmak için önce açmalı idi. Haremi yıkmalı idi. İlk yapılan işlerden biri, İstanbul tramvayları ile vapurlardaki perdelerin kaldırılması olmuştur. Halide Edip ise, Bizim peçelerimize, perdelerimize ne karışıyorsunuz? diyerek, Ankara aleyhindeki cepheye katılmıştır....
...Başörtüsü, kadını, erkek bakışlarından koruyarak ve cinsiyetler arasındaki sınırları belirleyerek, mahrem alanı, yasak koyarak çizmektedir. Zira cemaatin birliği, erkeğin şerefine bağlıdır ki, bunun da ölçüsü kadının mahrem alanda korunan namusudur. İslâmcı kadınlar, Batı uygarlığı karşısında farklılıklarının altını çizerek, gizlenen kadın cinselliğini neredeyse talepkâr bir biçimde sahiplenmektedir: Biz, süslenerek cinselliklerini dışarıya yansıtan Batı daki insanların aksine, dış planda, sokakta, genel yerlerde cinselliği mümkün olduğu kadar göz önünde bırakmamaktayız.
....Kadınlar, bir erkeğin eşi ve çocukların annesi olmaktan öte bir kadın kimliğini, birey kadını savunmakta ve kendilerine ait özel bir yaşam talep etmekte: Bizim istediğimiz nedir? Biz Müslüman kadın gün ışığına çıksın istiyoruz. Zaten toplum ve sokak kadın için, Müslüman erkek için olduğundan daha tehlikeli ve kötü değil ki. ...
Örtü, Müslüman kadının dış dünyaya çıkışını saklamaktadır; mahrem dünyaya ait olduğunu hatırlatmaktadır.Dişiliğini, bedenine ve giyimine özenerek sergileyen modern kadın silüeti karşısında, Müslüman kadın örtünerek dişiliğini gizlemekte, estetik gövdenin karşısına kutsal gövdeyi çıkararak, Batı modernizmi karşısında farklılığını pekiştirmektedir. Örtünen kadın, dişilik değil, kişilik sıfatıyla kamusal alana girmektedir.
Milliyet -Tarhan Erdemin anketi Mayıs 2003 Vatandaşların % 56 sı, resmi tören ve davetlere devlet büyüklerinin eşlerinin türbanla katılmasını doğru buluyor. % 44 ü doğru bulmuyor.
Hizmet veren memurun siyasi düşüncesini belli edecek görünümde olması sizi rahatsız ederm mi? sorusuna ise % 54.1 Rahatsız etmez , % 45.9 Rahatsız
eder cevabını veriyor.
Türkiye deki hanelerin % 77.2 sinde başını kapatan kadınvar.
Başını kapatanların sadece % 5.4 ü örtüsünü türban diye nitelendiriyor.
Türkiye deki evli kadınların % 72.7 si başını kapatırken, bu oran bekârlarda % 33.9 a düşüyor.
Başını kapatan kadınların hane halkı ortalama aylık geliri 363 milyon lira. Başını kapatmayanların ise 964 milyon lira....
Peşin hükümler ve gerçekler Yüksek öğretim öğrencisi Atatürk ilke ve inkılâplarını benimsemiş olmalıdır. Türban takmak ise bu ilke ve inkılâplara aykırıdır. Danıştay kararına kadar giren bu fikir birkaç bakımdan tutarsız. Bir kere, neden yükseköğrenim öğrencisinin öncelikle ve özellikle Atatürk inkılâplarını ve ilkelerini benimsemiş olması gerekirmiş? Kim söylemiş öyle gerektiğini? Türkiye de herkes ille de Atatürkçü olacak ya da Atatürkü Danıştay gibi yorumlayacak diye bir yasa mı var? Ya da üniversite öğrencilerine Atatürkçülük şartı getiren özel bir yasa mı çıktı?
Burada Atatürkçülüğün ne olduğunu tartışacak değiliz. Ama kimileri hâlâ, Atatürkün bazı sözlerini ve uygulamalarını öne sürerek aklımıza ipotek koymak istiyorsa, buna itiraz edilmelidir. Eğer Atatürkçülük, temel insan haklarıyla çelişiyorsa, burada yeniden tarif edilmesi gereken şey insan hakları değil Atatürkçülüktür. Ve eğer Atatürkçülük, başını örten genç kızları cahil bırakmayı emrediyorsa, Atatürkten değil, başörtülü mazlumdan yana olmak gerekir.
Tesettüre nasıl girebilirim Ümit Meriç Hanımın röportajı