15. madde: Ala-hilafi’l-kıyas sabit olan şey, saire makisün aleyh olmaz.

Tarihci

Marmara Tarih
15.Madde: ma sebete ala gayri’l-kıyasi fe-ğayruhu la yukasü aleyh

Ala-hilafi’l-kıyas sabit olan şey, saire makisün aleyh olmaz.

Kıyas usulune aykırı olarak nassla sabit olmuş veya zarureti icabı kabul edilmiş bir hüküm, buna benzer başka meselelere delil olmaz.
Nitekim mevcud olmayan bir şeyi satmak caiz değildir. Buna göre selem veya istisna akdi caiz olmamak gerekirdi. Selem, piyasada misli bulunan standart bir malı, yani mesela henüz yetişmemiş buğdayı veya fabrikada henüz imal edilmemiş arabayı satmaktır. İstisna, sanat sahibine bir eser yaptırmak, mesela tüccar terziye bir elbise diktirmek demektir. Mademki mevcut olmayan bir şey satılamıyor; buna kıyasen selem ve istisna akdi de caiz olmamalıdır. Fakat istisnaların ihtiyacı(zaruret) sebebiyle Hazreti Peygamber selem ve istisnaya izin vermiştir. Dolayısıyla selem ve istisna akidleri, kıyasa aykırı olmakla beraber, nass ile sabittir. Artık nasıl olsa selem ve istisna caizdir, öyleyse buna kıyasen mevcud olmayan her şeyi satmak da caiz hale gelir, denilemez. Çünkü selem ve istisna akidleri, ihtiyaç sebebiyle, kıyasa muhalif olarak kabul edilmiştir. Sünnet olmasaydı, kıyas yapılacak ve bunlara caiz değil denirdi.
Şuf’a hakkı da kıyasa aykırı olarak kabul edilmiştir. Bir gayrımenkul satıldığında, bunun ortağı veya komşusu veya bu malda irtifak hakkı bulunan kimse, satış bedelini ödemek şartıyla o malı satın alma hakkına sahiptir. Buna şuf’a hakkı denir. Sünnet ile sabittir. Halbuki kıyasen caiz olmamak gerekirdi. Çünkü herkes malını istediği kimseye satabilir. Ama sünnet insanların ihtiyacı sebebiyle burada bir istisna getirmiştir.

Vakıflarda icareteyn ve mukataa usulleri de kıyasa aykırı olarak kabul edilmiştir. İcareteynli vakıflarda, bir vakıf gayrimenkul harap olsa, vakfın da tamir ettirecek parası olmasa, vakıf o gayrimenkulu kıymeti kadar para alarak birisine kiraya verir, bu para ile üzerine bina yaptırır. Bu bina vakfa aittir. Kiracı ayrıca her sene az bir miktad da kira öder. Çünki vakıf malını satmak caiz değildir. Mukataalı vakıflar da aynı şekildedir ancak burada binayı yaptıran da maliki de kiracıdır. Her ikisinde de kiracı malı başkasına devredebilir. Ölse bile tasarruf hakkı varislerine geçebilir. Eğer böyle kiraya verilmese, vakıf gayrımenkulleri boş kalır, vakıflar harab olurdu. Bu vakıf türleri ihtiyaca binaen, kıyasa aykırı olarak kurulmuştur. Çünkü vakıflarda kira en çok üç yıllığına olur ve mirasçıya geçmez başkasına da devredilmezdi. Mülk gayrımenkullerde de vakıflara kıyasen icareteyn ve mukataa usulu uygulanamaz. Bu tür vakıflarda da mülk gayrımenkullere kıyasen şuf’a hakkı cereyan edemez.

Halk arasındaki “su i misal, emsal olmaz” sözü, bu kaideye benzer. Kötü misal, başkaları için misal teşkil etmez demektir. Birinin gayrımeşru bir iş yapması, hatta bu fiillerin cemiyette yayılması, başkasına da bunu işleme hakkı vermez.
 
Üst