Şirket-i Maneviye

Ukbaa

Well-known member
Bismillahirrahmanirrahim,

Elhamdülillâhi rabbil âlemîn velâkibetülil müttekîn vessalêtü vessalêmü alê seyidine Muhammediv ve alê êlihi vesahbihi ecmain,alê rasulüne salevât

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Üstad hz.leri mektublarına hep böyle hitablarla başlıyor.
Aziz sıddık kardeşlerim,
Sarsılmaz kardeşlerim,
Vazifeden yorulmaz kardeşlerim,
Hizmet-i Kuraniye de arkadaşlarım,
Bunlar hem mektubu yazdığı talebelerine hitabı..
Onları övmesi olduğu gibi,
Bizler gibi O’na talebe olma niyetinde olanlara,
İmanı kazanma ve koruma yolunda olanlara
bir yol gösterme hikmeti taşıyor.

Kulluk vazifelerimize,
Kardeşlik vazifelerimize,
Hizmetimize sadık olmamızı
Ne olursa olsun sarsılmadan devam etmemizi öğütüyor.
İnşallah biz de bu kriterlere uyabilenlerden oluruz.

Aziz, sıddık kardeşlerim!
Latif ve manidar ve beşaretli iki hâdiseyi beyan ediyorum:

Birincisi:
Me’yusane bir hatıradan müjdeli bir ihtar:
Bugünlerde hatırıma geldi ki:
Hayat-ı içtimaiyeye giren hangi şeye temas etse,
ekseriyetle günahlara maruz kalıyor.
Her cihette günahlar serbestçe insanı sarıyorlar.

İnsanın içinde bulunduğu ortamdan bir şekilde etkilenmesi
Ve ortamın ona tesir etmesi etkilemesi sebebiyle
Ve toplumda da imani, islami, dini değerlerin zayıflamış olması
hatta bu konulardan uzak olan ve düşman bilen çok insan
Ve durum olması sebepleriyle bir çok tuzaklarla,
günahlarla karşı karşıya kalıyor.

Her yerden üzerimize günahlar saldırıyor.
Tesettürden uzak giyim tarzlarından tutunda,
Reklam panolarındaki doğanın bize hediyesi,
doğanın mucizesi vs gibi çokça yanlış terimler
İmanımızı zedeleyen kelimelere kadar
Bir sürü halle karşı karşıya kalıyoruz.

Bu kadar günahlara karşı
insanın hususî ibadet ve takvası nasıl mukabele edebilir?
diye me’yusane düşündüm.

Evet koca dünya bize günahlarla küfürlerle saldırıyor .
Bu haldeki bir insanın kendi başına ibadetleriyle,
bu kadar ağır savaşta sağlam kalması
Bu hengamede imanını ibadetini inancını koruyabilmesi nasıl olur?
diye sıkıntılı bir halde düşünürken ..

Hayat-ı içtimaiyedeki Risale-i Nur talebelerinin vaziyetlerini tahattur ettim.
Risale-i Nur şakirdleri hakkında necatlarına
ve ehl-i saadet olduklarına dair kuvvetli işaret-i Kur’aniyeyi
ve beşaret-i Aleviyeyi ve Gavsiyeyi düşündüm.

Evet, Risale-i Nur dairesinde hizmet eden,
Bu daireye giren bu hizmete dahil olan talebeler ile ilgili
Kur'an-ı Kerim'den ve Gavs-ı Azam hz.lerinden müjdeler haberler var.

Kalben dedim ki:
“Herbiri bin yerden gelen günahlara karşı
bir dil ile nasıl mukabele eder, galebe eder, necat bulur?”
günahlara karşı nasıl ayakta kalabilir nasıl kurtuluş bulur?

Bu tahayyürüme mukabil ihtar edildi ki:
Risale-i Nur’un hakikî ve sadık şakirdlerinin mabeynlerindeki
düstur-u esasiye olan iştirak-i a’mal-i uhreviye kanunuyla
ve samimî ve hâlis tesanüd sırrıyla
herbir hâlis, hakikî şakird bir dil ile değil,
belki kardeşleri adedince diller ile ibadet edip istiğfar ederek
bin taraftan hücum eden günahlara, binler dil ile mukabele eder.

Misal bir terzi düşünelim.
Tek başına gidiyor kumaş alıyor kesiyor dikiyor satıyor.
Ve ayakta kalmaya çalışıyor.
Ama dükkan kirası, elektrik masrafı, makinelerin maliyetleri
Kumaş maliyeti vs gibi bir sürü gideri var.
Böyle böyle tek tek terziler kendi başlarına çalışmaya çalışarak
Bu ekonomik ortamda sıkıntılar içinde nasıl ayakta kalır?
Kazandıklarını nasıl muhafaza eder?

Ama bu terziler bir araya gelse
Bir şirket kursa,
Sermayesini birleştirse,
Ve hizmetlerini birleştirseler,
Tek çatı altında birlik beraberlik dayanışma içinde çalışsalar
O şirket hem enflasyona krize vs karşı çok daha sağlam olur ayakta kalır.
Hem de seri üretime geçen şirketin geliri daha da artacağından,
Ve her bir terzi kendi hizmeti katkısı nisbetinde
O gelirden payına düşeni alacağından,
Kendisi de daha çok kazanır ve ayakta kalır.

Risale-i Nur hizmetinde şirket-i maneviye var.
Risale-i Nur baştan sona iman hakikatlerini
İmanı anlatan bir eser ve bu eserden istifade edip
Bu eserleri yaşamaya yaşatmaya çalışanlarda
Bu manevi şirkete dahil oluyorlar.

Her birisinin tek başlarına hizmeti,
İbadeti,
Duası,
Tevbesi
Şirket hesabına da yazılıyor.
Ve diğer kardeşlerinin hesaplarına da yazılıyor.

Hasenatlar, güzellikler, dualar nurdur.
Bir odada yanan bir lamba
Odadaki eşya ne kadar çok olursa olsun
Hepsini aydınlatabilir
Bir sandalye fazla olsa
Diğer sandalyenin aydınlanmasını etkilemez.

Öylede bizim ibadetlerimizin şirket hesabına da yazılması
Kardeşlerimize de yazılması
Bizim hissemizi düşürmediği gibi
Kardeşlerimizin ibadet ve güzelliklerinin,
Tevbelerinin ve hizmetlerinin de şirket hesabına yazılmasıyla
Bizim hissemiz daha da artar.

hulasa durumu görebiliyor musun?
Sen Türkiye’nin bir ucunda
Ben başka ucunda
Başka kardeşlerimiz dünyanın başka yerlerinde
Ve bu dünyadan göçmüş kardeşlerimiz abilerimiz ablalarımız..
Ve daha gelecek olanlar…
Hepimiz bu şirkete katılmakla
Ne kadar muazzam bir kazanca ortak oluyoruz.
Rabbim bizi bu şirketi maneviyeden ayırmasın.

Bazı melaikenin kırkbin dil ile zikrettikleri gibi;
hâlis, hakikî, müttaki bir şakird dahi, kırkbin kardeşinin dilleriyle ibadet eder,
necata müstehak ve inşâallah ehl-i saadet olur.
Risale-i Nur dairesinde
sadakat ve hizmet ve takva derecesiyle
o ulvî ve küllî ubudiyete sahib olur.

Evet şirkete ortak olabilmenin ve
hissemizin ne kadar olacağının anlaşma şartları
İhlaslı olmak,
Hakiki olmak,
Doğru yol üzere iman üzere bulunmak…

Bu halleri muhafaza etmekle
Hizmetimiz,
Sadakatimiz,
Takvamız ve
Günahlardan kaçınma hassasiyetimiz derecesinde
Bizlerde o muazzam şirkete dahil olup hissedar olabiliyoruz inşallah.

Elbette bu büyük kazancı kaçırmamak için
takvada, ihlasta, sadakatta çalışmak gerektir.

Evet kim ister ki bu halden mahrum kalsın.
Kim ister ki bu kazançtan mahrum kalsın.

Allah kendisine hakiki kul, Efendimiz a.s.v a hakiki ümmet,
Üstadımıza ve Nurlara hakiki talebe olmayı nasib etsin

Sünnet-i seniyyeden, şirket-i maneviyeden hissemizi artırsın.

Subhaneke la ilmelena illa maallemtena, inneke entel alimul hakim, ve ahiru davahum enilhamdulillahi rabbul alemin el fatiha ma es salavat

21.30’da sohbet kanalında yapılan derstir.
Muhabbet-i Bakiye
 

Þefkat_

Well-known member
Kalben dedim ki:
“Herbiri bin yerden gelen günahlara karşı
bir dil ile nasıl mukabele eder, galebe eder, necat bulur?”
günahlara karşı nasıl ayakta kalabilir nasıl kurtuluş bulur?


Bu tahayyürüme mukabil ihtar edildi ki:
Risale-i Nur’un hakikî ve sadık şakirdlerinin mabeynlerindeki
düstur-u esasiye olan iştirak-i a’mal-i uhreviye kanunuyla
ve samimî ve hâlis tesanüd sırrıyla
herbir hâlis, hakikî şakird bir dil ile değil,
belki kardeşleri adedince diller ile ibadet edip istiğfar ederek
bin taraftan hücum eden günahlara, binler dil ile mukabele eder.


Allah razı olsun İnşaaallah bizler de bu daireye girenlerden oluruz
 

Ukbaa

Well-known member




Şirket-i manevîye-i Nuriyenin feyziyle,
her bir şakirt
derecesine göre
umum kardeşlerinin mânevî kazançlarına ve duâlarına hissedar olur.

Güya âdeta binler dille istiğfar eder, ibadet eder.


(Şuâlar; s. 420)

 

Muvahhid1

Well-known member
Bugünlerde hatırıma geldi ki, hayat-ı içtimaiyeye giren hangi şeye temas etse, ekseriyetle günahlara maruz kalıyor. Her cihette günahlar serbestçe insanı sarıyorlar. "Bu kadar günahlara karşı insanın hususi ibadet ve takvâsı nasıl mukabele edebilir?" diye meyusâne düşündüm.

Hayat-ı içtimaiyedeki Risâle-i Nur talebelerinin vaziyetlerini tahattur ettim. Risâle-i Nur şakirtleri hakkında necatlarına ve ehl-i saadet olduklarına dair kuvvetli işaret-i Kur'âniyeyi ve beşaret-i Aleviyeyi ve Gavsiyeyi düşündüm. Kalben dedim ki: "Herbiri bin yerden gelen günahlara karşı bir dille nasıl mukabele eder, galebe eder, necat bulur?" diye mütehayyir kaldım. Bu tahayyürüme mukabil ihtar edildi ki:

Risâle-i Nur'un hakikî ve sadık şakirtlerinin mâbeynlerindeki düstur-u esasiye olan iştirak-i âmâl-i uhreviye kanunuyla ve samîmî ve halis tesanüd sırrıyla herbir halis, hakikî şakirt, bir dille değil, belki kardeşleri adedince dillerle ibadet edip istiğfar eder. Bin taraftan hücum eden günahlara, binler dille mukabele eder. Bazı melâikenin kırk bin dille zikrettikleri gibi, halis, hakikî, müttakî bir şakirt dahi kırk bin kardeşinin dilleriyle ibadet eder, necata müstehak ve inşaallah ehl-i saadet olur. Risâle-i Nur dairesinde sadakat ve hizmet ve takvâ ve içtinab-ı kebâir derecesiyle o ulvî ve küllî ubudiyete sahip olur. Elbette, bu büyük kazancı kaçırmamak için, takvâda, ihlâsta, sadakatte çalışmak gerektir.


Kastamonu Lâhikası, s. 67
 
Üst