Tesbihat

ARİF

Well-known member
TESBİHAT
Namazlardan sonra yapılan tesbihatın ehemmiyeti bir çok Hadis-i Şerifte ifade edilmiştir. Yine Efendimiz pek çok hadislerinde, namaz sonlarında okunacak tesbihat ve duaları bildirmiş, bizlere de bunları yapmamızı tavsiye etmiştir. Bizim tesbihatımız, Efendimiz(s.a.v)’in bildirdiği, geçmiş asırlardaki maneviyat büyüklerinin evliyaların, kutupların okuduğu tesbih, dua ve salavatlardan derlenmiştir. Bu tesbihatta, camilerde okunana ilaveten, hadisce tavsiye edilen istisna duaları, salavatlar bulunmakta, Cenab-ı Hakka Esma-i Hüsnası ve İsm-i Azamı ile dua edilmektedir.
Bu tesbihatı okuyan ve hazını alan mü’min, Efendimizin(s.a.v) resiliğinde milyonlarca müslüman muazzam bir zikir halkası etrafında toplandığını ve bu mübarek kelimeleri söyleyip dua ettiğini hisseder.
“Namazdan sonraki tesbihatlar tarikat-ı Muhammediyedir,(a.s.m.) ve Velayet-i Ahmediyyenin bir evradıdır. O noktadan, ehemmiyeti büyüktür.”
Nasıl ki Risalede inkilap eden Velayet-i Ahmediyye(a.s.m.) bütün velayetin üstündedir. O velayet-i kübranın evradı olan tesbihat, o derece sair tarikatlarin ve evradların fevkındedir.
Tesbihatı terketmemek gerekir. Eğer hemen namaz sonrasında müsait olamazsak mutlaka kazasını yapmalıyız. Bu açıdan tesbihatı ezbere bilmek çok önemlidir. Her zaman yapabilirsiniz. Ama ilk namazlarda ezberleyemediğiniz kısımları, ufak bir fotokopi halinde yanınızda taşıyıp namaz sonrasında oradan bakarak yapabilirsiniz. Zamanla ezberleyip, terketmemeye çalışmalısınız. Tesbihatı sesli yapmanın sebebi, bilmeyenlerin kulak aşinalığı kazanmasını sağlamak, onların da katılabilmesine olanak tanımak ve manevi havayı daha iyi hissetmek içindir. Şart değildir.
Kim günde yüz defa “La ilahe illallahü vahdehü la şerike lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve ala külli şey’in kadir” derse on tane köleyi hürriyetine kavuşturmuş kadar sevap kazanır. Kendisine yüz iyilik sevabı yazılır, yüz günahı affedilir. Bu zikri ertesi güne kadar kendisini şeytandan korur. Bunu daha fazla yapanların dışında hiç kimse bundan daha üstün bir iş yapmış olamaz.
“Allahın 99 ismi vardır. Kim bunları manalarını bilerek ve idrak ederek sayarsa Cennet’e gider.”
“Akşam namazından dödüğün zaman, yedi defa ‘Allahım, beni Cehenneminden koru’ de. Eğer bunu söyledikten sonra o gece ölecek olursan, cehennemden kurtuluşun kesinleşir. Sabah namazını kıldığın zaman da, namazdan sonra aynı duayı yap. Eğer bu duayı yaprığın gün ölürsen, cehennemden kurtuluşun kesindir.” Ebu Davud
“Kim sabah namazının peşinde, henüz dizüstü oturduğu sırada hiçbir şey konuşmadan önce on defa “La ilahe illallahü vahdehü la şerike lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyi ve yumitu ve hüve ala külli şey’in kadir” derse kendisine on sevap yazılır, on günahı silinir ve manevi makamı on derece yükseltilir. Bunu yaptığı gün her türlü kötülükten ve şeytandan korunmuş olur. Şirkin dışında, o gün işlemiş olduğu bütün günahları affedilir.”
Resulullaha(a.s.m.) “Hangi dualar en çok kabul edilmeye layıktır.” soruldu. O da “Gece yarısından sonra ve farz namazların sonunda yapılan dualar” buyurdu.
“En çok kabul edilen dua, birinin diğeri hakkında gıyaben yaptığı duadır.”
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Muhâcirlerden bazı fakîr Sahabîler bir gün Allah Resûlüne (asm) şöyle dediler:



“Ya Resûlallah! Mal sahipleri yüksek derecelere eriştiler. Bizimle beraber namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar! Bizden ayrı bir de mallarıyla haccediyorlar, umre yapıyorlar, köle âzât ediyorlar, sadaka veriyorlar!”

Allah’ın Resûlü (asm): “Ben size bir şey öğreteyim mi? Onun sayesinde sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem böylece, sizin yaptığınızı yapanların dışında hiç kimse sizden daha fazîletli olmaz!” buyurdu.

Büyük bir müjdeydi. Ashab-ı Kirâm (ra): “Buyurunuz yâ Resûlallah; öğretiniz!” dedi.

Resûl-ü Ekrem Efendimiz (asm): “Her namazın ardından otuz üçer defa Sübhânallah, Elhamdülillâh ve Allahu ekber dersiniz. Sonra da “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh. Lehü’l-Mülkü ve lehü’l-Hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr” dersiniz; deniz köpüğü kadar bile olsa günahlarınız bağışlanır!” buyurdu.


 

FaKiR

Meþveret Bþk.
*Ebû Mûsâ el-Eş’ârî (ra) anlatmıştır: Peygamber Efendimiz’le (asm) birlikte bir gazada idik. Döndüğümüz vakit Medîne’yi gördüğümüzde Müslümanlar seslerini yükselterek tekbir getirmeye başladılar. Bunun üzerine Resûlullah (asm): “Sizin Rabb’iniz sağır değil! Hazır olmayan biri de değil! O sizin aranızda, develerinizin başları arasındadır. Yâ Abdullah bin Kays! Cennet hazinelerinden bir hazineyi sana öğreteyim mi? ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billah!’tır.”
 
Üst