Ayet sonlarındaki bazı kelimelerin sonları niçin kesiliyor?

Ahmed Han

Yeni Üye
Selamun aleykum.

بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ

Bismillahirrahmanirrahim
Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm(rahîmun).

Arabca bilgim çok az, sanırsam bu sorumun cevabını anlayabilmem biraz Arabca bilmemi gerektiriyor, ama yine de yardımcı olursanız sevinirim.

Ayet-i Kerime'lerin sonundaki bazı ses değişmelerini niçin yapıyoruz?
azîzun --> azîz
rahîmun --> rahîm
halaka --> halak
ekramu --> ekram
alemîyne --> alemîyn
...

Zamanında tecvid öğrenirken kitaplarda böyle yapılır yazıyordu, ben de böyle öğrendim. Ama içimde hep bir sıkıntı var, ya Kur'an-ı Kerîm'i tahrif ediyorsam, değiştiriyorsam diye. Şüphesiz bir yanlışı herkes yapıyor diye o şey doğru olmaz. Bu soruyu çok insana sordum, ama kimse niçin olduğunu bilmiyor, herkes benim gibi doğru kabul etmiş ve kullnıyor.

Bilen kardeşlerim varsa bana lütfen yardım edebilirler mi?
Allah (c.c.) razı olsun.
 

Zuhr

Talebe
Cümle sonlarındaki parantez içindeki harfler, kelimenin iki türlü okunabileceğini gösterir. Eğer ayeti duraklamalı olarak okuyorsanız parantez içindeki harfleri okumazsınız. Yok, öbür âyete bağlamalı olarak okuyorsanız, ilk ayetle ikinci ayetin okunuşunu birleştirirken parantez içindeki harflerle birbirine bağlarsınız.

Örneğin Mülk Suresinde 4.ve 5. ayetler;

4. ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنقَلِبْ إِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِأً وَهُوَ حَسِيرٌ
4. Sümmerci'ıl basara kerrateyni yengalib ileykel basaru hâsien ve hüve hasîr(un).


5. وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُوماً لِّلشَّيَاطِينِ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعِيرِ
5. Ve legad zeyyennes-semee-ed-dünyâ bimesâbîha ve ce'alnâhâ rücu men lişşeyâtîni ve a[g]'tednâ lehum 'azâbes-seîr(i).


ayetin sonundaki "ve hüve hasîr(un)" ve 5. âyetin başındaki "Ve legad" cümlesini duraklamasız olarak tecvîd ediyorsanız; "ve hüve hasîruv-ve legad" şeklinde bitiştirebilirsiniz.
Ya da âyet sonlarında duraklamayı tercih ediyorsanız, "ve hüve hasîr." diye bir müddet durup sonra da öbür âyete "ve legad" şeklinde başlayabilirsiniz. Bu, kârî'nin (Kurân okuyucusunun) tercihine bırakılmıştır.



-alıntı-
 

Ahmed Han

Yeni Üye
Bu bahsettiğiniz okuma kuralını zaten biliyorum. Benim öğrenmek istediğim bu kuralın niçin var olduğu. Ben kendim az biraz Arabca çalışmıştım, kullandığım kitaplarda hep cins isimlerin sonu çift ötre ile bitiyor idi (kalem-kalemun, tıfl-tıflun, bâb-bâbun,...). Halbuki biz Kur'an-ı Kerim okurken ayet sonlarındaki bu çift ötreyi kaldırıyoruz. Ben Arabca çalışırken cümle sonlarında hiç çift ötre kaldırmazdım, Arabca çalıştığım hiçbir kitabda şimdiye kadar böyle bir dilbilgisi kuralından bahsedildiğini duymadım.

Peki biz Kur'an-ı Kerim okurken niçin böyle birşey yapıyoruz? Arabca bir metni niçin Arabca'da olmayan bir şekilde okuyoruz? Tecvid kurallarını biliyorum, ben de olduğu için kullanıyorum, ama niçin böyle?
 

Kýrýk Testi

Well-known member
Kur’an yazısı ilk başta noktasız ve harekesizdi. Onun harflerinin ilk noktalanması ve harekelenmesi Emevi halifesi Abdülmelik b Mervan (ö. 65/684) zamanında Ebu’l Esved Ed-Düeli (69/688) tarafından yapıldı.

Tecvid, Kur’an’ı güzel okuma kaidelerini öğreten bir ilimdir. Şer’î ilimler içerisinde tecvid ilmi kadar hocaya ihtiyaç hissettiren başka bir ilim yoktur.
Hakiki manada yapılan Kur’an okumasında dil, akıl ve kalb ortak olarak vazife görür: Dilin görevi, tertil ile harflere hakkını vererek okumak; aklın vazifesi, manaların tefsirini yapmak; kalbin görevi ise okunanın etkisi altında kalmak ve kendisine çeki düzen vermektir. Binaenaleyh dil ile okunur, akıl ile terceme edilir, kalb ise ders alır.

Kurra imamlardan birisinin Kur’an-ı Kerim’i okuyuşta diğer bir imama muhalif olarak benimsediği tarza “kıraat”denir.[31] Benimsenen kıraatin sahih bir isnat zinciriyle Allah Resulü’ne -sallallahu aleyhi ve sellem- ulaşması gerekir.[32]
Kur’an-ı Kerim’deki kelimelerin telaffuz keyfiyetini, ittfak ve ihtilaf edilen okuma yollarını ravilerine isnat ederek gösteren disipline ise “kıraat ilmi” denir.[33]
Bir imamın kıraati denince; kurranın Kur’an-ı Kerim’i okuyuşta benimsediği ve kendisinden rivayet edilen usul kastedilir.[34]
Kıraat ilminin bilinmesi, Kur’an-ı Kerim tilavetini hatadan koruduğu gibi tahrif ve değiştirmeden de muhafaza eder. Ayrıca kişi, bu ilim vasıtasıyla kıraat imamlarının okuduğu vecihleri bilir ve bir kurranın okuyuşunu diğerlerinden ayırt eder.[35]
Müfessirler farklı kıraatler vesilesiyle ayetlere yeni anlamlar vermişler; anlama delaleti bakımından her bir kıraati müstakil bir ayet olarak değerlendirmişlerdir.[36] Kıraat ilmi Kur’an-ı Kerim’e anlam genişliği kazandırmıştır.[37]
Kıraat ilmi ile alakalı zengin bir literatür vardır. Ebû Bekir Ahmed b. Mücahid’in (ö. 324/936), “Kitabu’s-Seb’a fî’l-Kıraât”[38] adlı kitabı ile, Muhammed b. el-Cezerî’nin (ö. 833/1430) “en-Neşr fî Kıraâti’l-Aşr”[39] isimli eseri bu alanda kaleme alınan önemli çalışmalardandır.

alıntı
 

iyinesil

Well-known member
Ahmedim,her dilin kendine mahsus kuralları vardır.Belirttiğiniz durum kurana değil arabçaya mahsus bir kuraldır.tenvinlerden iki fetha uzatılarak durulur örneğin,alimen:alima.. gibi..iki esra ve iki ötre yine cezm üzerine vakf yapılır.tek ötra,kesra ve fethada olduğu gibi...
 
Üst