*O Bediüzzaman'dır (RA)*

OrhanCAN

Active member
O Bediüzzaman'dır (RA)...


Latif ERDOĞAN....Bugün Gazetesi


Vefatının ellinci yılında kendisini hasretle anarken...


Bu köşede, çeşitli vesilelerle dediklerimize ek olarak söyleyecek olursak: Öyledir, çünkü o, helaket ve felaket asrının adamıdır. İnsanları yeni baştan imana davetle görevlidir. İmanın, kendi derununda nasıl bir tuba meyvesini, küfrün kendi içinde nasıl bir cehennem zakkumunu taşıdığını insanlara o anlatacak, o açıklayacaktır. Dahası, imanın bütün rükünlerinde sonsuz inkişafı tekeffül edecek ve bu en zor ve zorlu vazifede muvaffak da olacaktır.


İlzamdan çok iknayı seçecektir. İcbar ve zorlama yollarının geçersizliğini gösterecek, kalbin yanında aklı, vicdanı da konuşturacaktır. Ruhlara kanat çırpıp yükseklere uçmayı öğretirken, insan mahiyetini oluşturan diğer duyguları, başka başka latifeleri de asla ihmal etmeyecek, onların da kendi kemallerine doğru yol alıp gitmelerine, gelişip serpilmelerine zemin hazırlayacaktır.


İnsanın sadece kalp ve nefisten ibaret olmadığını, tam ve mükemmel bir terbiyenin, insanı bütün mahiyetiyle eğitmesi gerektiğini söyleyecek; bu bağlamda da yeni bir eğitim çığırına öncülük edecektir. Okunurken, mahiyet bütünlüğünü korumak kaydıyla terbiye de olma, onda ve eserlerinde yeniden şekillenecektir.


O Bediüzzaman'dır. Çünkü o, ümitlerin dibe vurduğu bir dönemin davetçisidir. Herkesin, en allamelerin dahi sosyalizm, komünizm, kapitalizm, liberalizm, nihilizm, rasyonalizm gibi insan tabiatına ve varlık hikmetine taban tabana zıt akımlar, düşünceler, ideolojiler karşısında sarsıldığı, paniklediği, yese düştüğü bir dönemde, evet o, sadece o, hakkalyakin imandan, harika çapta Rabbine bağlılıktan kaynaklanan bir güven ve itminan ile "Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek ve gür seda İslam'ın sedası olacaktır; dünyayı yöneten bütün güçlü çarklar/asiyaba bir gün İslam hesabına işler hale gelecektir" (mealen) diyebilmiş ve onca çileye, işkenceye, yıldırma girişimlerine rağmen asla dediğinden, söylediğinden ve aksiyonunun seyrinden zerrece taviz vermemiştir.

Bediüzzaman, doğru bildiğini, doğru söylemeyi de bilmiştir. Ne korkuya ne de korkusuzluğa yenik düşmüştür. O sürekli dengenin, mizanın, ölçünün, tedbirin ve istikametin adamı olmuştur. Bu meyanda o, tekvini kurallara riayet hikmeti yanında, sebep-sonuç ilişkisinin sadece bir iktirandan ibaret olduğu gerçeğinden hareketle, en olumsuz gibi görünen süreçlerde dahi ilahi iradenin, ilahi meşietin esas olduğunu haykırarak, kudretullaha olan güvenini daim korumuştur. Ve iman onda teslimiyet baharı açmış, teslimiyet onda tevekkül iklimli bir cennet şuuruna dönüşmüştür.

O Bediüzzaman'dır. Çünkü o, cehaletin her türlüsüne karşı en amansız, en olağanüstü mücadeleyi vermiştir. Kalemini "seyfullah" edinmiştir. Hikmet onun elinde en güçlü silah olmuştur. Okumayı öğretmiştir çevresine. Kur'an'ı kainat gibi, kainatı Kur'an gibi okumayı öğretmiştir. "Şu kainat mescid-i kebirinde Kur'an kainatı okuyor" ifadesi ne müthiş tespittir. Hele onun, "Kur'an, şu kitab-ı kebiri kainatın bir tercüme-i ezeliyesi..." diye başlayan ve gittikçe derinleşen, girdaplaşan Kur'an tarifi ne baş döndürücü tariftir.


Bediüzzaman, düşüncesiyle, yaşantısıyla, ihlasıyla, samimiyetiyle, zühdüyle, verası ile, takvası ile, ismeti ile, iffeti ile, azmiyle, kararlığı ile, ferasetiyle, basiretiyle, şefkatiyle, muhabbetiyle, tevazuu ile, mahviyetiyle ve daha sayılamayacak kadar çok nice ahlaki seçkinlikleriyle Kitap ve Sünnetin şekillenmiş yankısı olmuş ve hep öyle de kalmış bir abide şahsiyettir. O, tecdidini, geleneksel mirası hiç örselemeden, geçmiş değerleri asla aşındırmadan, her türlü fantastik eğilimlere ve su-i istimale götürücü düşüncelere kapalı kalarak gerçekleştirmiştir. Bu sağlam duruş, bu rasih hal de onun göz kamaştıran, çok yönlü mükemmel cephelerinden biridir.

O Şems-i Taban'nın, o Pir i Mugan'ın, o Sahipkıran'ın, o Bediüzzaman'nın yolunu yol, izini iz edinebilmemiz duasıyla...
 
Üst