Açıklamalı 2.Lem'a dersleri - Sabrımız nereye kaybolmuş?

Zuhr

Talebe
Bismillâhirrahmânirrahîm,


İkinci Lem'a / Dördüncü Nükte

Yirmi Birinci Sözün Birinci Makamında beyan edildiği gibi,
Cenâb-ı Hakkın insana verdiği sabır kuvvetini evham yolunda dağıtmazsa,
her musibete karşı kâfi gelebilir.
Fakat vehmin tahakkümüyle
ve insanın gafletiyle
ve fâni hayatı bâki tevehhüm etmesiyle,
sabır kuvvetini mazi ve müstakbele dağıtıp,
halihazırdaki musibete karşı sabrı kâfi gelmez,
şekvâya başlar.
Adeta—hâşâ—Cenâb-ı Hakkı insanlara şekvâ eder.
Hem çok haksız bir surette ve divanecesine şekvâ edip
sabırsızlık gösterir.

bizi ve her bir zerreyi ve her bir şemsi her bir vakti yartan
zamanın ve zaman içindeki herşeyin sahibi olan Rabbimiz
her şeyi bir düzen içinde
ve muazzam bir adalet üzere halk etmiş
ve yine muazzam kudreti ve iradesi ile
her şeyi kusursuz idare ediyor
bir serçe kuşunun gagası ne kadarsa
yiyeceği de o kadar
bir yıldızın kütlesi ne kadarsa
ona çizdirilen yörüngede o kadar
en küçüğünden en büyüne
çevremizdeki her şey
kendi kalıbına uygun
mizanına uygun bir şekilde var edilmiş ve görevlerini idame ettiriyorlar
bu Cenab ı Hakkın adaletinden
ve rahmetinden
ve sair isimlerinden gelen
yansımalardır
bu isimlerin iktizasıdır
tersi düşünülmez, tersi muhal olur imkansız olur

Rabbimiz; bu kadar ilmi sonsuz
iradesi sonsuz
adaleti sonsuz
her şeyi ölçüsüne göre yaratmış halk etmiş ve görevlendirmişken;
kainatın meyvesi olarak halk edilmiş insanın
bu adaletten yoksun bırakıldığı düşünülemez
ki bırakılmamıştır
bizim de yaratılışımızda
vucudumuzda
duygularımızda
verilen cihazlarda
muazzam bir uyum ve kainat içindeki adalete uygun bir düzen vardır
fıtratımızla gelen özellikler
kainatla ve kainat içinde bize biçilmiş olan yer ile muazzam bir uyum içindedir
başımıza gelen her olay
bizim ölçümüze göre
bize has terazide tartılarak bize gönderilmiş.
bu bir musibette olabilir
bir hastalıkta olabilir
bir mutlulukta olabilir
görevlerimiz ve ibadetlerimizde olabilir
madem hayat bizimle bu kadar uyumlu
biz neden hayatla uyumsuzuz
madem musibetler bize uygun ve bizim kaldıracağımız kadar
neden kaldıramıyoruz
ve neden şikayet ediyoruz
sabrımızın yetmediğini düşünüyoruz
halbuki Allah ın adaleti, rahmeti, kudreti ve sair isimleri
bize verilen sabrın da, başımıza gelenlerle orantılı olmasını gerektirir
ki aslında öyledirde
ama verilen sabır bize yetmez?

üstadın giriş cümlelerini bir kere daha okursak
burada düştüğümüz vartayı daha net görebiliriz;

vehmin tahakkümüyle
insanın gafletiyle
fâni hayatı bâki tevehhüm etmesiyle

evet
bu üç kurta sabrımızı veriyoruz
alın yeyin diyoruz
ve sabrımızı kemiren bu üç düşman
yani bizim gafilliğimiz
hayatı hiç bitmeyecek sanmamız
ve evhamlara kapılmamız
bizi şikayetlere götürüyor
sabır kuvvetimiz geçmişe ve geleceğe dağılıyor
hazır zamana yetmiyor
Adeta—hâşâ—Cenâb-ı Hakkı insanlara şekvâ eder.
neden başıma bu geldi
ben bunu hakedecek ne yaptım
tuh nasıl bu iş böyle oldu
neden böyle oldu
bu cümleleri kurmaya başlayan kişi
Allah muhafaza
Adeta—hâşâ—Cenâb-ı Hakkı insanlara şekvâ eder.


Hem çok haksız bir surette ve divanecesine şekvâ edip sabırsızlık gösterir.
Çünkü, geçmiş herbir gün,
musibet ise zahmeti gitmiş, rahatı kalmış;
elemi gitmiş, zevâlindeki lezzet kalmış;
sıkıntısı geçmiş, sevabı kalmış.
Bundan şekvâ değil, belki mütelezzizâne şükretmek lâzım gelir.
Onlara küsmek değil, bilâkis muhabbet etmek gerektir.
Onun o geçmiş fâni ömrü,
musibet vasıtasıyla bâki ve mes’ut bir nevi ömür hükmüne geçer.
Onlardaki âlâmı vehimle düşünüp bir kısım sabrını onlara karşı dağıtmak divaneliktir.


hadisi şeriflerden ve bir kısım ayetlerden biliyoruz ki
müslümanların başına gelen musibetler
onaları sabırla karşılamaları ile
kendilerine büyük sevablar kazandırıyor
birer bonus adeta
kısa ömrümüzde
yaşadığımız olumsuzluklara sabretmek
bize büyük mükafatlar kazandırıyor
böyle güzel neticeler ile geride kalmış olan sıkıntılı günleri düşünüp
onlara üzülmek onlardan şikayet etmek yerine;
bize yakışan, Elhamdulillah diyerek şükretmektir inşallah


Amma gelecek günler ise,
madem daha gelmemişler,
içlerinde çekeceği hastalık veya musibeti şimdiden düşünüp sabırsızlık göstermek,
şekvâ etmek, ahmaklıktır.
“Yarın, öbür gün aç olacağım, susuz olacağım” diye bugün mütemadiyen su içmek, ekmek yemek
ne kadar ahmakçasına bir divaneliktir.

Öyle de
gelecek günlerdeki, şimdi adem olan musibet ve hastalıkları düşünüp,
şimdiden onlardan müteellim olmak, sabırsızlık göstermek,
hiçbir mecburiyet olmadan kendi kendine zulmetmek öyle bir belâhettir ki,
hakkında şefkat ve merhamet liyakatini selb ediyor.


evet
ihtimalleri düşünmeye başlarsak
yarın deprem olabilir
yarın göktaşı düşebilir
yarın işe yada okula yada herhangi bir yere giderken araba çarpabilir
yarın yanımıza ölümcül bulaşıcı hastalıklı birisi gelip o hastalığı bize bulaştırabilir
yarın çok şey olabilir
hatta
bir bilimsel araştırmaya göre
şuan ölmemiz için 200 sebeb ve ihtimal var
ama yaşamamız için hiçbir sebeb ve ihtimal yok
şimdi bu olması muhtemel
ama henüz olmamış şeyleri düşünmek
ve bunlardan korkmak
ve bunlar olabilir diye vehime kapılmak
bize ne kazandırır
ve ne kaybettirir

kendimi düşünüyorum
sanırım sürekli bunları düşünsem
sabaha kadar deliririm
var olan aklımı kaybederim
elimde bana hayırda kullanılmak için verilmiş cihazlarımı ziyan ederim
zaman
akıl
düşünceler
bunlar harap olur
kayıplarım bunlar
kazancım ne olur
bir kazanç bulamadım

sineğin ısırmasından kaçarken yılana hedef oluruz yani
evet aynen bu olur
ve işin kötüsü
bu halimden ötürü
kimsenin şefkatini merhametini de isteyemem
bekleyemem
aklı akılsızlık yolunda kullanmışım çünkü

korku insana
hayatı zehir etmek için verilmemiş
hayatı muhafaza için verilmiş
ve sabırda böyle bir gelecek korkusuna harcanmak için verilmemiş


Elhasıl,
nasıl şükür nimeti ziyadeleştiriyor;
öyle de, şekvâ musibeti ziyadeleştirir.
Hem merhamete liyakati selb eder.



evet sabrımızı har vurup harman savurursak
ve korkumuzu ve diğer hasselerimizi boşa harcarsak
düşeceğimiz şekva
bizi kurtaracağı yerde tam tersine
bizi daha da çok müsibetlere gark etmeye vesile olacak
ve oluyor
ve merhamettende yoksun kalmamıza vesile oluyor
Rabbimiz herşeyi düzen içinde yartmış ve öyle idare ediyor
nefsimize ve şeytanımıza uymadan
Rabbimizin verdiklerini kullanmak ile
bizde hem bu dünyamızda
hem kabrimizde
hem ahiretimizde
selamette olanlarlardan olacağız inşallah

Allah doğruyu gören ve yaşaşyan ve anlatanlardan eylesin
Amin







سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

el Fatiha



 

heysem

Well-known member
Amin inşALLAH.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Size gelen her musibet, kendi ellerinizle işleyip kazandığınız günahlar yüzündendir.
Bununla beraber Allah bir çoğunu da affeder, musibete uğratmaz.)
[Şura 30]
Demek ki işlediğimiz günahların bir kısmına ceza olarak musibet geliyor.
Böylece ahirete kalmadan dünyada günahımızın cezasını ahirete göre çok hafif olarak çekiyoruz.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
(İnsanın karşılaştığı her şey Allahü teâlânın dilemesi ile var olmaktadır.
Bunun için, iradelerimizi Onun iradesine uydurmalıyız. Karşılaştığımız
her şeyi aradığımız şeyler olarak görmeliyiz ve bunlara kavuştuğumuz
için sevinmeliyiz! Kulluk böyle olur.)
Gelen bela ve sıkıntılara sabrederek göğüs germek büyük nimettir.
Sabredemeyen felakete düçar olur. Bir hastalık, bir bela gelince
bağırıp çağırmak fayda vermez. Aksine zararlı olur. Bunun tek çaresi
Allahü teâlânın takdirine razı olmaktır. Sabırlı olmayan muvaffak olamaz.
Bir kimse başına gelen felaketlere sabretmezse devamlı huzursuz olur, doğru
dürüst ibadet edemez. Kim Allah’tan korkarak sabrederse sıkıntılardan kurtulur.
Sabreden muradına erer. Her hayra sabırla ulaşılır.
 

Kýrýk Testi

Well-known member
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
(İnsanın karşılaştığı her şey Allahü teâlânın dilemesi ile var olmaktadır.
Bunun için, iradelerimizi Onun iradesine uydurmalıyız. Karşılaştığımız
her şeyi aradığımız şeyler olarak görmeliyiz ve bunlara kavuştuğumuz
için sevinmeliyiz! Kulluk böyle olur.)
QUOTE]

Karsilastigimiz herseyi aradigimiz seyler olarak nasil gorebiliriz ? (hastalik musibet dahil)
 

Huseyni

Müdavim
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
(İnsanın karşılaştığı her şey Allahü teâlânın dilemesi ile var olmaktadır.
Bunun için, iradelerimizi Onun iradesine uydurmalıyız. Karşılaştığımız
her şeyi aradığımız şeyler olarak görmeliyiz ve bunlara kavuştuğumuz
için sevinmeliyiz! Kulluk böyle olur.)


Karsilastigimiz herseyi aradigimiz seyler olarak nasil gorebiliriz ? (hastalik musibet dahil)


Şöyle bir misal verebiliriz.
Mesela biz Allaha el açıp deriz ki;
"Allahım bana hayırlı bir ömür ver. Ecrimi artır."
Allahta bizlerin sevap hanesini genişletmek için, ahiretini güzelleştirmek için karşımıza musibetler çıkartır.
Bu musibetlere sabırla şükürle mukabele ederiz.
Hastalık, musibet gibi şeyler duanın vakti olması hasebiyle daha çok duaya yöneliriz.
Acizliğimizin daha çok farkına varırız ki Kadir olan Allaha daha çok iltica etmemize vesile olur.
Amellerimiz musibet anında daha çok ihlaslı olur.
Ve neticede bu ömrümüz hayırlı ve sevaplarla dolu dolu bir hale gelir.
Bu da bizim, ilk baştaki duayla aradığımızın karşılığıdır diyebiliriz.
 

teblið

Vefasýz
Sonsuz merhamet, şefkat ve güç sahibi olan Allah,[c.c] hiç bir kuluna kaldıramayacağı dert yüklemez;Nitekim İLAHİ KİTABIMIZDA şöyle buyrulur;

bismillahi Teala;

İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki Biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır. (Araf Suresi, 42)

Hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz; elimizde hakkı söylemekte olan bir kitap vardır ve onlar hiçbir haksızlığa uğratılmazlar. (Mü'minun Suresi, 62)

başımıza gelen her musibetide sabırla süslemeliyiz;

ZAHMETSİZ RAHMET OLMAZ..;

SABıR ZORDUR AMA MEYVESİ TATLIDIR ............

Cenabı Hakk razı olsun Zuhr kardeşimiz;güzel bir konuydu..ders tadındaydı..Allah kabul etsin hizmetinizi inşl..
 

Kýrýk Testi

Well-known member
Şöyle bir misal verebiliriz.
Mesela biz Allaha el açıp deriz ki;
"Allahım bana hayırlı bir ömür ver. Ecrimi artır."
Allahta bizlerin sevap hanesini genişletmek için, ahiretini güzelleştirmek için karşımıza musibetler çıkartır.
Bu musibetlere sabırla şükürle mukabele ederiz.
Hastalık, musibet gibi şeyler duanın vakti olması hasebiyle daha çok duaya yöneliriz.
Acizliğimizin daha çok farkına varırız ki Kadir olan Allaha daha çok iltica etmemize vesile olur.
Amellerimiz musibet anında daha çok ihlaslı olur.
Ve neticede bu ömrümüz hayırlı ve sevaplarla dolu dolu bir hale gelir.
Bu da bizim, ilk baştaki duayla aradığımızın karşılığıdır diyebiliriz.


Allah razi olsun abi verdiginiz misal cok aciklayici ve doyurucu olmus.
 
Üst