Üstad 4 şeyi sakladı: “Elini, yüzünü, sesini, kabrini”

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Medyada Bediüzzaman Said Nursi’nin ses kaydı ile ilgili haberler ilgi odağı oldu. Bugüne kadar sadece “Maşallah” sesi dinlenen Bediüzzaman’ın başka ses kayıtlarının da olduğu ileri sürülüyordu.
7 dakikalık bu kaydın talebesi Said Özdemir’de olduğu, onun da Bediüzzaman’ın isteği üzerine yayınlamadığı belirtiliyordu. Ağabeyler Anlatıyor kitaplarının yazarı Ömer Özcan, Bediüzzaman’ın ses kaydı ile ilgili kitabına aldığı notlar

Üstad’ımızın sesini dinledik

Said Özdemir ağabeyimizde Üstadımızın kayıtlı sesinin olduğunu biliyorduk. 30 Ağustos 2000 tarihinde, “Ağabeyler Anlatıyor” kitaplarımın çalışmaları vesilesiyle, kendisine evinde yaptığımız ziyaret sırasında, ısrarlarımıza dayanamayarak sağ olsun bu sesi bizlere dinletti. Fakat bizim kayıt yapmamamız şartıyla… Buna kat’iyyen izin vermedi…

Önce Hüsnü Bayram ağabeyin 22. Söz’ün 1. Bürhan’ını okuyan kısmını, sonra da yedi dakika kadar süren Azîz Mübarek Üstad’ımızın talebeleri ile olan konuşmalarını dinledik. Üstadımızın bu sesi 1957 veya 1958’de Sungur ağabey tarafından gizlice alınmış... Said ağabey öyle dedi bize…

Üstadımızın yanında “Bayram, Zübeyir, Tâhiri, Hüsnü, Sungur” ağabeylerin olduğu konuşmalardan anlaşılıyor. Hz. Üstad, şefkat kanatları altına aldığı sevgili talebelerinin hepsiyle kelâmda bulunuyor; sesi şefkat dolu; onlara, hizmetleriyle, şahsî ahvalleriyle, her şeyleriyle sahipleniyor muazzez Üstad. Yalnız, seslerin tamamı iyi anlaşılmıyor, kopukluklar oluyor…

Hatırladığım sesler şöyle: Zübeyr Ağabey içinde bulunulan Ramazan Ayı dolayısıyla Ahmed Nazif Çelebi ve diğer talebelerinden gelen tebrik telgraflarını okudu Hz. Üstad’a, bu bir müddet devam etti. Sonra Hz. Üstad, “Gazetelerde bizimle alâkalı haber var mı Zübeyir?” diye soruyor. Zübeyr Abi, “Yok Üstadım” diyor. “Bayram niye geç kaldın?” diye soruyor Üstadımız. Bayram ağabeyin bir cevabı yok. Tâhirî ağabey, “Bizim damat gelmiş Üstadım” deyince Üstad da, “Git git görüş” diyor. Az bir müddet geçince Üstad soruyor; “Görüştün mü?” Tâhirî ağabey “Yok Üstadım gitmiş” diyor. Bayram ağabey bir kaç kere, “Benim hakkım bir tane Üstadım”, “Benim hakkım bir tane Üstadım” diyor. Herhalde bir şey dağıtılıyordu o sırada.

Said Özdemir ağabeye bu ses kaydının hikâyesini sordum. Şöyle cevap verdi, “Bazı hikmetlere binaen Üstadımızın sesi çok az olarak alınabilmiş. Sonradan Sungur ağabey yorganın altına küçük bir teyp koyuyor, işte bu 7 dakikalık bir şey var elimizde; onun da bazı yerleri tam anlaşılmıyor. Şimdi bir tek bu hatıra kaldı. Bir de Ceylan Çalışkan’ın okuduğu ‘Yıldızname’ şiirinin sonunda ‘Maşallah’ sesi var.”
omer_ozcan.jpg

Said Özdemir ağabey, Ömer Özcan ve A. Vehbi Ünlü’ye kendi evinde bilgisayarının başında Üstad’ımızın sesini dinletirken. (30.08.2000-Ankara)

Bu ses kutusundan her dersaneye birer tane alınsın

Said Özdemir ağabeyden ilginç bir hatıra daha:
“Bir gün Grundig marka makaralı bir teyp alarak Üstad’a götürdüm. Daha evvel ağabeylerden ders kaydetmiştim. Üstadımızın önüne koydum, teybi açtım. Üstad ilk defa teyp görüyordu, baktı ki teyp Risale okuyor. Üstad yarım saat elini yanağına koyarak dinledi. Sonra, “Maşallah kardeşim bu ses kutusundan birer tane her dersaneye alınsın” dedi.

“Benim niyetim, Üstad’ın sesini almaktı. Üstad’dan izin istedim, ‘Üstadım sizin sesinizi alalım, sohbet edelim bir hatıra olur’ dedim. ‘Yook, caiz değil’ dedi. Bir kaç kere ısrar ettim izin vermedi. Sonra Ceylan Ağabey, ‘ben alırım’ dedi, teybi bir uzatma kablosu ile ceryan alarak Üstad’ın arkasına gizlice koydu. Üstad bizlere doğru dönük, teybi görmesi mümkün değil. Ceylan ağabey fişi taktı, fakat Üstad da birden susmaya başladı, hiç konuşmuyor… Bekledik bekledik konuşmadı, sanki arkasını görüyordu, evet kerametle fark ettiğinden hiç konuşmuyordu. Ne zaman Ceylan ağabey fişi çekti, Üstad da hemen konuşmaya başladı.”


Üstad 4 şeyi sakladı: “Elini, yüzünü, sesini, kabrini”

Said Özdemir ağabeye, Hz. Üstad’ın, kendi sesinin kaydını niçin yaptırmadığını sorduğumda, şöyle cevap verdi:

“Ben burada şu dersi çıkardım. Üstadımız dört şeyi saklamış, ‘Elini, yüzünü, sesini, kabrini.’ Tâ ki insanlar şahsına değil, Risale-i Nur’a teveccüh etsinler.

-Elini öptürmezdi. Ben bazen zorla öperdim, “kardeşim bu et ve kemik, şimdi bana tokat atmış gibi oldun” derdi, elime vururdu.

-Yüzüne baktırmazdı. Yüzüne muhabbetle baktığımızda, “kardeşim gözünü indir yüzüme bakma, bana nazar değiyor, isabet-i ayn oluyor” derdi.

-Sesi son zamanlarında kısıldı. Öyle ki, Zübeyr ağabey, Üstad’ın dudak kıpırdatmasından meramını anlıyor, bize anlatıyordu. Eğer şimdi sesleri olsaydı, Risale okumaz sesini dinleyelim diye toplanırdık. Üstadımızın dinlediğiniz sesini “İhlâs Nur Neşriyat”ın hazırladığı “Bediüzzaman” CD’sine koysam Üstad müsaade eder mi acaba diye düşündüm. İstihareye yatıldı, fakat Üstad yine izin vermedi. Onun için bu sesi yayılmasın diye hiç kimseye vermiyorum. CD’de sadece Üstadımızın -Maşaallah- sesi var.”

“Hatta bir gün birisine dinletirken benden habersiz gizlice teybe kayıt yapmış, sonradan duyunca canım sıkıldı; sonra duydum ki tokadını yemiş, elleri tutmaz olmuş.”

(Said ağabey’e Üstadımızın günlük konuşmaları ile Risale-i Nurlardaki ifade farkını sordum, bize “Risale-i Nurlardaki belâgat’in çok başka olduğunu, çünkü Risalelerin İlham-ı İlâhî olduğunu” söyledi.)

-Kabrini de sakladı. Mektup geldi bize; “Cenab-ı hak benim kabrimi bir kaç talebemden başkasına bildirmesin.” Kabri Urfa’da iken, her gelen bir avuç toprak alıp gidiyordu. Hâlbuki Üstad “Risaleleri okumak 10 kere benimle görüşmekten daha istifadelidir” diyordu. Üstad Hazretleri ile son görüşmem 20 Mart 1960’da oldu, sonra biz hapse girdik, 23 Martta Üstad Urfa’da vefat etti, biz hapiste gazetelerden öğrendik. Cenazesinde bulunamadık.”

(Ağabeyler Anlatıyor-1 Ömer Özcan, Sayfa 306-308)
Risale Haber
 
Üst