Mesnevi-i Nuriye'den "Hubab"...(İnkar Ve İspat)

ebrar172

Well-known member
Kur’ân-ı Hakîm’in ummanından

Hâlık-ı Kerim, kendi mülkünü senden satın alıyor;
Cennet gibi büyük bir fiyat veriyor.
Hem o mülkü senin için güzelce muhafaza ediyor,
kıymetini yükselttiriyor.
Yine sana hem bâkî hem mükemmel bir surette verecektir.

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
Salât ve selâm Efendimiz Muhammed’e
ve onun bütün Âl ve Ashabının üzerine olsun!


İ’lem ey zikreden ve namaz kılan kardeş!
"Allah’tan başka ibadete lâyık
Hiçbir ilâh bulunmadığını şehadet ederim.
Ve Muhammed (a.s.m), Allah’ın resulüdür.
Ezelden ebede kadar her türlü hamd ve şükür
Ancak Allah’a aittir. "
Bu mübarek kelimelerle ilân ettiğin bir hüküm ;
ve iddia ettiğin bir dâvâ ve işhad ettiğin bir itikad,
lisanından çıkar çıkmaz,
milyonlarca mü’minlerin tasdik ve şehadetlerine iktiran eder.
Ve keza, İslâmiyetin hak ve hakikat olduğuna
ve hükümlerinin doğru bir sadık olduklarına delâlet eden
bütün deliller, şahitler, burhanlar,
senin o dâvânın ve itikadının hak olduğuna delâlet ederler.


"Yani senin itikad ile ettiğin bu mukaddes kelimeler
öylesine kelamlardır ki sen söylediğinde
tüm inananların şehadet ettiği
hak ve hakikat olduğuna şek ve şüphe bulunmayan gerçeklerdir
bütün sarsılmaz delillerin ve şahitlerin tasdik ettiği
doğru ve sadık sözlerdir..."


Söylediğin o mübarek ve mukaddes kelâmlara
pek büyük yümünler, feyizler
ve berekât-ı İlâhiye terettüp eder.
Ve keza, cumhur-u mü’minîn ve muvahhidînin
o kelimât-ı mübarekeden kalben zevk ettikleri
mâ-i hayatı ve şarâb-ı cenneti,
sen de o mukaddes maşrabalardan içersin.


"öyleki bu söylediğin mübarek kelamlarla
değeri hiçbirşeyle mukayese edilmeyen
çok büyük ilahi bereket ve bolluklar ihsan edilir
ve bütün müminlerin cenab-ı hakkın varlığına ve birliğine inananların
o mübarek kelimelerden kalben duydukları lezzeti
hayat suyununun ve cennet içeceklerinin o doyulmaz tadını
sende onlarla birlikte nasiplenir
hem temaşa eder hem taam'a erenlerlerden olursun"


şimdi meseleye başka bir zaviyeden bakalım
ve tek bir kişinin veyahut binlerce kişinin söylediği bir sözün
ispat inkar noktasında nasıl ayrıldığını görelim...


İ’lem!
Kavâid-i usuliyedendir ki:
Bir mesele hakkında ispat edenin sözü,
nefyedenin sözüne müreccahtır.
Çünkü, ispat edenin yardımcıları var, sözünde kuvvet olur.
Nefyedenin yardımcısı olmadığından tek kalır,
sözünde kuvvet yoktur.
Hattâ bin adam birşeyi nefyederse, bir adam gibidir.
Bin adam da ispat ederse, ispat edenlerin her birisi bin olur.
Çünkü hepsi birşeye bakıyorlar.
Ve bir noktaya parmak bastıklarından birbirini takviye ediyorlar.
Nefyedenlerde birbirini takviye etmek yoktur; her birisi tek kalır.


"Yani ilmi disiplin gereği
bir mesele hakkında ispat edenin sözü ,
inkar edenin sözünden üstündür
ispat edenin yardımcıları delileri ve dayanakları vardır
oysa inkar edenin ne yardımcısı nede dayanacağı bir delili olur
bu yüzden kuvvetsiz ve tek kalır..
bin adam bir şeyi inkar etse belki ancak bir adam gibidir
oysa bir şeyi ispat eden bin adamın her birtanesi
bin adam kıymetindedir.
burada birbirlerinden aldıkları kuvvet onları çoğaltır
çünkü baktıkları ve ispat ettikleri şey aynıdır..
birbirlerine takviye eder ve destek olurlar
inkar edenlerde ise birbirlerine destek olacak
delil ve kuvvet yoktur"


Meselâ, bin pencereden bir yıldızı görüp
ispat eden bin adamın herbirisi
ötekisine yardımcı olur, sözünü takviye eder.
Çünkü, o bin adam, parmakla işaret eder gibi,
o şeyi ispat ediyorlar.
Nefyedenler öyle değildir.
Çünkü, nefiy için sebep lâzımdır.
Sebepler de ayrı ayrı olur.
Meselâ, birisi “Gözümde zâfiyet var, göremedim,”
ötekisi “Evimizde pencere yok,”
ötekisi “Soğuktan başımı kaldırıp bakamadım” der.
Ve hâkezâ, herbirisi nefyine,
müddeâsına ayrı bir sebep gösterdiğinden,
kendisince yıldızın bulunmaması,
nefsülemirde de yıldızın bulunmamasına delâlet etmez ki,
birbirine yardımcı olsun...


"ispat edenin sebebe ihtiyacı yoktur
çünkü zaten onun dava ettiği şey apaçık ve ortadadır
fakat inkar edenler öyle değildir onların sebebe ihtiyacı vardır
ve işte bu yüzden inkar edenler tek kalırlar
çünkü her birinin inkarına gösterdiği sebebler
kendilerince var olmayanı yok yapmaz
rüzgarı inkar eden bin tane adam gelse
ve birsürü sebeb gösterse
sonra bir tane adam gelse ve deseki
rüzgar vardır çünkü ağaçların yaprakları hareket ediyor
işte bu küçüçük delil bile o bin tane adamın sözüne bedeldir
ve bir adamı bin adam hükmüne getirir..."

Binaenaleyh,
bir mesele-i imaniyenin nefyi hakkında ehl-i dalâletin ittifakları
haber-i vahid hükmündedir, tesiri yoktur.
Amma ehl-i hidayetin mesâil-i imâniyede olan sözleri,
herbirisi ötekisine yardımcıdır, takviye eder.


İşte bundan dolayıdır ki ;
bir imani meselenin inkarı hakkında doğru yoldan sapanların ittifakı
onları destekleyecek delilleri olmadığı için tesiride yoktur
ama doğru yolda olanların imana ait meselelerdeki sözleri
her biri bir diğerine delil ve kaynak olduğundan
yardımcıdır ve birbirlerini takviye eder...
tıpkı gökteki bir yıldızı gösteren binlerce parmak gibidirler
aynı yeri gösterirler...!!


konumuzla alakalı mesneviyi nuriyenin bir başka bölümüne bakalım
Bediüzzaman hazretleri diyor ki;

İ’lem eyyühe’l-aziz!
Bir küll neye muhtaç ise, cüz’ü de o şeye muhtaçtır.
Meselâ, bir şecerenin meydana gelmesi için ne lâzımsa,
bir semerenin vücuduna da lâzımdır.
Öyleyse, semerenin Hâlıkı, şecerenin de Hâlıkı O oluyor.
Hattâ arzın ve şecere-i hilkatın da Hâlıkı, o Hâlık olacaktır.

"Ey aziz kardeşim bil ki:
bir bütünün tamamı neye muhtaç ise
en ufak parçasıda o şeye muhtaçtır
bir ağacın meydana gelmesi için nasıl ki
su , toprak , hava gerekliyse
işte o ağacın meyvesi içinde aynı şeylere ihtiyaç vardır
öyleyse meyvenin Halıkı Yaratıcısı agacında yaratıcısıdır...
yeryüzünün ve yaratılış agacının Halıkı O'dur...
Elhamdülillahi Rabbil Alemin.."


Bir meyve koca bir agaca nasıl delilse
ve agacın varlığı inkar edilemezse
aynen o şekilde ufacık bir zerre
koskocaman bir aleme delil ve ispattır...
işte böylede bir tane müminin duası
koskoca şeceri hilkatın duasıdır
kemmiyyet yani ki çokluk keyfiyetle bir araya geldiğinde
muazzam bir tablo ortaya çıkar.
baktığımız herşeyde O'nu görür
ve herşeyin O'ndan geldiğine şehadet ederiz
ve o zaman gözümüzün gördüğü resme değil
bütün varlığın menbaına ulaşırız
bir kuşun kanadından ilim bulmamıza sebeb olanda
bir zeytin çekirdeğine koca bir agacı sığdıranda aynı İradedir...
delil ve ispatlarıyla ve tüm ihtişamıyla
Allah herşeye Muktedir ve herşeyin Sahibidir...

Sübhaneke la ilmelena illa ma allemtena inneke entel alimul hakîm..
"Seni her türlü noksandan tenzih ederiz.
Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur.
Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti ile
her şeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin."

EL Fatiha Meas Selavat....


Amin...

 
Üst