Ey Ölüm!..

topraktoprak

Well-known member
hatirla20hercanlifo9.jpg


ebemkuşağıdır ölüm,
Yalnız geçilir altından devcesine…

Ölüm, Yaradana çıkan yollarda iki Cihan Efendisini arayıştır, buluştur. Kavuşmanın ılıman heybeti,oradaki gerçek hayata iklim olacaktır.
Geride kalanların gönderdiği kalb sıcaklığında
Fâtihalar, tebessüm yüklü gerçek saadeti taşır dururlar: Bu, oğlumun Fâtihası, bu kızımın.Bunlar da can ciğer dostlarımın Elham Sûreleri…

Gelecektim efendim. İşte geldim. İyiliklerimle, sevincimle, bitip tükenmez hasretimle.
Geldim efendim.
Dünyada senin için seivnmiş, senin için gülmüş, senin
için karanlıklar hacminde usul yanan mum gibi sessizce tükenmiştim. Ne kendim utandım,ne dostlarımı utandırdım, ne seni Efendim.

İşte geldim
İşte geldim
Yüreğim yalansız, bedenim haramsız ve yanımda
Fâtihalarla…

Seccade kadar mülküm, seccade kadar masam ve seccade kadar toprağımla öylesine zengindim ki… Hepsini kucak dolusu şükürlerle değiştim…

Geldim Efendim
Döndüm Efendim

Ay, hilalken şahittirErikler çiçek açarken, civciv avucumu ararken şahittir. Bayram sabahlarında üç ayağını bağlayıp da toprağa yatırdığım güzelim kurbanlıkların gözlerime bakan gözleri şahittir.
Çektiğim ilk tespihin ilk tanesi, içtiğim son zemzemin
son damlası,gördüğüm ilk elif şahittir. Üzerine basmadığım karıncalar, öptüğüm toprak, kokladığım ilk fesleğen şahittir. Yediğim ilk kardaki serinlik, selam verdiğim ilk komşum, yazdığım ilkyazı, çizdiğim ilk
çizgi şahittir.Âmentü şahittir Ancak Yaradana kul olmaya çalıştım, Efendime hizmetkar…
Geldim Efendim
Döndüm Efendim

Bir ebemkuşağıdır ölüm
En haşmetli gerçek, en müzeyyen hakikat Ve ancak dünyayı tanıyabilenlerin tadabileceği son

armağan lezzet.” Şu dünyada herkese yer ayıran “âdik adalet”!
Hayret… Zindandakine de “Merhaba” diyor, zindancıya da.
Doktora da, hastasına da Çırağa da gülüyor, ustasına da…Bu vatan için şehit olan cana da diyor şehit olmaya çalışanlara da…

Bir ebemkuşağıdır ölüm
O kadar uzak ve o kadar yakın, hem o kadar büyük Bütün güller onun dizi dibinde. Ağaçlar, ülkeler,
yeryüzü ve kâinat dizi dibinde.
Biz onun dizi dibindeyiz. Uyurken, uyanıkken, yolculukta, sevinirken,
üzülürken, kızarken hep yanımızda ve yakınımızda.

ÖLÜM HİÇ UNUTMAYAN EN BÜYÜK VEFÂ…
Yorgunluğun tükenişinde o var O, hırsa fren, bitmişliğe sigorta. Ebedî yarınların
aralık duran davetkar kapısı. Karanlıktan aydınlığa ve aydınlıktan
aydınlıklara uzanan yegâne yön.

Ey ölüm, sana hayranlığım tükenmeyecek… !
 

topraktoprak

Well-known member
“Gün eksilmesin penceremden”

Bir nehirde bir kez yıkanılır” diyen filozofun sözünü bir başkası şöyle karşılıyor, “Yok hayır! Bir kez bile yıkanamazsın.” Biz bu sözü, hep nehrin akıp gidişiyle mânâlandırırdık. Oysa akıp giden insandır, insanın hayatıdır.

Her gün bir başka insanız, değişiyoruz ve bir şeyler kaybetmekteyiz. Doğduğumuz andan beri, ölüme doğru gidiyoruz. Uzayın uçsuz bucaksızlığına bakıp da, ebediyyen yaşayacakmışız zannedip, bu fâni âlemden nefsimize bir pay çıkarmayalım. Şu pırlanta yüzlü semânın altından kimler geldi, kimler geçti...

Ömür ağacının yaprakları zamanın dallarından bir bir koparken, biz yine en küçük işimizde, bu en büyük meselemizi unutmuş olarak yaşar dururuz.

İnsan bu, çok kolay hatırladığı gibi, çok çabuk unutmak da ona mahsus.
Herkes ondan nasibini alacağı ve bir kısmının aldığı halde kimsenin üzerinde görmek istemediği bir beyaz elbisedir ‘kefen’...

Uzay çağında, gündelik koşuşturmalar, araba klaksonları, zıpçıktı şarkılar ve çağın bütün gürültüleri içinde biz, televizyonun uzaktan kumandasının tuşları arasında gezinirken parmaklarımız, unuttuğumuz bir âkıbettir ölüm...

Yine de akıl, ölümü(nü) düşünmekten alıkoyamaz kendini. Ancak nefsimiz, hilesini yapmaktan da geri durmaz, bütün insanların ölümünü kabul ettiği hâlde kendi sonunu, hep en sona saklar. Daha doğrusu sıranın en sonuna!
Şimdi acaba ömrümüzün neresindeyiz?

Sıranın sonu bize kaç adım, kaç insan, kaç ayrılık, kaç acı, kaç Fatiha uzaklıktadır acaba? Hangi insan için olursa olsun meraka değer bir soru.

Cahit Sıtkı Tarancı, sanki o kapıları tıklıyor:

“Ve gönül Tanrısına der ki;
Pervam yok verdiğin elemden
Her mihnet kabulüm yeter ki,
Gün eksilmesin penceremden.”

Ruh; her acıya rağmen yine ışık, yine hayat, yine de yaşamak istiyor. Çünkü dünya o kadar tatlı ki, bir gün ondan ayrılacağımıza inanmak bile insana zor geliyor. Acaba gideceğimiz yer, şu yerini bir türlü dolduramadığımız dünyadan kötü bir yer midir?

Ölüm bir bitiş mi, bir yok oluş mu? Elbette hayır. Her bahar çiçeklerle dirilen yeryüzü ve her sabah yeniden yaratılan hayatlar da buna hayır diyor. Ölüm bir bitişin, bir sona erişin ifadesi değildir. Aksine ölüm, yeni ve ebedî hayata geçişin ilk basamağıdır. Toprağa atılan bir tohumun çürüyüp açılması, gülümseyen bir çiçek olarak karşımıza çıkmasını netice verir. Tohum için hep tohum olarak kalmak, bir çiçek olup açmaya, baharda yeniden doğmaya tercih edilmez mi dersiniz?

Evet, ölüm bir diriliştir; ayrılmak değil, kavuşmaktır; bir mekân değişikliğidir.
Bir evden diğer eve geçiştir ölüm.

Demek ki ölüm, yepyeni bir hâle ve hayata geçişi ifade etmektedir.
Dünyaya sığmayan binlerce duyguları olan insan, cismen ve ruhen bu duygularının da tatmin edileceği daha mükemmel bir âlemde ebediyen yaşamaya namzettir.

Bediüzzaman Hazretleri bu noktaya şöyle işaret ediyor: “Şu dâr-ı dünya, beşerin ruhunda mündemiç (dercedilmiş) olan hadsiz istidatların sünbüllenmesine müsait değildir. Demek, başka âleme gönderilecektir. Evet, insanın cevheri büyüktür. Öyle ise, ebede namzettir.” (Sözler)
Ruh sonsuzluğu istediği gibi, beden de sonsuzluğu ister. İkisinin bir arada, sonsuza dek rahat edebileceği tek yer orasıdır.

Uyumak bir nevî ölüm,
Uyanmak güzel be gülüm.
***
“Hem, anlarsın ki, şu dünyadaki tezyinât, yalnız telezzüz veya tenezzüh için değil. Çünkü, bir zaman lezzet verse, firâkıyla birçok zaman elem verir. Sana tattırır, iştihânı açar, fakat doyurmaz. Çünkü ya onun ömrü kısa, ya senin ömrün kısadır; doymaya kâfi değil. Demek kıymeti yüksek, müddeti kısa olan şu tezyinât ibret içindir,Haşiye şükür içindir, usûl-ü dâimîsine teşvik içindir, başka gayet ulvî gâyeler içindir.

“Hâşiye: Evet, mâdem herşeyin kıymeti ve dekâik-ı san'atı gayet yüksek ve güzel olduğu halde, müddeti kısa, ömrü azdır. Demek, o şeyler numûnelerdir, başka şeylerin sûretleri hükmündedirler. Ve mâdem müşterilerin nazarlarını asıllarına çeviriyorlar gibi bir vaziyet vardır; öyle ise, elbette ‘Şu dünyadaki o çeşit tezyinât, bir Rahmân-ı Rahîmin, rahmetiyle, sevdiği ibâdına hazırladığı niâm-ı Cennetin numuneleridir’ denilebilir ve denilir ve öyledir.


Selim GÜNDÜZALP
 

topraktoprak

Well-known member
Her canli ölümü tadacaktir

lmhj4.png



Ey Nefsim Anla artık! Ne olur anla!

Anla ki, cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil!

Anla ki; cennete giden yol asfaltla döşenmemiş!

Anla ki; bedelini ödemediğin hiçbir şeye sahip olamazsın!

Anla ki; dünyayı bize bizler zindan ediyoruz ihmallerimiz,
enaniyetimiz, samimiyetsizliğimiz

Anla ki; Eyüp gibi sabır erbaini doldurmadan, Yusuf gibi kuyu
diplerinde yıllarca çile çekmeden, Yakuplar gibi gözlerini hasrete kurban
etmeden ,olmaz!

Anla ki; İsmail ler gibi bıçak altına yatmadan, İbrahimler gibi
YA Allah deyip kendine ateşlere atmadan olmaz Sefine-i Nuh gibi
tufanları yara yara hedeflere gitmeden olmaz!

Ve Anla ki; bir ömür boyu gözyaşlarını ceyhun edip alın teriyle mecz
ederek ümmeti için an be an, dem be dem, çile çeken Hz MUHAMMED (sav)
gibi çekmeden olmaz!

Ve şunu çok iyi anla ki; başkalarının hayata Aşık olduğu kadar Ölüme
Aşık olmadan Olmaz!!!!!!
 

evvab

Well-known member
Allah razı olsun paylaşımlarınızı okurken göz yaşlarım süzüldü yanaklarımdan.Her gün mezarlık kenarından geçiyorum ve fatiha okuyorum ölmüşlerimize,bazende içimden onlarla sohbet ediyorum.sizde gençtiniz,emelleriniz istekleriniz vardı şimdi burada hep berabersiniz.Bizde yanınıza geleceğiz ama ne kadar hazırız buna diyorum.yazdıklarınızı okuyunca hiç hazırlığımın olmadığını anladım,günahlarımdan hatalarımdan kusurlarımdan başka götürecek bişi bulamadım sağımda solumda.Rabbim ne olur bağışla benide, rahmetine merhametine sığınıyorum,affet Yarab. bizleri kendine layık kul,Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) efendimize layık ümmet eyle,emanetini kabzetmek zamanına kadar bizleri emanetinde emin eyle.
 
Üst