Şeytanlar Niçin Yaratıldı?

topraktoprak

Well-known member
Ahmet ÖZDEMİR
Şeytanlar Niçin Yaratıldı?


Şeytanlar hayra hiçbir kabiliyeti olmayan, sırf şer işleyen ruhanî bir varlık nev’idir. Şeytanların bütün meşguliyet ve gayretleri, insanları imandan saptırmak, günah işletmek ve küfre girmelerine sebep olmaktır. Pek çok insan şeytanın yaratılış hikmetini anlamakta zorlanır ve “Allah kullarına merhametlidir, neden şeytanı insanlara musallat kılmış? Bu, İlâhî hikmet ve rahmete nasıl uygun düşer?” diye kendi kendine sorarlar. Bu soruların cevabını şu âyetlerde bulabiliriz:
“Yemin ederim ki, İblis insanların çoğunu saptıracağına dair iddiâsını gerçekleştirdi. İçlerinde mü’minlerden bir gurup dışında hepsi ona uydular. Hâlbuki İblis’in onlar üzerinde hiçbir yaptırım gücü yoktur. Fakat biz ahirete iman edenleri, ondan şüphe içinde olanlardan ayırt etmek için şeytana bu fırsatı verdik. Öyle ya, Rabb’in her şeyi gözetip koruyucudur.” 1
Bu âyetlerden şeytanın yaratılış hikmetinin insanların imtihan edilmesi olduğunu anlıyoruz. Şeytanın musallat kılınmasıyla insanların dereceleri ortaya çıkacak, inanan-inanmayan belli olacaktır. İnsanlık âleminde daima inişler çıkışlar yaşanmakta, bir kısmı “âlây-ı illiyyîn” denilen en yüksek makamlara yükselirken, bir kısmı da “esfel-i safilîn” denilen en aşağı çukurlara düşebilmektedir.
Şayet şeytanlar olmasaydı insanlar da melekler gibi olur, aralarında derece farkları ortaya çıkmaz ve yaratılış maksatları anlaşılmazdı. Hz. Ebû Bekirler Ebû Cehillerle aynı seviyede kalırlardı. Ama şeytanın vesvesesiyle bir kısım insanlar onlara tâbi olurken, bir kısmı da onları dinlemeyip, yüksek derecelere çıkmaktadır. Bunun sonucu olarak insanlık âleminin medar-ı iftiharları olan peygamberler, veliler, âlimler gibi kaliteli insanlar ortaya çıkmışlardır. Gerçi bu çetin imtihanın sonucunda pek çok insan cehenneme gider, ama bu imtihanda başarılı olanların kıymet ve değeri de çok yüksektir. Elimizde bulunan yüz tavus kuşu yumurtasını kuluçka altına koymazsak sadece yüz yumurtamız olur. Ama bunları kuluçkaya koyduğumuzda, sözgelimi sekseni bozulsa bile yirmi tanesi tavus kuşu hâline geleceğinden, böyle bir sonucu güzel gösterir. “Aman yumurtalar bozulmasın” dersek güzel sonuçları göremeyiz. Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:
“Hanginiz daha güzel işler yapacaksınız diye sizi imtihan etmek için ölümü de hayatı da O yarattı” 2; “Sizi denemek için hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Hepiniz sonunda Bize döndürüleceksiniz.” 3
“İmtihan” kelimesi, âyet metninde “fitne” olarak geçer. “Fitne” kelimesi ise altın, gümüş gibi kıymetli madenleri ateşte eritip posasından ayırmak işlemini ifade eder. Altın ateşe bırakıldığında hâlis mi, karışık mı olduğu ortaya çıkar. Onun gibi, insanların birbirinden ayrılması için açılan bu imtihan meydanının ateşi, şeytandır. Şeytanların insanlara musallat olmasıyla, insanların dereceleri tezahür eder. Bir tarafta nebîler, sıddıklar, şehitler, salihler gibi insanlar temayüz edip ayrılırken, diğer tarafta kâfirler, hainler, zalimler, facirler gibi posalar ortaya çıkar.
İnsan, dostunu ve düşmanını iyi tanımalıdır. Dostunun dostluğunu bilmezse onun yardımından mahrum kalır. Düşmanının düşmanlığını bilmezse çok fena aldanır. İnsanın en büyük düşmanı şeytanıdır. Allah şeytanla insan arasındaki düşmanlığı şöyle bildirir: “Şeytan size gerçekten bir düşmandır. Siz de onu düşman edinin.” 4 Pek çok âyette şeytanın “adüvv-ü mübîn” yani apaçık bir düşman olduğu nazara verilir.
Halatlar ince yerlerinden kopar, kaleler zayıf yerlerinden fethedilir. Onun gibi, şeytan vücut ülkesinde hâkimiyeti ele geçirmek için nefsin zaaflarından istifade eder. Kur’ân-ı Kerim insanın bazı zaaflarına şöyle dikkat çeker: “Kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, binmek için nişanlanmış atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı nefsin arzularına muhabbet, insanlara süslü gösterildi.” 5 Yani insan fıtratı itibariyle bunlara son derece düşkündür. Hayatı bunları elde etmek için mücadele ile geçer. İnsanların en çetin imtihanları bunlarla olur. İnsanın, hırs, tama’, enaniyet, asabiyet, korku, endişe gibi pek çok zayıf yönleri vardır. Bunlar işletmeye müsait madenler gibidirler ve şeytan ömür boyu bunları değerlendirmeye çalışır. Bazı insanları hırs damarından, bazılarını enaniyetten, bazılarını korku damarından… yakalamaya çalışır. Meselâ, “Mutlaka zengin olmalıyım” diyen birine gayr-i meşrû yolları gösterir, onu harama sevk eder. İlimde seçkin konuma gelen birini “Sen başkasın, senin gibisi yok, herkes sana hürmet etmeli” gibi vesveselerle yakalamaya çalışır. Kur’ân’ın en son sûresi, görülen ve görülmeyen şeytanların vesveselerinden Allah’a sığınmayı anlatır. “El-Hannas”, “kirpi misâli geri çekilip büzülen, sinen, fırsat kollayan, açık yakalamaya çalışan” mânâsını ifade eder. İnsan, şeytandan vesvese geldiğinde “Eûzü billâhi mineş şeytanir racim” derse, şeytan siner ve büzülür, oradan sıvışır. Ama uygun bir ortam olduğunda tekrar görülür, vesvese vermeye devam eder, avından asla vazgeçmez.
Şeytan iman yerine inkârı, hidayet yerine dalâleti, şükür yerine nankörlüğü, ilim yerine cahilliği… teşvik ederek devamlı yokluk âlemleri hesabına çalışır. Bütün bu olumsuz şeyler biriktirilir, cehenneme gönderilir. Kâfirler orada olumsuz tavırlarının cezasını görürler.
Mü’minler ise, sergilediği olumlu tavırların sonucu olarak bütün menfîliklerden sıyrılmış olarak cennete alınır, ebedî mükâfatlandırılırlar.

Dipnotlar:

1- Sebe Sûresi, 20-21. ; 2- Mülk Sûresi, 2. ; 3- Enbiya Sûresi, 35. ; 4- Fatır Sûresi, 6. ; 5- Al-i İmran Sûresi, 14.
 
Üst