Ukbaa
Well-known member
Bismillâhirrahmânirrahîm,
Elhamdülillâhi rabbil âlemîn velâkıbetülil müttekîn vessalêtü vessalêmü alê seyyidine Muhammedivve alê êlihi vesahbihi ecmain, alê rasulüne salevât
Bir nimeti yiyip içtiğimizde veya "Nasılsın?" diye biri sorduğunda ne deriz?
Allaha hamdolsun…
Şükürler olsun…
Elhamdülillah kelimeleriyle cevap veririz.
Bunların hepsi şükrü ifade eden kelimeler
Ancak şükür bundan ibaret değildir.
Hakiki şükrün şartları ve alametleri vardır.
Halık-ı Rahman’ın kullarından istediği en mühim iş şükürdür.
Furkan-ı Hakim’de gayet ehemmiyetle şükre davet eder.
Ve şükür etmemekliği nimetleri tekzib ve inkar suretinde gösterip
Rahman suresinde
‘‘Şimdi Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayacaksınız’’
diye şiddetli ve dehşetli bir surette otuz bir defa şu ayetle tehdit ediyor.
Şükürsüzlüğün bir tekzib ve inkar olduğunu gösteriyor.
Evet Kur'an'ı Hakim nasıl ki şükrü netice-i hilkat gösterip,
yaratılışımızın gayesi şükürdür diyor.
Öyle de Kur'an'ı Kebir olan şu kainat dahi gösteriyor ki;
Netice-i hilkat-i alemin yani alemin yaratılış gayesinin en mühimi şükürdür.
Ve şu kainat fabrikasının çıkardığı mahsulatın en alası şükürdür.
Kur'an'ı Hakim’de Rabbimiz şöyle buyuruyor.
‘‘Eğer siz nimet için de Münim-i Hakikiyi görüp
Ve O'nun rahmetinin teveccühünü şefkatinin devamını hissedip şükrederseniz
Elinizdeki nimetleri ziyadeleştiririm.
Eğer şükrü bırakıp nankörlük ederseniz benim azabım şiddetlidir.’’ (İbrahim süresi 7)
Der ve bizleri şükre davet eder.
Misal bahar mevsiminde bütün ağaçları ipek gibi elbiseler giydirip,
çiçek ve meyveler ile süslendirip hizmetkar ederek
o ağaçların latif elleri olan dallarıyla çeşit çeşit en tatlı ve san'atlı
meyveleri bize takdim etmek hem bal arısının eliyle en şifalı balı
zehirini karıştırmadan bize yedirmek hem rahmetin büyük bir hazinesini
küçük bir çekirdek içinde bizim için saklamak ve o çekirdekten
binlerce meyveyi çıkarmak ne kadar
Cemil bir kerem ne kadar latif bir rahmetin
eseri olduğu açıkça görünür ve anlaşılır.
Bu kadar sonsuz nihayetsiz nimetlere karşı insan olan bir insan ezelden ebede kadar
bir şükrana niyet etmekle ve külli ve halis bir şükürle mükelleftir.
Hem şükrün enva-ı var.
O nevilerin en camii ve fihriste-i umumiyesi NAMAZ’dır.
Demek ki hakiki şükrün en birinci şartı
Allahın en birinci farz emri olan namazı kılmaktır.
Her bir nimetin bidayetinde mü'min olan kimse besmeleyi okusun.
Ve o nimetin Allah'tan olduğunu kastetmekle kendisi
ancak Allah’ın hesabına aldığını bilerek
Allaha minnet ve şükranla mukabelede bulunsun.
Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat veriyoruz
Acaba asıl mal sahibi olan Allah ne fiyat istiyor?
Evet o Münim-i Hakiki bizden o kıymettar nimetlere mallara bedel
istediği fiyat ise üç şeydir.
Biri ZİKİR
Biri ŞÜKÜR
Biri FİKİRdir.
Başta bismillah ZİKİRDİR.
Nimeti yedikten sonra elhamdulillah ŞÜKÜRDÜR.
Ortada bu kıymettar harika-i sanat olan nimetler
Ehad-i samed'in mucizi kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek
Ve derketmek ise FİKİRDİR.
Bir padişah kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp
Hediye sahibini tanımamak ne derece belahet ise öyle de zahiri mün'imleri
Yani aAllah’ın ihsanına perde olan sebeplere medih ve muhabbet edip
Mün'im'i Hakiki olan Allah'ı unutmak ondan bin derece daha belahettir, ahmaklıktır.
Ey nefis!
İşte böyle ebleh ve ahmak olmamak istersen
Allah namına ver.
Allah namına al.
Allah namına başla.
Allah namına işle.
Hz. İsa yol kenarındaki ağacın altında dua eden
ve ibadetle meşgul olan birinin eli ayağı felç
ve gözlerinin de kör olduğunu görmüş.
Bir de vücudunda adını şu an hatırlayamadığım bir hastalık varmış.
Fakat bütün bunlara rağmen ellerini kaldırmış mutluluktan uçacakmış gibi
Şöyle dua ediyor:
Ey nice zenginlere vermediğini bana ikram eden Rabbim
Sana ağaçların yaprakları adedince şükürler olsun diyordu.
Hz İsa adama yaklaştı.
Ayağın yürümüyor, gözün görmüyor, bedenin de sıhhatli görünmüyor.
Buna rağmen çoğu zenginlere verilmeyen nimetlerin sana verildiğini düşünmekte
bunun için de büyük bir mutlulukla şükretmektesin
Hangi nimettir nice zenginlere verilmediği halde sana verilen?
Efendim!
Allah bana öyle bir kalp vermiş ki o kalple O'nu tanıyorum
Ve öyle bir dil vermiş ki o dille O'nu zikrediyorum
Ve O'na şükrediyorum.
Halbuki dünyanın serveti elinde olan nice zenginler var ki
Allah’ı tanıyan bir kalbden
Ve Allah’ı zikreden bir dilden mahrumdurlar der.
Hz. İsa adamın elinden tutar gözlerinden öper.
Peygamberin mübarek dudaklarının değdiği gözlere nur iner.
Mucize eseri olarak etrafı görmeye başlar.
Ve adam karşındakinin Hz. İsa olduğunu anlayınca der ki;
Ey Allah'ım
Seni tanıyan bir kalple seni zikreden bir dil nimetinin
Şükrünü eda etmekten acizken şimdi gören bir çift gözün ,
Hz. İsa peygamberi de tanıyıp o'na ümmet olmak şerefini de bana ikram ettin.
Sana hadsiz şükürler olsun deyip şükrünü ve ubudiyetini daha da ziyadeleştirir.
Subhâneke lâ ılmelene illema allemtene inneke entel alîmul hakîm ve ahiru de'vehüm enilhamdülillahi rabbil âlemin, el fatiha
Elhamdülillâhi rabbil âlemîn velâkıbetülil müttekîn vessalêtü vessalêmü alê seyyidine Muhammedivve alê êlihi vesahbihi ecmain, alê rasulüne salevât
Bir nimeti yiyip içtiğimizde veya "Nasılsın?" diye biri sorduğunda ne deriz?
Allaha hamdolsun…
Şükürler olsun…
Elhamdülillah kelimeleriyle cevap veririz.
Bunların hepsi şükrü ifade eden kelimeler
Ancak şükür bundan ibaret değildir.
Hakiki şükrün şartları ve alametleri vardır.
Halık-ı Rahman’ın kullarından istediği en mühim iş şükürdür.
Furkan-ı Hakim’de gayet ehemmiyetle şükre davet eder.
Ve şükür etmemekliği nimetleri tekzib ve inkar suretinde gösterip
Rahman suresinde
‘‘Şimdi Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayacaksınız’’
diye şiddetli ve dehşetli bir surette otuz bir defa şu ayetle tehdit ediyor.
Şükürsüzlüğün bir tekzib ve inkar olduğunu gösteriyor.
Evet Kur'an'ı Hakim nasıl ki şükrü netice-i hilkat gösterip,
yaratılışımızın gayesi şükürdür diyor.
Öyle de Kur'an'ı Kebir olan şu kainat dahi gösteriyor ki;
Netice-i hilkat-i alemin yani alemin yaratılış gayesinin en mühimi şükürdür.
Ve şu kainat fabrikasının çıkardığı mahsulatın en alası şükürdür.
Kur'an'ı Hakim’de Rabbimiz şöyle buyuruyor.
‘‘Eğer siz nimet için de Münim-i Hakikiyi görüp
Ve O'nun rahmetinin teveccühünü şefkatinin devamını hissedip şükrederseniz
Elinizdeki nimetleri ziyadeleştiririm.
Eğer şükrü bırakıp nankörlük ederseniz benim azabım şiddetlidir.’’ (İbrahim süresi 7)
Der ve bizleri şükre davet eder.
Misal bahar mevsiminde bütün ağaçları ipek gibi elbiseler giydirip,
çiçek ve meyveler ile süslendirip hizmetkar ederek
o ağaçların latif elleri olan dallarıyla çeşit çeşit en tatlı ve san'atlı
meyveleri bize takdim etmek hem bal arısının eliyle en şifalı balı
zehirini karıştırmadan bize yedirmek hem rahmetin büyük bir hazinesini
küçük bir çekirdek içinde bizim için saklamak ve o çekirdekten
binlerce meyveyi çıkarmak ne kadar
Cemil bir kerem ne kadar latif bir rahmetin
eseri olduğu açıkça görünür ve anlaşılır.
Bu kadar sonsuz nihayetsiz nimetlere karşı insan olan bir insan ezelden ebede kadar
bir şükrana niyet etmekle ve külli ve halis bir şükürle mükelleftir.
Hem şükrün enva-ı var.
O nevilerin en camii ve fihriste-i umumiyesi NAMAZ’dır.
Demek ki hakiki şükrün en birinci şartı
Allahın en birinci farz emri olan namazı kılmaktır.
Her bir nimetin bidayetinde mü'min olan kimse besmeleyi okusun.
Ve o nimetin Allah'tan olduğunu kastetmekle kendisi
ancak Allah’ın hesabına aldığını bilerek
Allaha minnet ve şükranla mukabelede bulunsun.
Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat veriyoruz
Acaba asıl mal sahibi olan Allah ne fiyat istiyor?
Evet o Münim-i Hakiki bizden o kıymettar nimetlere mallara bedel
istediği fiyat ise üç şeydir.
Biri ZİKİR
Biri ŞÜKÜR
Biri FİKİRdir.
Başta bismillah ZİKİRDİR.
Nimeti yedikten sonra elhamdulillah ŞÜKÜRDÜR.
Ortada bu kıymettar harika-i sanat olan nimetler
Ehad-i samed'in mucizi kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek
Ve derketmek ise FİKİRDİR.
Bir padişah kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp
Hediye sahibini tanımamak ne derece belahet ise öyle de zahiri mün'imleri
Yani aAllah’ın ihsanına perde olan sebeplere medih ve muhabbet edip
Mün'im'i Hakiki olan Allah'ı unutmak ondan bin derece daha belahettir, ahmaklıktır.
Ey nefis!
İşte böyle ebleh ve ahmak olmamak istersen
Allah namına ver.
Allah namına al.
Allah namına başla.
Allah namına işle.
Hz. İsa yol kenarındaki ağacın altında dua eden
ve ibadetle meşgul olan birinin eli ayağı felç
ve gözlerinin de kör olduğunu görmüş.
Bir de vücudunda adını şu an hatırlayamadığım bir hastalık varmış.
Fakat bütün bunlara rağmen ellerini kaldırmış mutluluktan uçacakmış gibi
Şöyle dua ediyor:
Ey nice zenginlere vermediğini bana ikram eden Rabbim
Sana ağaçların yaprakları adedince şükürler olsun diyordu.
Hz İsa adama yaklaştı.
Ayağın yürümüyor, gözün görmüyor, bedenin de sıhhatli görünmüyor.
Buna rağmen çoğu zenginlere verilmeyen nimetlerin sana verildiğini düşünmekte
bunun için de büyük bir mutlulukla şükretmektesin
Hangi nimettir nice zenginlere verilmediği halde sana verilen?
Efendim!
Allah bana öyle bir kalp vermiş ki o kalple O'nu tanıyorum
Ve öyle bir dil vermiş ki o dille O'nu zikrediyorum
Ve O'na şükrediyorum.
Halbuki dünyanın serveti elinde olan nice zenginler var ki
Allah’ı tanıyan bir kalbden
Ve Allah’ı zikreden bir dilden mahrumdurlar der.
Hz. İsa adamın elinden tutar gözlerinden öper.
Peygamberin mübarek dudaklarının değdiği gözlere nur iner.
Mucize eseri olarak etrafı görmeye başlar.
Ve adam karşındakinin Hz. İsa olduğunu anlayınca der ki;
Ey Allah'ım
Seni tanıyan bir kalple seni zikreden bir dil nimetinin
Şükrünü eda etmekten acizken şimdi gören bir çift gözün ,
Hz. İsa peygamberi de tanıyıp o'na ümmet olmak şerefini de bana ikram ettin.
Sana hadsiz şükürler olsun deyip şükrünü ve ubudiyetini daha da ziyadeleştirir.
ACABA BİZ BU SONSUZ NİMETLER KARŞISINDA
HAKKIYLA ŞÜKREDİYOR MUYUZ?
HAKKIYLA ŞÜKREDİYOR MUYUZ?
Ya Rab! Şu Rasul-i Ekrem (a.s.m.)min bereketi hürmetine ,
Bize ihsan ettiğin maddi ve manevi rızkımıza bereket ihsan et.
Ve bizi şükreden kullarından eyle.
Bize ihsan ettiğin maddi ve manevi rızkımıza bereket ihsan et.
Ve bizi şükreden kullarından eyle.
Subhâneke lâ ılmelene illema allemtene inneke entel alîmul hakîm ve ahiru de'vehüm enilhamdülillahi rabbil âlemin, el fatiha
21.30’da sohbet kanalında işlenen derstir.