SECDEDEKİ Yakınlığı Hissetmenin Ön Şartları Nelerdir?

mihrimah

Well-known member
Secdedeki Yakınlığı Hissetmenin Ön Şartları Nelerdir
Allah kula her zaman yakındır.Uzaklık bize aittir.O perdeler bizim tavır ve davranışlarımızdan kaynaklanmaktadır.Yani uzaklık mesafesi bizim belli yanlarımız itibariyle, bazen gafletimizle , bazen cehaletimizle,bazende o mevzuda ameli olarak yapmamız gereken şeyleri yapmadığımızdan kaynaklanıyor.Bütün bunlar birer uzaklık faktörü olarak Allah la aramıza girer.Bu arızalar tabiri caizse O'nunla bizim aramızda olduğu sürece esas onlar bizi kuşatmıştır,biz onlarla muhatap bulunuyoruz.Aslında ona mani olan bize ait şeylerdir.Secde yerinde olması gerektiği şekilde kılınmış, bir namazın bi yönüyle son noktasıdır.Son nokta Tahiyyattır,tahrim namazın bidayeti, teslimde namazdan çıkışın rüknüdür.Namazın en derin yanı secde...
Secdeye kapanan bir insan ayakta durmuş yani bir kısım perdeleri açmış.Kıyam neyi ifade ediyor insan orada ne türlü mülahazaara yelken açmalı,ne türlü derinlikler peşinde olmalı o bişey ifade ediyor. Ruku bişey ifade ediyor siz bir perde daha açıyorsunuz onu duyarak kılıyorsanız eğer....
Allahuekber dediğiniz zaman o tahrimle bütün masivadan (masiva=Dünyala ile alakalı allahtan gayrı herşey ) kat-i alaka ettiğinizin farkında iseniz,çünkü ALLAHUEKBER e tahrim deniyor...Namazın dışındaki herşeyi kendine haram kılma demektir.yani kapılarımı kapadım kilitledim Eeeey masiva eeeey başka şeyler bundan sonra hiç boşuna kapının tokmağına dokunmayın, ben şimdi başka kapıya müteveccihim, gönlüme hiçbirşeyin girmesine izin vermem, ne mal ne mülk, ne evladı iyan, ne cennet nede cehennem vs. vs....Ben şu andan itibaren tamamen O'na müteveccihim....Böyle bir düşünceyle Tahrim ALLAHUEKBER deme ve teslim olma...o andan sonraki kendi zamanını kendine haram etme,zaman insana aittir. ZATİ ULUHİYET üzerinden zaman geçmez...
Zamanda bize aittir,biz zamanla mukayetiz,mütehayyiziz.mekanda mütehayyizdir,yer tutarız ama ALLAH bunların hepsinden münezzeh ve müberradır....Onun kakında düşünülemez..Böyle bir tahrimle herşeyden alakamızı kestiğimizi söylüyoruz fakat sözümüzde ne derece duruyoruz..Mülahazalarımızın içine bişey karıştırmadan ne ölçüde duru tutabiliyoruz,işin başından sonuna kadar ALLAH mulahazasıyla nasıl herşeye kapanmış oluyoruz?
Aslında namazda kıyam o tekbirle beraber bize bunu vaad ediyor ama namazın vaad ettiği şeyi tahakkuk ettirme bizim gönlümüzün enginliğine bağlı,konsantrasyona bağlı,kendimizi o mevzuda çok iyi rehabilite etmeye bağlı,duygu ve düşünce dünyamız itibariyle derinleşmeye bağlı.Namazı yaptığımız işler arasında aradan çıkarma,geçiştirme manasında yatıp kalkıp bazı rukunler şeklinde eda ediyorsak o namazın içinde biz yokuz demektir.O namazı kılıyoruz demektir,,Kılma demek cali bişey demektir yani bir nevi aktörlük yapıyoruz aslında oysaki kur'an-ı kerimde namazın ikamesini nazara veriyor. Yani uygulamak yerine koyma demektir ikame..Onu şartlarıyla rukunleriyle ayağa kaldırma.Namaz adeta bir abide gibi gösteriliyor,bütün parçalarıyla ayağa kaldırılacak ve bir abide gibi dikilecektir..O bakımdan namazı kılan anlamaz, namazı ikame eden anlar..Aradan çıkarma değil dünya işlerini aradan çıkarayımda ah bir namaza koşayım demeli insan.Öyle bir kalp kandil gibi parlar.Şu namazı bi aradan çıkarayımda kendi meşguliyetime yeniden dalayım mülehazası dünya dalgını insana aittir.Böyle bir insan namazdada dalgın yaşar,Namazda dalgın yaşanyan biri namazın ruhuna ve özüne İNEMEZ., çünkü başka şeye dalmıştır..
Sonra bir perde daha açılıyor rukuya eğiliyor orada ayrı bir derinliğe ulaşıyor bunun akabinde tekrar doğrulup sanki RABBİM ŞİMDİ BANA NEYİ EMREDİYORSUN der gibi bir defa daha kendiyle yüzyüze gelmesi sonra buda olmadı diyerek secdeye kapanması....En yakın haldir bu....Bu duygu, düşünce vicdanının enginliğiyle, ALLAH a imanıyla ve allah hakkındaki marifetiyle...Çoğumuz belki nasıl olur bunlar diye düşünebiliriz,Eğer o mevzuda hiç emeğimiz olmamışsa şayet, 30 yıllık veya 60 yıllık ömrümüzde bir saat olsun buna ilişkin göz yaşı dökmemişsek şayet böyle bir beklentiye girmemiz abest olur..Kendi nefsim adına ayıp derler bana, birşeye sahip olmak için nekadar emek harcarım,nekadar üzüntü yaşarım...Bazen sayısız vasıtalar koyuyorum,Allah a yürüyorum Allah tan utanmalıyım öyle bedeva olmaz bunlar...
Bazen insan alnını secdeye koyduğu zaman keşke ömrümün hepsi secde olsaydıda başımı hiç yerden kaldırmasaydım der...Hisseden öyle der o meseleyi duymayanda EFENDİMİZ sav dediği gibi horozun taneyi gagaladığı gibi başını yere vurur kaldırır.Efendimiz ruku, secde,kıyam için bişeyler diyor ve hepsinde insanın aradan çıkarma davranışını tabiri caizde kınıyor...
Oysaki namaz kulun insan olmasına tereddüp eden bir mükellefiyettir, kul namazıyla başkalarından ayrılır, namaz ahiret için adeta kimlik görevindedir.Aynı zamanda NAMAZ insanın allah karşısındaki tavır ve davranışlarını resmeder...Bundan dolayıdır kiiiii o insanca olması lazım.Her uzuvunu nereye nasıl koyacaksın bu mevzuda iradenin yanında olacaksın.Kolunu şöyle böyle salamazsın,sırtını şöyle böyle salamazsın,başını aşağıya doğru sarkamazsın,kamburunu çıkaramazsın,iradi olarak namazını SÜZECEKSİN...Kendini salmışsan, gafilane eda ediyorsan o namazın içinde sen yoksun demektir.İradenle ve şuurunla namazın içinde olduğun zaman ben ikame ettim diyebilirsin.Bununla birlikte bir KURB (yakınlık) ufkuna ulaşmış oluSUN İNŞ....

M.Fethullah GÜLEN
 
Üst