Müminle kâfir denk değildir - I

İlim-irfan

Well-known member
Gül ile diken, eğriyle doğru, barışla savaş, adaletle zulüm, cömertlikle cimrilik nasıl eşit değilse iyilikle kötülük de öyle denk değildir.
Rabbimiz byurur:
"İyilikle kötülük denk değildir. Sen kötülüğü en güzel olanla defet. Bir de bakmışsın ki, seninle arasında düşmanlık olan kişi sanki sıcacık bir dost oluvermiş. (Fussilet suresi ayet 34)
Kötülük, gül bahçesindeki pıtrak dikenleri gibi yok edilecek ama yakıp duman ederseniz kötü kokusundan siz zarar görürsünüz.
Onun için atalarımız, "Kanı kanla yıkamazlar, kanı su ile yıkarlar" demişler.
Kötülük yapanlar acaba bunu niçin yaparlar diye aklımıza bir soru sorduğumuzda bazen akıl aciz kalıyor ve cevabı Rabbimizden alıyoruz:
"Apaçık bir delil üzerine olan kişi, hevasına uyan, yaptığı kötülük kendisine güzel gösterilen gibi olur mu?" (Muhammed suresi ayet 14)
Kişi yaptığı kötülüğü başkalarına anlatırken kahramanlık edası içinde anlatır ve yaptığını gözünde süslermiş.
Bazıları da değerli insanların bu değerini çekemez hale gelir ve onları da kendi alçak seviyesine indirmek için paçalarından asılır ve çekermiş.
Rabbimiz bu konuda da:
"Onlar, kendileri inkâr ettikleri gibi sizin de inkâr etmenizi, onlarla denk olmanızı isterler." (Nisa suresi ayet 89) buyurmuş.
İnkarcılar, Peki neyin iyi, neyin kötü olduğunu nereden bileceğiz? Halka soralım ve çoğunluğun dediği olsun" diyorlar.
Yamyamlar diyarında ölen yakınları veya bizden olmayanları yiyelim mi yemeyelim mi? diye oylama yapılsa yüzde yüz "Yiyelim" diyenler kazanacak.
Hindistan da "ölüleri yakalım mı, toprağa mı gömelim? Diye oylama yapılsa "yakalım" diyenler kazanır.
"De ki: "Pisin çokluğu tuhafına gitse de pis ile temiz denk olmaz. Ey akıl sahipleri, Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz." (Maide suresi ayet 100)
Bir tek gülün kokusuyla belediye küllüğünün kokusu bir değildir.
İnsanın burnu koku alamaz hale gelince ikisi arasındaki farkı fark edemediği gibi toplummühendislerinin koku alma duyusu bozulunca ikisini de denk kabul eder.
Halbuki Rabbimiz:
"Mü'min olan, fasık olan gibi midir? Bunlar denk değildir." (Secde süresi ayet 18) diyor.
"İki deniz birbirine denk olmaz. Bu tatlıdır. Harareti keser ve içimi hoştur. Şu ise tuzludur, acıdır. Hepsinden taze et yersiniz ve giyeceğiniz süs eşyası çıkarırsınız. Allah'ın lûtfûndan (nasibinizi) aramanız için gemilerin denizi yararak gittiğini görürsünüz, olur ki şükredersiniz." (Fatır suresi ayet 12)
Şeker pınarının suyu dururken denizin tuzlu suyunun akıcılığına bakarak tuzlu su içmediğimiz gibi dünyanın her tarafında can alan, kan dökenlerin de üzerindeki elbiselere bakarak adam yerine koymayacağız.
Everest tepesiyle, Lut gölü denk olmadığı gibi aşağılık adamla, ilmiyle irfanıyla gönüllerde taht kuran yüce insan da eşit değildir.
İnsanların imanını çalanlar, katil, hırsız, hortumcu, soyguncu yetiştirenler, üzerlerindeki elbiseye bakarak, kendilerini insanlığa hayat veren, cömertlik yapan, hortumları kesen, soymayıp giydiren ve kazandıran insanlarla aynı kabul etmesinler.
Rabbimiz buyur:
"Kötülükleri yapıp duranlar kendilerini ameli salih işleyenlerle bir kılacağımızı mı zannediyorlar? Yaşamları ve ölümlerinin denk olacağını mı zannediyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar." (Casiye suresi ayet 21)
Zor günlerin adamı olmak daha da zordur.
Kıtlık günlerinde ekmeğinin yarısını bölüp aç insana verenin sevabına bolluk günlerde binlerce ton ekmek dağıtan adam ulaşamaz.
Avrupa'nın bağrında hiçbir cami veya mescid yokken dişinden tırnağından artırarak ilk mescidi açanların yiğitliğine daha sonraları bir cami parası verenler erişemez.
Allah Rasülünün canına kastedildiği günlerde onun yerine geçerek hayatını hiçe sayan Hazreti Ali, Medine yolculuğunda her türlü tehlikeyi göze alarak ona hicret arkadaşlığı yapan Hazreti Ebubekir seviyesine daha sonra katılanlar erişememişlerdir.
Rabbimiz buyurur:
"Göklerin ve yerin mirası Allah'a ait olduğu halde, size ne oluyor da Allah yolunda infakta bulunmuyorsunuz? Sizin içinizden (Mekke'nin) fethinden önce infak eden ve savaşan (başkalarıyla) denk değildir. Onlar derece bakımından (Mekke'nin) fethinden sonra infak edip savaşanlardan daha büyüktürler. Allah hepsine güzeli (Cenneti) va'detti. Allah yaptıklarınızdan haberdardır." (Hadid suresi ayet 10)
Not: Bu ayetlerin tefsirini "ŞİFA TEFSİRİ" nden bir okuyuverin. Yoksa isteme telefonu (0212) 5111085 Cantaş yayınevi.

Mahmut Toptaş - Milli Gazete
11/01/2010
 

İlim-irfan

Well-known member
Müminle kâfir denk değildir II

Günümüzde konforlu koltuklarında, billur bardaklarda çay yudumlarken kendilerine sorulan "Sayın hocam, Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de Müslüman öldüren insanlara karşı direnmek caiz midir?" sorusuna "Onlar, ülkemizde misafirdirler, misafirperverliğimizi göstermemiz gerekir. Sırtına silah yüklenmek, bomba sarmak zinhar yasaktır" diyenlerle mücahitler de eşit değildir.
Rabbimiz buyurur:
"Mü'minlerden özürsüz olarak oturanlarla, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihat edenler eşit değildirler. Allah, malları ve canlarıyla cihat edenleri, oturanlar üzerine bir derece üstün kıldı. Allah, her birine güzellik (cennet) va'detti. Allah, mücahidleri oturanlar üzerine büyük mükâfatla üstün kıldı." (Nisa suresi ayet 95)
Müslümanların boğazına bıçaklar dayandığında, köyler bombalarla yok edildiğinde, düğün evleri taranarak matem evi haline getirildiğinde, camilerin minareleri delik deşik edilip içindeki cemaat kurşuna dizildiğinde konforlu koltuklarda oturmak şöyle dursun, Kabe'yi altından yaptırsalar, üzerini ipek kumaşlarla gölgelik yapsalar o mücahitlerden bir tanesinin seviyesine ulaşamazlar.
Rabbimiz buyurur:
"Ey Müşrikler! Siz, hacıları sulamayı Mescid-i Haram'ı ta'mir etmeyi, Allah'a ve âhirete iman eden ve Allah yolunda cihat eden gibi mi kabul ediyorsunuz? Allah katında bunlar eşit değildir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez." (Tevbe suresi ayet 19)
"Bu iki grubun (kâfirle mü'min) hali kör ve sağırla, görenle işitenin haline benzer. Bunların halleri eşit midir. Hâlâ düşünmeyecek misiniz?" (Hud suresi ayet 24)
Biz her gün beş vakit namazımızda "İYYAKE N'ABÜDÜ/Biz ancak sana kulluk ederiz" derken, yani kula kul olmayız derken birileri "Acaba Avrupa'ya mı, Amerika'ya mı, Çin'e mi, Rusya'ya mı kul olsak" tartışmalarını sürdürmekte.
Tarihin her döneminde Allah'a kul olamayanlar mutlaka kul olacak birilerini bulmuşlar.
Rabbimiz bu gerçeği bir örnekle anlatıverir:
"Allah, geçimsiz ortaklara hizmet eden köle bir adamla, bir adama teslim olan köle bir adamı, misal olarak verdi. Bu ikisi hiç eşit olur mu? Hamd, Allah'a aiddir. Ancak onların bir çoğu bilmezler." (Zümer suresi ayet. 29)
Her insan ölümlü olduğuna göre o insanın kalbi de, gözü de, gönlü de, görüşü de ölümlüdür.
Ölümlü insanların görüşleri üzerine hayatını kuranlar, uçurum kenarına veya fay hattına ev kuranlar gibidirler.
Rabbimiz bu konuyu ne güzel ifade edivermiş:
"Binasını Allah korkusu ve Allah rızası üzerine kuran mı hayırlı, yoksa binasını, yıkılmak üzere olan bir uçurumun kenarın kurup, onunla cehenneme yıkılan mı daha hayırlı? Allah zalim kavme hidayet vermez. " (Tevbe suresi ayet 109)
Gelin hayatımızı Hay olan Allah'ın hattı üzerinde tutalım ve haddimizi aşmaya kalkmayalım.
Yoksa Allah, işleri düzelten, insanların arasını bulanlar ile bozan, fitne fesat çıkaranları denk kabul etmeyeceğini denk kabul etmeyeceğini:
"Yoksa iman edip, ameli salih işleyenleri bozguncularla bir mi kılarız? Yoksa (Allah'tan) sakınanlarla, yoldan çıkanları bir mi kılarız?" (Sad suresi ayet 28) diyerek haber verir.
Delilsiz, mesnedsiz, belgesiz, bilgisiz konuşmamaya dikkat edelim.
Allah'ın sözünden daha güzel ve doğru söyleyen olmayacağına göre onun ayetlerini delil alalım ve yolumuza devam edelim.
"Apaçık bir delil üzerine olan kişi, hevasına uyan, yaptığı kötülük kendisine güzel gösterilen gibi olur mu?" (Muhammed suresi ayet 14)
Not: Bu ayetlerin tefsirini "ŞİFA TEFSİRİ" nden bir okuyuverin. Yoksa isteme telefonu (0212) 511 10 85 Cantaş yayınevi.

Mahmut Toptaş - Milli Gazete
12/01/2010
 
Üst