Tesettür Medeniyettir

İlim-irfan

Well-known member
Bir kadın profesör vardı, tesettüre ve baş örtüsüne savaş ilan etmişti. "Örtünmek bir tür köleliktir. Kölelik hürriyeti olamaz. Hiç kimse ben köle olmak istiyorum diyemez" şeklinde hezeyanlar savuruyordu.
Çağdaşlık adına, uygarlık adına, özgürlük adına ne saçmalıklar, ne delilikler yapılıyor.
Geçenlerde İngiltere kraliçesi bir şatosuna halk treni ile gitti, üzerinde basit bir manto, başında bir eşarp vardı. Bizdeki tesettür düşmanları kraliçenin başındaki eşarba da karşıdır. Ne gülünç!..
Açılıp saçılmak hürriyetse, kapanmak, başını örtmek de bir hürriyettir.
Çıplaklığa, açıklığa, tesettürsüzlüğe hürriyet var... Tesettüre, başörtüsüne hürriyet yok. Böyle eşitlik olur mu? Böyle insan hakları olur mu?
Uygarlığa gelince:
Giyim kuşam, tesettür sadece insanlık âleminde, insan medeniyetinde vardır.
Hayvanların elbise giydiklerini, erkeklerinin başına şapka geçirdiğini, dişilerinin örtündüğünü gördünüz mü?
Tesettür sadece kadınlara mahsus bir olgu değildir. Erkekler de tesettüre uyar, çamaşır ve elbise giyer.
Çıplak gezen insanlar yok mu?Var...
Hâlâ taş devri geri medeniyetini ve kültürünü yaşayan aborijinler...
Kendilerine ayrılmış yerlerde çıplak gezen nüdistler.
Bütün medenî ülkeler Müslüman kadın ve kızların başörtüsüne karışmıyor.
Sadece Fransa'da resmî devlet liselerinde yasaklandı.
Katolik okullarında serbest.
Müslümanların İslâm okulları açması da serbest. İslâm okuluna kız öğrenciler elbette tesettürlü gidecek.
Tesettür medeniyettir.
Çıplaklık vahşet ve geriliktir.
Tesettür İslâm kadın ve kızlarına hürriyet, haysiyet, ulviyet sağlar.
Tesettürün bir tür kölelik olduğunu iddia etmek hezeyandır.
Tesettür sadece İslâm'da değil, Yahudilik veHıristiyanlıkta da vardır.
Başı açık bir tek Meryem Ana tasviri gösterebilir misiniz?
Başörtüsü, kadınları ve kızları yüceltir.
Tesettür kölelik değildir, asıl kölelik tesettürsüzlüktür

Mehmet Şevket Eygi - Milli Gazete
11/01/2010
 

müdavim

Üye Sorumlusu
Kızlarının üzerlerini üşümesin diye örterlermiş, uyuyanın üzerine kar yağarmış yoksa? Hasta olursa, ateşler içinde yanarsa, gözlerini kapatmadan beklerlermiş Fatmanın anne ve babası. Örterlermiş üzerini, üşümesin diye Fatma' nın. Örtüler, hiç bu kadar ısıtmamıştı ve örtülere hiç bu kadar hayret içinde bırakmamıştı Fatmayı...

Dalında duran bir portakalı incelemeye başladı önce, örtüye bürünen portakala dikkatlice baktı. Kabuk tesettürü içinde gizli bir hazine barındıran portakalı yiyebilmek için onu koruyan ve kollayan YARATICIMIZI düşündü?

O sırada hamile bir bayan geçiyordu yoldan. Dikkatli bir şekilde yürüyordu, bebeğini koruyan tesettüre baktı. Tesettür paketinde gizli bir bilmeceydi bebek, Fatma buna da şaşırdı.

Sonra gözlerini vücuduna çevirdi. Kan ve et yığını olan vücuduna. Tesettürü içinde bilmediği bir alem vardı. Kalbini hiç görmemişti mesela, midesi nasıldı bilmiyordu. Bedeni tesettüre bürünmeseydi, aynaya her baktığında nasıl görürdü ki kendini?...

Kar yağıyordu ve toprak kışlık tesettürünü giyiniyordu üzerine, toprak da aslında bir tesettürdü. Mesela rahmetli dedesini mezarında saklıyor ve koruyordu. Toprak öyle bir tesettürdü ki, dedesinden hatıra kalan çiçekleri kışları saklıyor ve her baharda çiçekleri gözlerinde güldürerek dedesini hatırlaması için sobeliyordu.

Akşam olmuştu gözlerini bu sefer geceye çeviriyordu Fatma. İnsanların uyumaları gereken zaman aralığında karanlık bir perde çekiliyordu, şehir tesettüre bürünüyordu. Evin ışıklarını yakıyordu annesi ve evlerinin tesettürü olan perdeleri çekiyordu birer birer. Neden perdeleri vardır ki evlerin? Bunu düşünmeye başladı Fatma. Bir kez daha şaşırdı, düşündüklerini dışarıya taşırmadan kendince tesettüre bürüyormuş Fatma? Düşünceler de tesettürlü olurmuş bunu anladı.

Özel ve güzel olan her şeyin bir ambalaj,paketi vardı? Geçen ay annesine aldığı hediyenin paketini düşündü. Neden paketleriz ki hediyeleri diye sordu kendine. Babasına gelen davetiyelerin özel zarfları da çok hoş olurdu. Paketler özel olduğumuzu hatırlatıyordu tıpkı doğmamış anne karnında ki bebek gibi dedi ve heyecanlandı Fatma. Hediyelerin tesettürüymüş paket diye mutlu oldu.

Babaannesinin elinde ki Kur' anın da bir paketi vardı ve itina ile açardı . Babaannesi eline Kur' anı her aldığında gözlerindeki yaşları anlayamazdı Fatma. Kur' anın tesettürü de kapağıymış, onu açınca gizli bir hazine ile baş başa kalırmış insan, tıpkı babaannesi gibi...

Ölüleri neden kefenlerler diye düşündü Fatma. Öldükten sonra bu ince düşünce çok masumane. Bir kundak içinde geldiğimiz dünyadan giderken, bir kefene bürünmek. Doğumun tesettürü kundak ve ölümün tesettürü de kefen. Anne ve babasına kundak içinde Fatmayı veren YARATICIMIZIN, yanına alırken de bir kefen içinde alması ne ince bir düşünceydi. Ölümün tesettürü de kefenmiş diye düşündü Fatma...

Günlüğünü aldı eline, tesettür için düşündüklerini yazmaya başladı. Bir ara gözleri televizyona kaydı. Ayşenin tesettüre bakış açısını izledi. Üzüldü Ayşe' ye. Bu kadar basit tanımlanamaz tesettür dedi. Kapadı defterini, üşümesin diye üzerini örten annesine sordu:

-Anne başını üşümesin diye mi örtüyorsun?
-Tabii ki hayır, iman ve inancım gereği örtüyorum ve örtünüyorum . Öncelikle ALLAH ve RESULÜ emrettiği ve istediği için örtünüyorum.
-Ayşe' ye de dua eder misin?
-Neden kızım?
-Tesettürün ne olduğunu öğrensin diye...

Annesi tebessüm etti ve çıktı odasından.Fatma da Ayşe' ye dua ederek gözlerinin tesettürü olan göz kapaklarını kapatarak ölümün kardeşi olan uykuya daldı. Sessizce mırıldandı;

"Verilen ömrün tesettürü de ölümdü"

ALINTI
 
Üst