İstanbul'un semt isimleri nereden geliyor? 9 Dilde İstanbul...

topraktoprak

Well-known member
Aksaray: Fatih'in sadrazamı İshak Paşa, İç Anadolu Bölgesi'ndeki Aksaray'ı ele geçirdikten sonra orada yaşayan bölge insanlarını bugünkü Aksaray semtinin bulunduğu yere gönderir. Aksaraylılar da semte adlarını verirler.

Ahırkapı: Marmara Denizi'nin kıyısında yer alan yedi ahır kapısından birisi olan bu semte, Padişah atlarının bulunduğu has ahırın yanında yer aldığı için Ahırkapı ismi verildi.

Bağlarbaşı: Semt, en ünlü bağ ve bahçelerin bir dönem burada yer almasından dolayı bu adla anılıyor.

Bebek: Semtin isminin nereden geldiği konusunda iki rivayet bulunuyor. Bunlardan ilki, Fatih Sultan Mehmet'in bölgeyi koruması için gönderdiği bölükbaşının Bebek lakaplı olması. Diğeri ise padişahın semtteki bahçesinde gezerken yılan görüp korkan şehzadesine bebek demesi ve bundan sonra bahçesinin bebek bahçesi olarak anılması.

Beşiktaş: İlk görüş, semtin ismini Barbaros Hayrettin Paşa'nın gemilerini bağlamak için diktirdiği beş taştan aldığı yönünde. Diğeri ise bir papazın burada yaptığı kiliseye Kudüs'ten getirdiği beşik taşını koyduğu ve ismin buradan geldiği yönünde.

Beyazıt: Sultan II. Beyazıt'ın buraya kendi ismiyle anılacak bir külliye yaptırmasından sonra semt, Beyazıt olarak anılmaya başladı.

Beyoğlu: Semtin isminin nerden geldiği konusunda çeşitli rivayetler bulunuyor. Bunlardan ilkine göre, İslamiyet'i kabul edip burada oturmaya başlayan Pontus Prensinden adını alıyor semt. Diğerine göreyse, 'Bey Oğlu' diye anılan Venedik Prensinin burada oturmasından geliyor semtin adı. Son bir rivayet de, burada oturan Venedik elçisine, yazışmalarda, "Beyoğlu" diye hitap edilmesinden semtin bu adla anıldığını söylüyor.

Bakırköy: Bizanslıların 'Makri Hori' dedikleri semt, 14. yüzyılda Osmanlıların eline geçince 'Makriköy' adını aldı. 1925'te ulusal sınırlar içindeki yabancı kökenli adların değiştirilmesi sırasında Atatürk'ün isteğiyle semt Bakırköy adını aldı.

Bostancı: Semt, adını eskiden her türlü meyve ve sebzenin yetiştirildiği bostanlardan biri olmasından alıyor.

Çemberlitaş: Bizans'ın en önemli meydanlarından Constantinus Forumu'nun bulunduğu yerdeki büyük sütunlardan birisi olan Çemberlitaş, semte adını verdi.

Çengelköy: Eskiden gemi çapaları bu köyde yapıldığı için isminin buradan geldiği tahmin ediliyor.

Eminönü: Osmanlı döneminde çarşıdaki esnafı denetleme yetkisi 'Emin'lere aitti. Semt, adını burada bulunan 'Gümrük Eminliği'nden alıyor.

Feriköy: Semt adını Sultan Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde yaşayan Madam Feri'den alıyor. Bölgede bulunan geniş topraklar padişah tarafından Madam Feri'nin eşine bağışlanmıştı. Ama eşi ölünce semt onun ismiyle anılmaya başlandı.

Galata: Gala, Rumca da "süt" anlamına geliyor. Bir rivayete göre Galata'nın adı semtteki süthanelere gönderme yapılarak türetildi. Başka bir görüşe göre ise İtalyanca 'denize inen yol' anlamına gelen 'galata' kelimesi düşünülerek bu isim verildi.

Okmeydanı: Fetih Ordusu kuşatmanın bir kısmını burada kurulan karargâhta geçirmiş. Semtin ismi de böylelikle Okmeydanı olarak kalmış.

Şişli: Şiş yapımıyla uğraşan ve Şişçiler diye anılan bir ailenin burada bir konağı olduğu ve 'Şişçilerin Konağı'nın zamanla değişikliğe uğrayarak 'Şişlilerin Konağı' hâline gelmesiyle semtin adının Şişli olarak kaldığı anlatılıyor.

Şaşkınbakkal: Henüz yerleşimin olmadığı dönemlerde yaz günleri denizden yararlanmak için bölgeye gelenlere bir bakkal dükkanı açıldığını görenler, burada iş yapılmayacağını düşünerek bakkala "şaşkın bakkal" yakıştırması yaptılar. Bundan sonra da semt Şaşkınbakkal olarak anılmaya başlandı.

Sütlüce: Bugün Sütlüce semtinin olduğu yerde Süt Menbat isimli bir Rum köyü vardı. Köyün bir köşesindeki bakır bir kadın heykelinin memelerinden su akar; bu suyun, kadınların sütünü çoğalttığına inanılırdı. Bundan dolayı semt, Sütlüce olarak anılır oldu.

Tahtakale: Sözlük anlamı 'kale altı' olan Taht-el-kale'nin bozulmasıyla Tahtakale'ye dönüşen semtin, Mercan ya da Beyazıt dolaylarındaki eski sur benzeri yapının aşağı kotunda yer aldığı için bu ismi aldığı tahmin ediliyor.

Taksim: Osmanlı zamanında sucuların; suyu, halka taksim ettikleri yer, Taksim olarak anılmaya başlandı.

Teşvikiye: Sultan Abdülmecit'in bir mahalle kurulması için teşvikte bulunduğu semtin adı Teşvikiye olarak kaldı. Bu durumu, Harbiye Karakolu ile Rumeli ve Valikonağı Caddelerinin kesiştiği kavşakta bulunan iki taş belgeleliyor.

Unkapanı: Bazı satış yerlerinde Arapça'da 'Kabban' adını taşıyan büyük teraziler bulunduğundan, buraları Kapan adını taşırdı. Sahiline buğday ve arpa yüklü gemiler demirlediğinden, semt bu adı aldı.

Üsküdar: Bizans devrinde, Skutari denilen asker kışlaları, şehrin bu yakasında yer aldığı için semt Skutarion diye anılıyordu. Bu isim zamanla Üsküdar'a dönüştü.


9 Dilde İstanbul


İstanbul'un pek çok dilde çok farklı isimleri bulunuyor.

Grekçe: Vizantion

Latince: Bizantium, Antoninya, Alma Roma, Nova Roma

Rumca: Konstantinopolis, İstinpolin, Megali Polis, Kalipolis

Slavca: Çargrad, Konstantingrad

Vikingce: Miklagord

Ermenice: Vizant, Stimbol, Esdambol, Eskomboli

Arapça: Bizantiya, el-Mahsura, Kustantina el-uzma

Selçuklular zamanında: Konstantiniyye, Mahrusa-i Konstantiniyye, Stambul

Osmanlıca: Dersaadet, Deraliyye, Mahrusa-i Saltanat, İstanbul, İslambol, Darü's-saltanat-ı Aliyye, Asitane-i Aliyye, Darü'l-Hilafetü'l Aliye, Payitaht-ı Saltanat, Dergah-ı Mualla, Südde-i Saadet


yeniasya/gencyaklasim
 

topraktoprak

Well-known member
AHIRKAPI, Eminönü ilçesinin Cankurta­ran semtinde, Topkapı saray surunun Otluk kapısı önünde, şehri çevreleyen surların Marmara denizine açılan kapılarından biri.

Eskiden burada belediye ahırlarının bulun­ması sebebiyle bu isim verilmiştir. Sirkeci-Edirne demiryolu üzerindeki birinci banliyö istasyonu da Ahırkapı’dadır. Küçük bir iskelesi de vardır ve Şile, Ağva, Midye, Kara­deniz limanlarından getirilen yakacak ve ti­caret maddelerinin bir kısmı buraya in­dirilir. Surlar bu kısımda iki metre kalınlığında ve on beş metre yüksekliktedir. Ahırkapı semtinde şu tarihî eserler ve yerler var­dır; Ahırkapı dalyanı, seksen yıldan beri kullanılmayan İstanbul’un ünlü dalyanların­dan biridir. Eskiden Ahırkapı’da kurulan bu dalyanda mart ayından, haziran sonuna ka­dar devam eden çeşitli balıklar avlanırdı. Ahırkapı feneri, İstanbul limanı ağzının en büyük feneridir. 1755 Yılında kale burçlarından biri üzerine yapılmıştı. Sonradan bu şekli almıştır. Ahırkapı İskelesi sokağı, Ahırkapı sokağı ile Ahırkapı denizi arasında­dır.
Ahırkapı mescidi, Ahırkapı dışında ku­rulmuş olan mescidin bugün kalıntısı bile yoktur. Mescidi, kızlarağası Mahmud Ağa, minberini de yine kızlarağası olan Beşir Ağa yaptırmıştı. Ahırkapı meydanı, Eminönü il­çesinin, Cankurtaran mahallesinde, Topkapı saray surunun Otluk kapısı denilen kapısı önündedir. Meydanda dört katlı kârgir bir bi­na ile kitabesi bulunan bir çeşme vardır.Ahırkapılılar, İstanbul’un fethinde önemli rol oynayan 41 şehit. Ahırkapı semtinde gö­mülüdür. Bu şehitlerin hatıraları ile büyüyen Ahırkapı halkı istiklâl savaşı sırasında çok büyük yararlıklar göstermiş, bilhassa Ana­dolu’ya kaçırılan silâh ve cephaneler Ahırkapılılar tarafından büyük bir ustalıkla is­tanbul’dan çıkarılmıştı.
 
Üst