Örnek Bir Kadın Önder: Hatice’tül Kübra

İlim-irfan

Well-known member
Biliyorsunuz Hazret-i Hatice, Peygamber-i Âlişan Efendimiz’in (sav) ilk eşidir. Aralarında onbeş yaş fark bulunmakla birlikte, Efendimiz onu hep özlemiş, “Hıristiyan kadınların en hayırlısı İmrân’ın kızı Meryem, Müslüman kadınların en hayırlısı ise, Hüveylid’in kızı Hatice’dir”, ya da “Dünya ve âhirette değerli dört kadın vardır: İmran’ın kızı Meryem, Firavun’un karısı Asiye, Hüveylid’in kızı Hatice ve Muhammed’in kızı Fâtıma” şeklinde hadislerle ilk eşini övmüş, ölümünden sonra bile akrabalarıyla yakından ilgilenmiş, hatta bu yüzden Hz. Ayşe, Hz. Hatice’yi kıskanmıştır.
Öte yandan Hz. Hatice, “kişilik” olarak, bana çok ilginç gelen bir “kadın”dır. Tabii bunun çeşitli sebepleri var:
1. Efendimiz’in peygamber olduğuna inanan ilk insan olması
nokta.gif
. (Bazı din âlimleri, “ilk Müslüman” olma şerefini bir kadına vermeyi kabullenememiş gibi, Hz. Hatice’nin “ilk kadın Müslüman” olduğundan söz ederler; halbuki, Efendimiz’e, Hz. Hatice’den önce iman eden kimse yoktur, dolayısıyla Hz. Hatice erkekler ve kadınlar arasında ilk Müslümandır)
2. Kocasıyla aralarındaki yaş farkını kadın duyarlılığıyla telafi edip hissettirmemesi
nokta.gif
.
3. Peygamber olduğunu söylediğinde kocasını yadırgamayacak, yargılamayacak, düşünmeye bile gerek görmeyecek kadar yakından gözlemlemiş, bir anlamda hayat arkadaşını derinlemesine okumuş olması
nokta.gif
.
4. Efendimiz’e babalığı tattıran ilk kadın olması
nokta.gif
. (İkisi erkek, dördü kız olmak üzere altı çocukları oldu. Sırasıyla, Kaasım, Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, Fâtıma ve Abdullah)
5. Eşine her şart altında çok güvenmesi
nokta.gif
.
6. Efendimiz’e tüm varlığıyla âşık olması
nokta.gif
.
7. Yıllarca çalışarak kazandığı servetin her kuruşunu, İslâm’ın geleceği için harcaması.
Efendimiz’e o kadar âşıktı ki, yörede geçerli adetlere meydan okuma pahasına sevdiği erkeği istemiş, O’na evlenme teklifinde bulunmuştu
nokta.gif
.
Kadının önemsenmediği, hatta kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir dünyada, hem de evlilik gibi kuralları son derece belirgin bir konuda şartları zorlamak, toplumun hışmına uğramaya sebepti. Bu yüzden, Hz. Hatice Validemiz’in bu tavrı, erkek egemen dünyanın geleneklerine derin ve anlamlı bir meydan okuyuştu
nokta.gif
.
Hz. Hatice bunu göze alabildi: Bu bakımdan, sadece Müslümanlığıyla değil, meydan okuyan kadınlığıyla da kadınlar dünyasında bir “ilk”tir.
Efendimiz’e öyle âşıktır ki, deve kervanıyla ticari seferlere çıktığı sıcak günlerde, “O şimdi güneş altında yanıyor” düşüncesiyle evinin damına çıkmakta, güneş altında akşama kadar oturmaktadır
nokta.gif
.
Tâ ki, onun yaşadıklarını yaşasın
nokta.gif
. Onun çektiklerini çeksin.
Meziyetlerinden dolayı İslâm Tarihi ona “Kübra” lâkabını verdi, “Hatice’tül Kübra” (Büyük Hatice) olarak andı
nokta.gif
.
Ve meziyetlerinden dolayı, 39-40 yaşlarında, başından iki evlilik geçmiş bir kadın olmasına rağmen, o tarihte 25’ini süren Son Peygamber’e eş olmayı hak etti.
Efendimiz, aldığı vahyin etkisinden titreye titreye girdiği yatakta, “Ey bürünüp sarınan, kalk ve uyar!” emrini Allah’tan alır almaz, ilk uyarısını ona yaptı: “Ben peygamberim, peygamberliğime iman et!”
Hatice Ana’mız, hiç tereddüt etmeden, düşünmek için zaman istemeden iman etti.
Her insan için, eşinin desteği kuşkusuz önemlidir, ama Âlişan Efendimiz için, o an, eşinin desteği her şeyden daha önemliydi. Çünkü Hz. Âlişan Efendimiz öksüz ve yetimdi. Önce babasını, sonra annesini kaybetmiş, bir anlamda yapayalnız kalmıştı. Hatice Ana’mızla evlenince, bütün sevgisini ve ilgisini ona verdi, yüreğinde oluşan sevda boşluklarını onunla doldurdu. Bu yüzden onun tarafından onaylanmak çok mühimdi. Omuzlarına binen ağır sorumluluğu taşıma gücü ve cesareti veriyordu.
Cebrail’den namaz kılmayı öğrenir öğrenmez de, yine ona koştu. Namazı ilk ona öğretti. İlk kez ona imam oldu ve ilk cemaatle namazı onunla kıldı.
Bir gün Cebrail, Peygamber Efendimiz’e gelerek, “Hatice’ye Allah’ın selamlarını söyle ve onu Cennet’te inciden yapılmış bir sarayla müjdele” dedi. Resul-i Ekrem, “Ya Hatice, bu Cebrail’dir, sana Allah’tan selam getirdi” deyince, Hz. Hatice, Allah’ın selamını büyük bir memnuniyetle aldı. Bu hadise Hz. Hatice’nin Allah katındaki değerinin çok güzel bir göstergesi ve Cennet’le müjdelenmesinin de delilidir.
Efendimiz, onunla yirmi beş yıl süren mutlu bir evlilik yaşadı. O kadar sevdi ki, kendisinden on beş sene kadar büyük olmasına ve Araplar arasında çok eşlilik geleneği bulunmasına rağmen, sağlığında başka kadın almadı.
Hz. Hatice, nübüvvetin onuncu yılında, Ramazan ayında vefât etti (Milâdi 10 Şubat 620). Mezarı Mekke’deki Hacun Kabristanı’ndadır.



Yavuz Bahadıroğlu - Vakit
2009-12-03
 
Üst