NuruAhsen
Sonsuz Temâþâ
Risale-i Nur, imanî meseleler ve belli mevzuları ihtiva etmesinin yanı sıra, ifade tarzının güzelliği, seçilen kelimeler, yapılan benzetmeler, verilen misaller ve lisan hususiyetleri bakımından da kayda değer dil özelliklerini barındırmaktadır. Risale-i Nur, müsvedde yapılıp temize geçirilmeden asıl metin haline gelen, bir kerede yazılan bir metin olmasına rağmen dil açısından kusursuz bir özelliğe sahiptir.
Risale-i Nur, Bediüzzaman Said Nursî tarafından telif edilmiş bir külliyatın ismidir ve çok dikkatlice yazılmış eserlerdir. Muhtevasının imanî meselelere ait olması ve belli mevzuları ihtiva etmesinin yanında, ifade tarzının güzelliği, seçilen kelimeler, yapılan benzetmeler, verilen misaller ve lisan hususiyetleri olan cümlelerden meydana gelmektedir.
Risale-i Nur, imanî-ilmî esaslar ihtiva etmektedir. Yani bir devlet adamının veya bir siyasi partilinin bir kürsüde, bir merasimde yaptığı bir konuşmayla Risale-i Nur 'un içindeki muhteva çok farklıdır. Risale-i Nur, aşağı yukarı 100 yıldır okunan ve hiç bir tarafı ilmen yanlış görülmeyen, hiç bir ayet ve hadise aykırılığı tespit edilemeyen, ilmî, müdakkik ve müdellel ifadelerdir.
Risale-i Nur, müsvedde yapılmadan, daha doğrusu müsvedde yapılıp temize geçirilmeden asıl metin haline gelen, bir kerede yazılan bir metindir. İlim adamları kitaplarını genellikle kendi el yazıları, daktilo veya bilgisayarla müsvedde olarak yazarlar. Arkasından bunları temize çektirirler. Daha sonra üzerinde düzeltme yaparak, iki, üç ve bazen dört defa düzelttikten sonra, esas metin ortaya çıkar. Risale-i Nur ise birçok yerinde ifade edildiği gibi,
Bediüzzaman Said Nursî tarafından söylenilmiş ve kâtip dediğimiz diğer biri tarafından veya bazen birkaç kişi tarafından yazılmış metinlerdir.(1) Bu özellik, Risale-i Nur'un hiç bir eserde duyulmamış ve görülmemiş bir özelliğidir. Yani bir insanın süratli bir şekilde söylemesi, diğerinin yazmasıyla bir eserin meydana geldiği, tarihte görülmüş bir hadise değildir.(2)
Risale-i Nur'un bir diğer özelliği de edebî metin halinde, cümleler dahi hızlı konuşularak hiçbir kaynağa müracaat etmeden süratli bir şekilde yazılmasıdır. On Dokuzuncu Mektup gibi bazı risaleler 300'den fazla hadis ihtiva etmesine rağmen, hiç bir kitaba müracaat edilmeden yazılmıştır. Risale-i Nur'un masaya hadis veya tefsir kitapları dizilerek yazılmadığı bilinmektedir. Müellifi bunu defalarca kendisi de ifade etmektedir.(3)