FaKiR
Meþveret Bþk.
Yirmiüçüncü söz-
Ikinci Nokta-
İman ışığı altında geçmiş ve geleceğe bakış
Ikinci Nokta-
İman ışığı altında geçmiş ve geleceğe bakış
Bismillâhirrahmânirrahîm
elhamdülillâhi rabbil âlemîn velâkibetülil müttekîn vessalêtü vessalêmü alê seyyidine Muhammedivve alê êlihi vesahbihi ecmain,alê rasulüne salevât
elhamdülillâhi rabbil âlemîn velâkibetülil müttekîn vessalêtü vessalêmü alê seyyidine Muhammedivve alê êlihi vesahbihi ecmain,alê rasulüne salevât
İnsan ve iman ilişkileri; insanın kuvvetli ve zayıf yönleri ve tekâmül yolları.
Birinci Mebhas- s. - 417
İmanın güzellikleri ve insana kazandırdıkları.
Birinci Nokta: İnsanın, Yaratıcısına mensup olmakla kazandığı değer. İnsanın yaratılışında, iman ışığında okunan mânâlar.
İkinci Nokta: İman ışığı altında geçmiş ve geleceğe bakış.
Üçüncü Nokta: İman ve tevekkülün verdiği kuvvet. Tevekkülün tanımı.
Dördüncü Nokta: İnsanın yaratılışındaki tekâmül amacı; âcizlik ve güçsüzlüğünden aldığı kuvvet.
Beşinci Nokta: Duanın gücü, anlamı, çeşitleri, cevaplandırılması ve kabulü
--------------------------------------
İKİNCİ NOKTA
İman nasıl ki bir nurdur;
insanı ışıklandırıyor,
insanı ışıklandırıyor,
üstünde yazılan bütün mektubât-ı Samedâniyeyi
(samedani yazilari) okutturuyor.
Samed isminin yazdigi olan bi cok ozelligini yansitiyor.
Öyle de, kâinatı dahi ışıklandırıyor.
Kainatin anlami maksadi nedir bunlarda aydinlaniyor.
Iman olmazsa insanda kapali bir kutu , kainatta kapali bir kutu hic bir sey anlasilmiyor.
Zaman-ı mazi ve müstakbeli, zulümattan kurtarıyor.
Zaman-ı mazi ve müstakbeli, zulümattan kurtarıyor.
Gecmisleri ve gelecegi iman aydinlatiyor ve kurtariyor.
gecmis zaman nedir, ve gelecekte neler olacaktir.imanimiz bize haber veriyor,
ama iman etmeyen bir insan icin gecmis zaman bilinmezlerle dolu ve belki arastirmalarla , yer kazilariyla , bir parca tabii seyri anlasilabilir kainatin
ama neden yaratilmis bu hic anlasilmazkainatin ne simdiki nede gelecekteki durumu anlasilir
iste iman bu inceligi aydinlatan bir anahtar
Şu sırrı, bir vakıada
اَللهُ وَلِىُّ الَّذِينَ اٰمَنوُا يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ 1 âyet-i kerimesinin bir sırrına dair gördüğüm bir temsille beyan ederiz. Şöyle ki:
"Allah, iman edenlerin dostu ve yardımcısıdır; onları inkâr karanlıklarından kurtarıp hidayet nuruna kavuşturur." Bakara Sûresi, 2:257
"Allah, iman edenlerin dostu ve yardımcısıdır; onları inkâr karanlıklarından kurtarıp hidayet nuruna kavuşturur." Bakara Sûresi, 2:257
Ustad simdi mana aleminde gordugu bir vakiayi anlatiyor.
Bir vakıa-i hayaliyede gördüm ki:
Bir vakıa-i hayaliyede gördüm ki:
İki yüksek dağ var,
birbirine mukabil. (karsi karsiya)
Üstünde dehşetli bir köprü kurulmuş.
Köprünün altında pek derin bir dere.
Ben o köprünün üstünde bulunuyorum.
Dünyayı da, her tarafı, karanlık, kesif bir zulümat istilâ etmişti.
Köprünün altında pek derin bir dere.
Ben o köprünün üstünde bulunuyorum.
Dünyayı da, her tarafı, karanlık, kesif bir zulümat istilâ etmişti.
Ben sağ tarafıma baktım,
nihayetsiz bir zulümat içinde bir mezar-ı ekber gördüm,
en buyuk mezarlik
yani tahayyül ettim.
Sol tarafıma baktım;
müthiş zulümat dalgaları içinde azîm fırtınalar, dağdağalar,
dâhiyeler hazırlandığını görüyor gibi oldum.
Köprünün altına baktım;
gayet derin bir uçurum görüyorum zannettim.
Bu müthiş zulümâta karşı, sönük bir cep fenerim vardı,
onu istimal ettim.
Yarım yamalak ışığıyla baktım;
pek müthiş bir vaziyet bana göründü.
Hattâ önümdeki köprünün başında ve etrafında öyle müthiş ejderhalar, arslanlar,
canavarlar göründü ki, "Keşke bu cep fenerim olmasaydı, bu dehşetleri görmeseydim!" dedim.
O feneri hangi tarafa çevirdimse, öyle dehşetler aldım.
"Eyvah, şu fener başıma belâdır" dedim.
Sol tarafıma baktım;
müthiş zulümat dalgaları içinde azîm fırtınalar, dağdağalar,
dâhiyeler hazırlandığını görüyor gibi oldum.
Köprünün altına baktım;
gayet derin bir uçurum görüyorum zannettim.
Bu müthiş zulümâta karşı, sönük bir cep fenerim vardı,
onu istimal ettim.
Yarım yamalak ışığıyla baktım;
pek müthiş bir vaziyet bana göründü.
Hattâ önümdeki köprünün başında ve etrafında öyle müthiş ejderhalar, arslanlar,
canavarlar göründü ki, "Keşke bu cep fenerim olmasaydı, bu dehşetleri görmeseydim!" dedim.
O feneri hangi tarafa çevirdimse, öyle dehşetler aldım.
"Eyvah, şu fener başıma belâdır" dedim.
Ondan kızdım, o cep fenerini yere çarptım, kırdım.
Güya onun kırılması, dünyayı ışıklandıran büyük elektrik
lâmbasının düğmesine dokundum gibi, birden o zulümat boşandı.
Her taraf o lâmbanın nuruyla doldu, herşeyin hakikatini gösterdi.
Baktım ki, o gördüğüm köprü, gayet muntazam yerde, ova içinde bir caddedir.
Ve sağ tarafımda gördüğüm mezar-ı ekber,
baştan başa güzel,
yeşil bahçelerle nuranî insanların taht-ı riyasetinde(baskanligi nda) ibadet
ve hizmet ve sohbet ve zikir meclisleri olduğunu fark ettim.
Ve sol tarafımda, fırtınalı, dağdağalı zannettiğim uçurumlar,
şahikalar ise, süslü, sevimli,
cazibedar olan dağların arkalarında azîm bir ziyafetgâh,
güzel bir seyrangâh, yüksek bir nüzhetgâh bulunduğunu hayal meyal gördüm.
Ve o müthiş canavarlar, ejderhalar zannettiğim mahlûklar ise,
mûnis deve, öküz, koyun, keçi gibi
hayvânât-ı ehliye olduğunu gördüm.
Baktım ki, o gördüğüm köprü, gayet muntazam yerde, ova içinde bir caddedir.
Ve sağ tarafımda gördüğüm mezar-ı ekber,
baştan başa güzel,
yeşil bahçelerle nuranî insanların taht-ı riyasetinde(baskanligi nda) ibadet
ve hizmet ve sohbet ve zikir meclisleri olduğunu fark ettim.
Ve sol tarafımda, fırtınalı, dağdağalı zannettiğim uçurumlar,
şahikalar ise, süslü, sevimli,
cazibedar olan dağların arkalarında azîm bir ziyafetgâh,
güzel bir seyrangâh, yüksek bir nüzhetgâh bulunduğunu hayal meyal gördüm.
Ve o müthiş canavarlar, ejderhalar zannettiğim mahlûklar ise,
mûnis deve, öküz, koyun, keçi gibi
hayvânât-ı ehliye olduğunu gördüm.
"Elhamdü lillâhi alâ nûri’l-îmân"
(iman nuru için Allah’a hamd olsun) diyerek,
1 : "Allah, iman edenlerin dostu ve yardımcısıdır; onları inkâr karanlıklarından kurtarıp hidayet nuruna kavuşturur." Bakara Sûresi, 2:257.
1 âyet-i kerimesini okudum, o vakıadan ayıldım.
İşte, o iki dağ mebde-i hayat,âhir-i hayat, yani âlem-i arz ve âlem-i berzahtır.
Birisi hayatin baslangici birisi hayatin bittigi yer.
O köprü ise hayat yoludur.
O sağ taraf ise geçmiş zamandır.
(mezarlik olarak gordugu yerdi)
Sol taraf ise istikbaldir. (belirsiliklerle , tehlikelerle dolu zannedilen bir alem, ama iman gozuyle bakilirsa rahmeti ilahiyeyle garanti altina alinmis bir alem)
O sağ taraf ise geçmiş zamandır.
(mezarlik olarak gordugu yerdi)
Sol taraf ise istikbaldir. (belirsiliklerle , tehlikelerle dolu zannedilen bir alem, ama iman gozuyle bakilirsa rahmeti ilahiyeyle garanti altina alinmis bir alem)
O cep feneri ise,
hodbin ve bildiğine itimad eden ve vahy-i semâvîyi dinlemeyen enâniyet-i insaniyedir.
(canavar zannedilen mahlukat ise, alemin meseleleri..kendine dayanan, baskalarini gormeyen, gaflet karanligina dusen , hatta dalalet karanligina muptela olan o adam benim hayali vakiada gordugum ...
O canavarlar zannolunan şeyler ise, âlemin hâdisâtı ve acip mahlûkatıdır. İşte, enâniyetine itimad eden, zulümât-ı gaflete düşen, dalâlet karanlığına müptelâ olan adam, o vakıada evvelki halime benzer ki, o cep feneri hükmünde nâkıs ve dalâlet-âlûd malûmatla, zaman-ı maziyi bir mezar-ı ekber suretinde ve adem-âlûd bir zulümat içinde görüyor. İstikbali, gayet fırtınalı ve tesadüfe bağlı bir vahşetgâh gösterir.
Rabbin izni olmadan hic kimse , hic bir seye ne zarar nede menfaat verebilir.Imanla insan kucuk bir cocugun anne kucaginda ki gibi guvende hisseder.
Hem, herbirisi bir Hakîm-i Rahîmin birer memur-u musahharı olan hâdisat ve mevcudatı, muzır birer canavar hükmünde bildirir,
وَالَّذِينَ كَفَرُوۤا اَوْلِيَاۤئُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ اِلَى الظُّلُمَاتِ 2 hükmüne mazhar eder.2 : "İnkâr edenlerin dostu ise tâğutlarıdır; onları iman nurundan mahrum bırakıp inkâr karanlıklarına sürüklerler." Bakara Sûresi, 2:257.
kafirin gercek hayati korkularla doludur,
ama bu hissiyati gostermez,
bu hissiyati kapatacak seylere muracat eder
yani sarhosluk , eglence, bazi gecici dostlar,
bi takim hadiseler hirslar, insana yasadigi o korku hissini bir muddet kapatsada her kafirin icini kemirin kufrun boyle endiseleri vardir
Eğer hidayet-i İlâhiye yetişse,
iman kalbine girse,
nefsin firavuniyeti kırılsa,
kitabullahı dinlese,
o vakıada ikinci halime benzeyecek.
O vakit, birden kâinat bir gündüz rengini alır,
nur-u İlâhî ile dolar.
Âlem
kitabullahı dinlese,
o vakıada ikinci halime benzeyecek.
O vakit, birden kâinat bir gündüz rengini alır,
nur-u İlâhî ile dolar.
Âlem
اَللهُ نوُرُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ 3 âyetini okur.
"Allah göklerin ve yerin nurudur." Nur Sûresi, 24:35
Allah goklerin ve yerin nurunur,her yer nur ile dolar
her yer sevincle ve dostluk ve kardeslik anlayisiyla dolar
yani sen gokyuzunu
gokyuzundeki gunesi ayi
bir akraba gibi seversin , oyle bakarsin
gunes sana oyle bakar,
sen yeryuzundeki butun mahlukata kardes nazariyla bakarsin,
Rabbi rahimin mahlukuyum ve bunlarda onun mahluku , deyip bakarsin
ozaman gecmis zaman gelecek zaman her yer aydinlanir,Rabbi rahimin mahlukuyum ve bunlarda onun mahluku , deyip bakarsin
O vakit gecmis zaman peygamberlerin ve evliyaullahun ve akrabalarin ruhlarinin toplandigi
safi ruhlarin ve cemaatlerinin ruhlarinin toplandigi yasadiklari bir alem haline gelir
sen oraya bakip allahuekber dersin
Gelecek zaman icinde , Onun rahmetine itimad edersin
ve elhamdulullah dersin
sen oraya bakip allahuekber dersin
Gelecek zaman icinde , Onun rahmetine itimad edersin
ve elhamdulullah dersin
O vakit, zaman-ı mazi, bir mezar-ı ekber değil,
belki herbir asrı bir nebînin veya evliyanın taht-ı riyasetinde
vazife-i ubûdiyeti ifa eden ervâh-ı sâfiye cemaatlerinin,
vazife-i hayatlarını bitirmekle Allahu ekber diyerek makamât ı âliyeye uçmalarını ve müstakbel tarafına geçmelerini kalb gözüyle görür. Sol tarafına bakar ki, dağlar misal bazı inkılâbât-ı berzahiye ve uhreviye arkalarında, Cennetin bağlarındaki saadet saraylarında kurulmuş bir ziyafet-i Rahmâniyeyi, o nur-u imanla uzaktan uzağa fark eder. Ve fırtına ve zelzele, tâun gibi hadiseleri, birer musahhar memur bilir. Bahar fırtınası ve yağmur gibi hâdisâtı, sureten haşin, mânen çok lâtif hikmetlere medar görüyor.
belki herbir asrı bir nebînin veya evliyanın taht-ı riyasetinde
vazife-i ubûdiyeti ifa eden ervâh-ı sâfiye cemaatlerinin,
vazife-i hayatlarını bitirmekle Allahu ekber diyerek makamât ı âliyeye uçmalarını ve müstakbel tarafına geçmelerini kalb gözüyle görür. Sol tarafına bakar ki, dağlar misal bazı inkılâbât-ı berzahiye ve uhreviye arkalarında, Cennetin bağlarındaki saadet saraylarında kurulmuş bir ziyafet-i Rahmâniyeyi, o nur-u imanla uzaktan uzağa fark eder. Ve fırtına ve zelzele, tâun gibi hadiseleri, birer musahhar memur bilir. Bahar fırtınası ve yağmur gibi hâdisâtı, sureten haşin, mânen çok lâtif hikmetlere medar görüyor.
Hattâ, mevti, hayat-ı ebediyenin mukaddimesi ve kabri, saadet-i ebediyenin kapısı görüyor.
Daha sair cihetleri sen kıyas eyle; hakikati, temsile tatbik et. diyor ustad
ve iste İman ışığı altında geçmiş ve geleceğe acilan kapi aydinlaniyor.
Subhâneke lâ ilmelene illema allemtene inneke entel alîmul hakîm ve ahiru de’vehüm enilhamdülillahi rabbil âlemin
el fatiha me as salawat