Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahidane yaşa

ekrem

Well-known member
HZ. PEYGAMBER (SAV) EFENDİMİZİN VE ASHAB-I KİRAMIN HAYATINDAN ZAHİDANE YAŞAYIŞ ÖRNEKLERİ


Kuran'ı Kerimi gönderiliş hikmetine ve gayesine uygun olarak anlayabilmek, onu en verimli şekilde hayatımıza tatbik edebilmek, onun engin nuruyla manevi dünyamızı aydınlatabilmek ve neticede de, dünya,ahret saadetine ve huzuruna kavuşabilmek için , canlı Kur'an Hz. Peygamber (SAV) Efendimizin bereketli hayatını, keremli ve kutsi şahsiyetini, çok iyi tanımak ve anlamak gerekmektedir.

Zira Yüce Kuran'ın ilk muallimi ve müfessiri Hz. Peygamber (SAV) Efendimizi gerçek manada tanımadan, Kuran'ın öğretilerini ilahi hikmetine uygun olarak anlamak mümkün değildir. Çünkü o, yaşayan canlı Kuran'dır.


Allah'ın seçkin kulu, alemlere rahmeti, iki cihanı aydınlatan güneşi Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz her yaş, seviye ve statüdeki insanlara en mükemmel bir modeldir. Nitekim tarihte nice kırallar, büyük komutanlar, büyük mucitler, nice ıslahatçılar ve nice büyük zahidler vardır. Fakat bunların değeri, sadece kendi faaliyet alanlarıyla sınırlı kaldığı halde, Hz. Peygamber (SAV) Efendimizde ise bütün bu değişik yönlere ait, sonsuz özellikler ve kemalat onun kutlu şahsiyetinde toplanmıştır.Bu kadar çok mükemmelliklerin birtek onun şahsiyetinde toplanmış olması Hak Teala'nın sadece kendisine mahsus kıldığı bir keyfiyettir.Onun hayatında keşke şunu söylemeseydi, şunu yapmamış olsaydı denebilecek bir tek nokta dahi yoktur.


Kaynak:Tasavvufta Halveti Yolu
Alem Yayıncılık
 

ekrem

Well-known member
Cevap: Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahida

. Bilindiği gibi Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz "hakikaten çok yüce bir ahlak üzere" 1 olup onun her husustaki keremi, mükemmelliği ve ahlaki kemalatı dostu düşmanı herkes tarafından bilinmekte ve taktir edilmektedir.

Zira o kıyamete kadar dünyada hayat sürecek herkesin rehberidir. O'nun yüceliğini, sevenleri bir yana, akl-ı selimle hareket edebilen, müslim, gayr-i müslim, bilgin, düşünür, devlet adamı, hatta peygamberliğini yalanlayarak ona sihirbaz, şair vesair gibi, onun zatına ve şanına yakışmayan, iftiralar atan Mekke müşrikleri dahil, El-Emin yani "güvenilir Muhammed" lakabını kendisine uygun görmüşler, Hak Teala'dan getirdiği ilahi öğretilerinin düşmanı olmalarına rağmen, O'nun yüce şahsiyetini takdir etmekten de kendilerini alamamışlardır. O'nun büyüklüğünün en önemli zahiri delilerinden biri de, kendisinin düşmanlarınca dahi takdir edilmesidir.

"Kabe kavseyn sırrına" 2 erdirilmekle taltif edilen Peygamber S.A.V. Efendimiz'in üstün sıfatlarını, hiçbir peygamberde ve kimsede görmek mümkün değildir. Zira O manevi büyüklük bakımından hudutsuz bir umman olup, tüm keremli insanlık özellikleri O'nun zatında her hususta zirveye erişmiştir. O yüzden de kendisine S.A.V. evvelkilerin ve sonrakilerin ilmine, hikmetine, kemalatına sahip manasında: "Seyyide'l evveline vel-ahirin", öncekilerin ve sonrakilerin efendisi denmektedir.


1. Kalem Suresi 4
2. Necm Suresi 9

Kaynak:Tasavvufta Halveti Yolu
Alem Yayıncılık
 

ekrem

Well-known member
Cevap: Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahida

Alemlerde bulunan bütün insanların nefsleri, varlık ve benlik iddiasında olduğu halde, o ezelden nefsinin benlik, varlık ve benzeri gibi Rahmani olmayan evhamından korunmuştur. Nitekim ‘’beni Rabbim terbiye etti, terbiyemi de ne güzel eyledi.’’ 1 buyuran Efendimiz (SAV)’in Zat-ı Şeriflerine mahsus olan bu yücelikteki özel sırrına ‘’Mustafa sırrı’’ denir.2

Kırk yaşına yaklaştığı sıralarda sık sık hira mağrasına giderek orada Rabbiyle ünsiyet etmesi, O’na ibadet etmesi, orada Hakkın sonsuz hikmetlerini tefekkür etmeye devam etmesi, onun Rabbine olan bu aşinalığı ve muhabbeti sebebiyle de onu tanıyan kavminin Arapları kendisine:Muhammed Rabbine aşık oldu.3 demişlerdir.

Efendimizin Kırk yaşına yaklaştığı sıralarda hıra mağarasında halvete girerek burada, Hak Teala Hazretleriyle ünsiyete devam etmesinin daha da sıklaşarak devam etmesi, onun her an ve her dem Rabbiyle ünsiyet halinde bulunmak istemesi, onu daima tefekkürle zikretmesi, bir diğer manasıyla kendisinin Peygamberliğe hazırlanması, bu kudsi/ ilahi hitabın manevi tecellilerinin ağırlığına tahammül edebilecek düzeyde manevi eğitimi olarak bilinmektedir.

İki cihan muallimi Nebi (SAV) Efendimiz, hayatında zahitlik yönüyle hep züht hayatı yaşamış, böylece ashabına ve onların şahsında da biz ümmetlerine, bu konuda örnek olarak zahitliği ve takva hayatını öğretmiştir.

Bollukta ve darlıkta hep mütevazi bir hayatı tercih ederek yaşamış olan Efendimiz (SAV), fakr halindeki bir hayatı tercih etmekle de, zahitliğini Peygamberliği boyunca devam ettirmiştir.


Kaynak:Tasavvufta Halveti Yolu
Alem Yayıncılık
 

ekrem

Well-known member
Cevap: Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahida

O (SAV), hiçbir zaman kendisini ilgilendirmeyen, boş ve faydasız işlerle meşgul olmamış, faydasız söz, fiil ve eylemlerden daima uzak durmuştur.

Hayatında hiçbir kimseyi nefsi ve hissi manada hakaret kastıyla tenkit etmemiş, hatta herhangi bir kimse kendi pak zatına kaba bir söz söylemiş olsa dahi o, asla ona misliyle karşılık vermeksizin sabrederek sükut etmiştir. Muhatabını her zaman bir kul ve bir insan olarak değerlendirmiş, ona değer vermiş, karşısında konuşan bir çocuk dahi olsa, onu sonuna kadar dinlemiş;kimsenin sözünü kesmemiş, bir şey söylemesi gerekiyorsa veciz bir şekilde ifade etmiş veya konuşması gerekmiyorsa sükut etmiştir. Yani ‘’ey Allah’ın kulları ya hayır söyleyin yada sükut edin’’ (1) Emr-i Nebisini, örnek yaşantısıyla bilfiil tatbik ve talim etmiştir.

Her haliyle alemlerdeki tüm insanlara örnek olan Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz, lüks ve israfın her çeşidinden sakınarak serapa sade ve tamamen natürel bir hayat yaşamıştır.

Onun elbiseleri, eşyaları, yemekleri, giyim kuşamı, insanlarla iletişimleri, hasılı her hali sade, temiz, nezih ve kendi zat-ı şeriflerine mahsus bir özenlikte,düzenli ve nazenindi.

O, alemlerin sultanı olduğu halde, kendi el emeğiyle çalışıp helalinden kazanarak geçinmeyi en hayırlı bir geçim sayar; çalışma hususunda işler arasında fark gözetmez, hiçbir işi küçümsemez, işlerini yine kendi kutlu elleriyle yapmaktan hoşlanır, yapmacık iş ve hareketlerden kaçınırdı.


1) Sahihi Buhari


[FONT=&quot]Kaynak:Tasavvufta Halveti Yolu[/FONT]
[FONT=&quot]Alem Yayıncılık[/FONT]
 

ekrem

Well-known member
Cevap: Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahida

Cömertlikte de insanlığın zirvesinde bulunan Nebi (SAV) Efendimiz, her zaman son derece cömert hareket eder, sadaka vereceği zaman da mümkün olduğunca onu kendi eliyle vermeyi tercih ederdi.

Kurduğu devletin başkanı ordularının baş kumandanı, gönüller, ülkeler, fatihi ve hakimi olduğu halde o, daima sade bir hayatı tercih etmiş, şatafata meyletmemiş, dünyadan yüz çevirmiştir.

Devlet başkanlığında dünyanın en ince siyasetini takib etmiş, bunca zaman içerisinde hiçbir kimseye zerre miktarı haksızlık, zulüm ve adaletsizlik yapmamıştır.

O (SAV), Efendimiz, savaşta, barışta, seferde ve hazerde hep sade ve mütevazi bir hayatla daima yoklukta; sade ve zahiren çile dolu bir hayatı tercih etmiş; ömründe her yerde ve her an hep aynı teslimiyet, temkin ve vakarla hayatını sürdürmüştür.

Peygamber (SAV) Efendimiz, aile hayatında da aileleri annelerimizle hoş ve güzel geçinir, ‘’hiçbir mümin hanımına kin beslemesin. Onun bir huyundan hoşlanmasa da diğer başka bir huyundan hoşlanır’’(1) Buyurarak ailede, karı kocanın birbirleriyle güzel geçinmelerini tavsiye etmiştir.


1)Sahihi Müslim, Rada, 61
[FONT=&quot]

Kaynak:Tasavvufta Halveti Yolu[/FONT]

[FONT=&quot]Alem Yayıncılık[/FONT]
 

ekrem

Well-known member
Cevap: Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahida

Rasülüllah (SAV) Efendimizin kendileri de, aile fertleriyle özel sohbetlerine çok önem verir ve bunu aksatmadan uygulardı. Sabahları genellikle işrak vaktine kadar mescitte kalır, mescitten çıktıktan sonra ve ikindi namazlarından sonraları, onların her biriyle teker teker görüşür, akşamları da bütün aile bir araya toplanır, birlikte sohbet edilirdi. (1)

Peygamberimiz (SAV) bu sohbetlerde onlara ibretli kıssalar anlatır, güldürücü şakalar da yapardı. Aile bireylerinin her birine ayrı ayrı zaman ayırır, değer verir, aralarında adaletle davranır, onlara sevdiğini söyler, üzüntüsü olanları teselli ederdi. Onların her işyle ilgilenir, ayrıca ibadetlerini yapmalarını da gözetirdi. (2)

Hatta onun şerefli aileleri annelerimiz, onun daima ağır çile dolu manevi hayatına tahammül edemeyerek bir aralık ondan bir miktar dünyalık talebinde bulunmuşlar, (SAV) Efendimiz de, kendisinden dünyalık bir şeyler isteyen kutlu aileleri annelerimizi, Allah’ın vahiyle bildirdiği bir emriyle, ‘’ Ey Rasülüm! Hanımlarına de ki, eğer siz dünya hayatını ve bu hayatın süsünü, alayişini istiyorsanız gelin sizi güzellikle boşayayım. Yok, eğer Allah’ı ve Rasülünü istiyorsanız iyi biliniz ki Allah, sizden iyi davranışlarda bulunanlara büyük mükafatlar hazırlamıştır. (3) diye buyurarak onları iki şarttan birini seçmelerinde serbest bırakmıştı.


1) S. Müslim, Rada,46

2)İbrahim Canan, Aile Reisi Olarak Hz. Peygamber; Hz Peygamber ve Aile Hayatı, s. 296

3)Azhab, 28-29

Kaynak:Tasavvufta Halveti Yolu
Alem Yayıncılık
 

ekrem

Well-known member
Cevap: Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahida

Bu iki şartın birincisi; Annelerimiz ya zahiren dünyalıktan uzak, ağır çile dolu bu manevi hayata devam etmekle Allah’ı ve Rasülünü tercih edecekler,

İkincisi de; Ya da, arzu ettikleri dünyalık kendilerine verilecekti. Bu hususta karar verebilmeleri ve daha etraflıca düşünebilmeleri için onlar, bir ay Allah’ın şanlı Rasülünden ayrı yaşamaya razı olmak zorunda kalmışlardı.

Bu bir aylık düşünme sonunda da onlar, Allah’ı ve Rasülünü tercih etmişlerdi.

Onun, aileleri annelerimizden (1) ayrı yaşadığı bu bir aylık sürede de Efendimiz (SAV)’i ziyarete gelen Hz. Ömer (RA), Allah’ın Rasülünün üzerinde, üzerine uzandığı hasırın izlerini ve kutlu hanesinde de yiyecek olarak sadece arpadan başka hiçbir şeyin bulunmadığını görünce, Allah’ın alemlere rahmet eylediği Peygamberinin bu durumundan dolayı kendini tutamayarak ağlamıştı.

Bunca çilelerine rağmen Allah’ın Rasülü (SAV) de, ağlayan Hz. Ömer’i teskine çalışıyor ve ona ‘’bu dünyadan yüz çevirmek gerektiğini ifade ediyordu. (2)


1) Azhab, 6

2) İbn Mace



Kaynak:Tasavvufta Halveti Yolu
Alem Yayıncılık
 

ekrem

Well-known member
Cevap: Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahida

İbadetlerinde ve dualarında da daima mütevaziliği arzu ettiği görülen Efendimiz (SAV) , bu hususu dile getirdiği dualarında da genellikle şöyle dua ettiği rivayet edilmektedir:

Ey Allah’ım! Muhammed ailesinin rızkını günübirlik (yetesiye) ver. (1) Ey Allah’ım Beni fakr olarak yaşat, fakr olarak öldür ve fakirler topluluğuyla haşreyle (2) diye dua ediyordu. Hatta bazı zamanlar,ayrıca mübarek hanelerinin bacasının tütmediği, sıcacık bir aş pişmediği ve günlerce sıcak bir çorba içmediği vakitler oluyordu. (3)

Hz. Aişe validemizin anlattığına göre o, vefatına kadar iki gün arka arkaya, arpa ekmeğiyle de olsa karnını tam olarak doyurmamıştır. (4)

Bütün bunlara rağmen Rahmet Peygamberi Efendimiz (SAV), Uhud dağı kadar altınım olsa, borç için olanı müstesna, hepsini tasadduk ederdim. (veya tasadduk etmek beni memnun eder) (5) buyururdu. Hatta onun bazı günler, açlığın kendisine verdiği zafiyeti azaltmak için karnına taşlar bağladığı olyordu.


1) S. Tirmizi
2) İbn Mace
3) İbn Mace
4) S. Müslim
5) Sahihi Buhari



Kaynak:Tasavvufta Halveti Yolu
Alem Yayıncılık
 

ekrem

Well-known member
Cevap: Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahida

İlahi rıza makamında bunca çile dolu bir hayatı sabırla yaşayan Efendimiz (SAV)’i Cenab-ı Ahkemü’l Hakimin nurlu Kuran’da, kendi özel isimleriyle anmamıştır. Hak Teala Hazretlerinin Habibini Yüce Kuran’da özel ismiyle anmamış olmasının elbette birçok hikmetleri vardır. Bu hikmetlerden birisi de, Allah’ü Teala’nın Habibinin kadrinin, kıymetinin, itibarının ve şerefinin, kendi katında ne kadar yüksek ve engin olduğunun kullarına bildirmesi, kullarının da bu incelik ve edebi öğrenmesi olmalıdır.

Takva sahibi, erdemli ve olgun bir kulun buradan alacağı hisse şudur ki, her kimse kendi aile içinde, akraba, ahbap ve ihvan çerçevesinde, dışarılarda sair insanlarla iletişimlerinde, karşısındaki insana hitap ederken, hitap ettiği kimsenin isminin önüne veya sonuna bir sıfat eklemek suretiyle hem kendisinin saygınlığını karşısındaki kimseye hissettirmiş, hem de karşısındakinin saygınlığına kendisinin riayet ettiğini ortaya koymuş ve hem de bu konudaki ahlaki nezakete ve edebe riayet etmiş olduğunu, bu nazik davranışıyla ortaya koymuş olur.


Kaynak:Tasavvufta Halveti Yolu
Alem Yayıncılık
 

ekrem

Well-known member
Cevap: Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahida

Bu nedenle de maneviyat büyükleri bir kimsenin adını anarken, onun ismine mutlaka saygı ve hürmet içeren ifade ve sıfatlar ilave etmeyi adap arasına alarak emretmişlerdir. Bu adap gereği tüm ihvanının birbirine hitap ederken, önemli bir iletişim adabı olan bu nezakete riayet etmeleri kendi manevi kazançları icabıdır.Bunun Kurani örneği de Allah'ü Teala'nın Peygamber Efendimize ''Habibim, Rasülüm'' gibi sıfatlarla hitap etmiş olmasıdır.

Efendimiz (SAV) 'in Allah'ü Teala'yı her an zikretmekle ondan bir an bile gafil olmaması, hep kulluğuyla iftihar etmesi, şükreden bir kul olmaya gayret etmesi, cümle cihanın hazineleri kendisine amade kılındığı halde bunlara zerrece itibar etmemesi, onun mana aleminde Hakka şükrünün, muhabbetinin ve sevgisinin derinliğiniifade etmeye yeterlidir.

Efendimiz (SAV) ,şehsi, ailevi, ve sosyal işleri dışında kalan zamanlarının tamamını, Allah'a ibadetle, itaatle geçirir, geceleri pek az uyuyarak ibadetlerine devam ederdi



[FONT=&quot]Kaynak:Tasavvufta Halveti Yolu[/FONT]
[FONT=&quot]Alem Yayıncılık[/FONT]
 

ekrem

Well-known member
Cevap: Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahida

Hatta bazı geceler ayakları şişinceye kadar namaz kılarak Allah'a ibadet etmekle meşgul olurdu. Onun, oruç ibadetinde de durumu namaz ibadetindeki durumdan pek farklı değildi. O, oruç tuttuğunda da o kadar çok oruç tutardı ki, Sahabe-i Kiram, onu bazı zamanlar hiç iftar etmedi zannederlerdi. Bazen de nafile oruç tutmayarak iftar ederdi ki, Sahabe-i Kiram onu, daha hiç oruç tutmayacak zannederlerdi. Yani, Nebi (SAV) Efendimizin oruçlu geçirdiği günlerle, oruçsuz geçirdiği günleri birbirinden ayırmak, çoğu zaman mümkün olamamakta idi. (1)

Görülüyorki geçmiş ve gelecek bütün zelleleri (2) dahi affedildiği garantisi kendisine verilmiş olan Hz. Muhammed (SAV) Efendimizin, hayatının her noktasına abidliği, zahitliği, mücahitliği, dünyanın alayişinden ve cazibesinden uzak durmayı yerleştirdiği bir gerçektir.

Onun kalbini manevi tasfiye ve tezkiye faaliyetleriyle her an zikrullahla meşgul olmakla, tevbe ve istiğfara çok sistemli olarak her an devam etmekle, islami tasavvufu hal olarak yaşadığını, ashabına ve ondan sonra gelecek ümmetlerine numune olarak bıraktığını, sahabelerin de, onun nurlu yolunu aynısıyla devam ettirdiklerini tarihi kaynaklar kaydetmektedir.


1) Sahihi Müslim
2) Zelle : Peygamberlerin şahsi tercihlerini kullandıkları işler


Kaynak:Tasavvufta Halveti Yolu
Alem Yayıncılık
 

ekrem

Well-known member
Cevap: Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahida

SaHabe-i Kiram’ın da Allh’ü Teala’nın ‘sizin için Rasülüllah (SAV) güzel bir örnektir. (1) Ayeti celilinden aldıkları mesajla, Hz. Peygamber (SAV) Efendimizin zahidane yaşantısından gördükleri bu manevi, deruni hayatı, ondan gördüklerinin ve işittiklerinin aynısıyla yaşayarak devam ettirdikleri, her hususta olduğu gibi, takvaya, veraya, zühde, dünyaya fazla değer vermemeye dini, deruni ve manevi bir hayata devam etmeye yöneldikleri, bütün tarihçilerce ittifak halinde ifade edilmektedir. (2)

Sahabe-i Kiram, maneviyat açısından takvanın zirvesinde bir hayat yaşadıklarından, islam’a hizmet etme uğrunda sabırla, nice çilelere, meşakkatlere katlanmışlar ve kendilerine ‘’SAHABE’’ sıfatının dışında, ayrıca derviş, sofi, salik, ve benzeri gibi daha başka sıfatlar verilmesine lüzum görülmemiştir.

Ashab’ı Kiramın ulusu Hz. Ebubekir (RA)’ ın hayatına bakıldığında, onun her haliyle kendini Hakka adayan, hilm, kararlılık ve cömertlik abidesi, büyük bir sahabe olduğu görülecektir. Peygamber Efendimizin zamanında, bir muharebeye hazırlık yapıldığı bir sırada onun, servetinin tamamını İslam’ın zaferi için bağışlaması, şanlı Peygamberimiz (SAV)’in ona;

‘’ Ya Ebabekir! Ehline ne bıraktın? Sorusuna onun, ‘’Allah’ı ve Rasülünü bıraktım Ya Rasülaüllah’’ cevabını vermesi, Sahabe arasındaki binlerce hizmet yarışının örneklerinden sadece birisidir. (3)

Kuran okunduğunda Allah’a olan haşyetinden dolayı gözyaşları hemen boşanıverir, ahret endişesi aklından hiç çıkmaz, bu haliyle o, Allah’tan korkmada ve ondan ümit var olmada zirvede idi.

Hatta onun her zaman korkuyla ümit arasında bir ruh halinde bulunduğu ve : ‘’Eğer gökten bir münadi seslense de, cennete sadece bir kişi girecek’’ dese, ‘’ümit ederim ki, o kimse ben olabilirim’’. Ve şayet ‘’Cehenneme de sadece bir kişi girecek dese, yine korkarım ki, o kimsede ben olabilirim’’ dediği bilinmektedir.

Yine onun: ‘’Keşke ben hayvanların yediği bir ot olsaydım da, hesap gününün şiddetini görmeseydim.’’ Sözünü sık sık terennüm ettiği nakledilmektedir.

1) Azhab 21
2) Asım Köksal, İslam Tarihi.
3) Serrac, El’Luma, s. 169

Kaynak:Tasavvufta Halveti Yolu
Alem Yayıncılık
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Cevap: Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahida

Her konuda Müslümanlara örnek olan Hz. Peygamber, hiç şüphesiz ibadet konusunda da en güzel örnektir.

Her Müslüman'ın gücü nispetinde onu örnek alarak kendisine bir ibadet programı oluşturması gerekir. Bununla birlikte, ümit ile korku arasında yaşamayı prensip edinmesi gereken Müslüman bireyin, ibadetlerini yetersiz görerek ümitsizliğe düşmesi doğru olmadığı gibi, ibadetlerine güvenmesi de doğru değildir.

Hz. Peygamber dinin direği olarak tanımladığı namaza çok düşkün olup , onu gözünün nuru olarak nitelendirmiştir .

Kur’an’ın emrine uyarak namazlarını huşu üzere kılan Hz. Peygamber, namaz kılarken sanki dünyaya veda eder, âhiret alemine dalardı .

Zaten asıl olan, ibadetlerin Allâh'ı görüyormuşçasına yapılmasıdır. Nitekim Cibrîl hadisinde ihsanı bu şekilde tanımlamış ve "her ne kadar biz Allah’ı görmüyorsak da Allah bizi görür" demiştir .

Hz. Peygamber, ibadetlerde uyguladığı ve ümmetine tavsiye ettiği prensiplerden biri de kolaylık prensibidir.

Bu sebeple, O’nun gönlü, hiçbir zaman kişilerin ibadet etme gayretiyle de olsa ağır yükler altına girmesine razı olmamıştır.

Öyle ki O, ibadetin veya dini bir hükmün aslının korunması kaydıyla her konuda Müslümanlar için hep kolay olanı tercih etmiştir .
 

ekrem

Well-known member
Cevap: Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahida

Ashab-ı Kiramdan adalet timsali Hz. Ömer (RA) de, Hz. Peygamber (SAV) Efendimizin manevi eğitiminde olgunlaştıkça cömertlikte, emirlikte, adalette, şecaatte, cesarette, ibadette ve taatte zirveye erişmişti. Allah korkusunun verdiği ürpertiden dolayı çok çok ağlar, hatta namazlarda iken onun ağlama iniltisi, bazen üç saf arkalara kadar eriştiği, oğlu Abdullah tarafından nakledilmektedir.

O, bu aldatıcı, dünyanın ziynetlerine ve alayişine asla meyletmemiş, halifeliğinde bile her tür görünüş, gösteriş, şatafat ve saltanat debdebesinden uzak, sade bir hayat yaşamış; yamalı gömlek giymiştir.

Hatta onun ''dünya dolusu altınım olsa, azabından ve sorumluluğundan kurtulmak için hepsini sadaka olarak dağıtırdım.''dediği bilinmektedir.

Abbas İbn-i Abdülmuttalip: ''Ben Hz. Ömer'in komşusu idim. Ondan daha efdal bir adam görmedim. O geceleri sabahlara kadar namaz kılar, gündüzleri oruçlu geçirir, ''geceleri kaim, gündüzleri saim'' olup, aynı zamanda insanların müşküllerini halletmekle meşgul olurdu.'' demektedir.

Takvada ve verada son derece hassas olan Hz. Ömer (RA), '' Eğer rabbim bana merhametiyle muamele etmezse, halim nice olur'' derdi.

Ve yine ; ''biz rabbimizin rızasına erebilmek için, mübahların dahi onda dokuzunu terk ettik.'' sözünü zaman zaman tekrar etmektedir.

Ahret endişesini herşeyden daha çok düşünen ve bu nedenlede '' Ölmeden evvel amellerinizi tartın ve hesaba çekilmeden evvel kendinizi hesaba çekiniz.'' derdi.




Kaynak:Tasavvufta Halveti Yolu
Alem Yayıncılık
 

ekrem

Well-known member
Cevap: Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahida

İki defa Peygamber damadı olma şerefine erdirildiğinden kendisine ''zinnureyn'' / iki nur sahibi denmiş olan üçüncü Halife Hz. Osman (RA), her ne zaman Hz. Peygamber Efendimizin bulunduğu bir meclise gelse, Hz. Peygamber (SAV) efendimiz durumunda bir hürmet ifadesi oluşturacak şekilde toparlanırmış. Bu durumu fark ederek sebebini soranlara da Allah'ın Rasülü (SAV) :

''Melekler bile ondan haya ediyor, ben nasıl haya etmeyeyim'' buyurduğu edep ve haya timsali, Ehl-i Kuran Hz. Osman (RA) sahip olduğu en değerli her değerini, İslam'ın yayılması için sarf ederdi.

O Allah yolunda malını harcarken: ''Eğer ben İslama açılan bir gediği malımla kapatmasaydım, o malı hiç toplamazdım derdi.''

Nefsini benlik ve varlık duygularından tezkiyeyle tamamen arındırmış bir sahabe olan Hz. Osman RA'in bir defasında bahçesinden bir şeyler taşıdığını görenler ona: '' hizmetçilerindenbirine versen de onlar taşısa olmaz mı'' derler. O da onlara: Elbette olur! Ama ben nefsimi denemek istedim'' buyurması onun, halife olmasına rağmen, ''ben halifeyim '' benliği ve duygusuyla hareket etmekten azade, daima tevazu ve takva üzere yaşamakla, nefsini safiyane derecesine eriştirdiği bu mütevazi hallrinden anlaşılmaktadır.


Kaynak:Tasavvufta Halveti Yolu
Alem Yayıncılık
 

ekrem

Well-known member
Cevap: Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahida

Nebevi/ Ledünni ilimlerin kapısı İmam Hz. Aliyyü'l Murteza (KV) için (SAV) Efendimiz:

''Ben Nübüvvet ilminin şehriyim, Ali onun kapısıdır'' (1) buyurmuştur.

Bu Hadis-i Şerif manevi / ledün ilmine Ali kapısından girilir demektir.Bu nedenle, zahiri ve batıni ilimlerde zirveye ulaşmış olan Hz. Ali (KV), şecaatte,cesarette abide bir şahsiyet olarak yıldızlaşmış, bütün evliya'nın, ehl-i tasavvuf'un, dervişan'ın, azizan'ın ve piran'ın sertacıdır.

Hayber günü Allah'ın Rasülü (SAV) :

(İslam ordusunun sancağını göstererek): Bu sancağı öyle bir adama vereceğim ki, Allah onun eliyle fetih nasip edecektir. O Allah'ı ve Rasülünü sever, Allah ve Rasülü de onu sever. (2) Buyurduktan sonra Hz. Ali (KV)' i çağırarak, islam sancağını ona teslim etmiş, onun ağrıyan gözünü de tükürüğüyle mesh etmiş, bu vesileyle de gözünün ağrısı iyileşmişti. (3)

Hicretten sonra Medinede Hz. Peygamber (SAV)' in Mekkeli Muhacirlerin'le Medineli Ensar arasında kardeşlik tesis ettiğinde, her mekkeli sahabeyi Medineli bir sahabeyle kardeş tayin etmişti. Herkese bir kardeş tayin ettiği halde, Hz. Ali (KV) Efendimiz de taksimatta açıkta kalmış ve ona bir kardeş tayin etmemişti.

Bunun üzerine Hz. Ali (KV) Efendimiz, '' Ya Rasülüllah bana kardeş tayin etmeyiniz'' deyince Efendimiz (SAV) de kendisine:

'' Ya Ali ! Sen benim kardeşimsin. Benimle kardeş olmayı istemezmisin? Buyurmuştu (4)


1) Deylemi ve Teberani
2) A. Kerim Kuşeyri, Kuşeyri Ris. S. 128
3) A. Kerim Kuşeyri
4) Teberani



Kaynak:Tasavvufta Halveti Yolu
Alem Yayıncılık
 

ekrem

Well-known member
Cevap: Hz. Peygamber (sav) efendimizin ve ashab-i kiramin hayatindan zahida

Yukarıdaki örnek rivayetler, Hz.Ali (KV) Efendimizin, sahabe arasındaki müstesna mevkiini göstermesi bakımından önemli bir misaldir. Çünkü o sahabeden kimsenin halledemediği ve üstesinden gelemediği en karmeşık müşkülleri hal yoluna koyar ve üstesinden gelirdi.

Ehl-i sünnet inancına göre ise Dört büyük halifenin birincisi Hz. Ebu Bekir (RA), ikincisi Hz. Ömer (RA), üçüncüsü Hz. Osman (RA) ve dördüncüsü de Hz. Ali (KV) Efendimizdir. Hepsine selam olsun.

Hz. Ali (KV) Efendimizin; ''ben ve nefsim, bir koyun sürüsü ile çobanı gibiyiz. Ki, çoban onları bir taraftan toplarken, sürü öbür taraftan dağılıyor.'' Diye bir sözünde ifade etmesi, bu dünya hayatının sürekli bir mücadeleden ibaret olduğunu; bıkmadan, yılmadan, yorulmadan, sürekli zahirde ve batında bu hayat mücadelesine devam etmek gerektiğini ifade ederek bizlere anlatması, onun çağlara hitap eden önemli bir mesajı ve dersidir.

Bir başka sözünde de o, '' bütün hayırlar şu dört şeyde toplanmıştır. Bunlar:

Sumak, konuşmak, bakmak, ve hareket etmektir.

Bir konuşma ki Allah'ı anmıyorsa, o konuşma boştur.

Bir susma ki tefekkürle değilse, o da kazançsızdır.

Her hangi bir bakış ki, ibretle ve hikmetle değilse, o bakışda gaflettir.

Her bir hareket ki Allah'ın rızası ve ona ibadet niyetiyle değilse, dünya ve ahirete de bir faydası yoksa o hareket boşunadır.





Kaynak:Tasavvufta Halveti Yolu
Alem Yayıncılık
 
Üst