Risâle-i Nur Kur'ân'ın Tesiri Büyük Hakîki Bir Tefsiridir.

Huseyni

Müdavim
Kur'ân-ı Hakîmin sırr-ı i'câzıyla hakîki bir tefsiri olan Risâle-i Nur, bu dünyada bir mânevî Cehennemi, dalâlette gösterdiği gibi, îmanda dahi bu dünyada mânevî bir Cennet bulunduğunu ispat ediyor ve günahların ve fenalıkların ve haram lezzetlerin içinde mânevî elîm elemleri gösterip, hasenât ve güzel hasletlerde ve hakâik-i şeriatın amelinde Cennet lezâizi gibi mânevî lezzetler bulunduğunu ispat ediyor.

Sefâhet ehlini ve dalâlete düşenleri o cihetle (aklı başında olanlarını) kurtarıyor.


Ayetü'l-Kübrâ, s.192
 

Huseyni

Müdavim
"Neden, senin Kur'ân'dan yazdığın Sözler'de bir kuvvet, bir tesir var? Ki, müfessirlerin ve âriflerin sözlerinde nâdiren bulunur. Bâzan bir satırda, bir sayfa kadar kuvvet var; bir sayfada bir kitap kadar tesir bulunuyor."


Elcevap: Güzel bir cevaptır. Şeref, i'câz-ı Kur'ân'a âit olduğundan ve bana âit olmadığından, bilâpervâ derim: Ekseriyet îtibariyle öyledir.
Çünkü, yazılan Sözler tasavvur değil, tasdiktir;
teslim değil, îmandır;
mârifet değil, şehâdettir, şuhundur;
taklit değil, tahkîktir;
iltizam değil, iz'andır;
tasavvuf değil, hakîkattir;
dâvâ değil, dâvâ içinde bürhandır.


Şu sırrın hikmeti budur ki:
Eski zamanda, esâsât-ı îmâniye mahfuzdu, teslim kavî idi.
Teferruâttâ, âriflerin mârifetleri delilsiz de olsa, beyânatları makbul idi.
Fakat, şu zamanda dalâlet-i fenniye elini esâsâta ve erkâna uzatmış olduğundan, her derde layık devâyı ihsan eden Hakîm-i Rahîm olan Zât-ı Zülcelâl, Kur'ân-ı Kerîm'in en parlak mazhar-ı i'câzından olan temsilâtından bir şûlesini, acz ve zaafıma, fakr ve ihtiyacıma merhameten, hizmet-i Kur'ân'a âit yazılarıma ihsan etti.

Felillâhilhamd, sırr-ı temsil dürbünüyle en uzak hakîkatler gâyet yakın gösterildi.
Hem, sırr-ı temsil cihetü'l-vahdetiyle en dağınık meseleler toplattınldı.
Hem, sırr-ı temsil merdiveniyle en yüksek hakîkate kolaylıkla yetiştirildi.
Hem, sırr-ı temsil penceresiyle hakâik-ı gaybiyeye, esâsât-ı İslâmiyeye şuhûda yakın bir yakîn-i îmâniye hâsıl oldu.
Akıl ile beraber vehim ve hayal, hattâ nefis ve hevâ teslime mecbur olduğu gibi, şeytan dahi teslim-i silâha mecbur oldu.


Elhâsıl: Yazılarımda ne kadar güzellik ve tesir bulunsa, ancak temsilât-ı Kur'âniyenin lemeâtındandır.
Benim hissem yalnız şiddet-i ihtiyacımla taleptir ve gâyet aczimle tazarrûumdur.
Dert benimdir, devâ Kur'ân'ındır.


Mektûbât, s. 365
 
Üst