Zekat nasıl verilmeli, kime verilmeli?

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Zekatın ödeme şekli:

Zekâta tâbi olan altın, gümüş, hububat, ehlî hayvanlar ve ticaret mallarının zekâtı, kendilerinden vermek suretiyle ödeneceği gibi, kıymetlerini vermek suretiyle de ödenebilir. Bu hususta zekât sahibi serbesttir. Binaenaleyh bir kimse altının zekâtını altın olarak ödeyebileceği gibi kumaş, zahire, gümüş olarak da ödeyebilir. Şu kadar var ki bu hususta fakirler için daha faydalı olan ciheti tercih etmek evlâdır. Nisab miktarında olan bir malın zekâtı, daha sene dolmadan ta`cil edilerek fakirlere verilebilir. Çünkü vücubun sebebi olan nisab bulunmuştur. Müeccel olan, yani, ileride verilmesi gereken borcu ise ta`cil etmek câizdir. Fakirlerin lehine harekettir. Fakat mal nisab miktarında değil ise ta`cil câiz olmaz. Nisab miktarındaki bir malın, birkaç senelik zekâtı birden verilebilir. Sene sonunda bu miktar mevcut ise, zekâtları verilmiş olur. Eksilmişse, verilen fazla zekât nafile sadaka yerine geçer. Artmışsa aradaki farkın zekâtı verilir.

* Çoluk çocuk sahibi bir fakire zekât verildiği zaman verilen zekât miktarı, bu aile ferdlerine bölündüğü takdirde herbirine nisab miktarı düşmezse, verilen zekât nisab miktarı sayılmaz. Böyle ödemelerde kerahet yoktur.

* Zekât sayılmak şartı ile bir fakiri evde oturtmak zekât yerine geçmez. Çünkü bunda fakire temlik yoktur.

* Ticarî ortaklıklarda malın yekûnu itibar edilerek her ortak mükellef tutulmaz. Her ortağın hissesine düşen miktar nisaba ulaşıyorsa, herbirinin zekât vermesi gerekir. Hissesi nisab miktarına ulaşmıyan ortak, başka malı yoksa zekât vermez.

Bir kimsenin zekât vermekle mükellef olmasının şartları:

1 - Zekât verecek kimse müslüman, âkıl ve bâliğ olmalıdır. Gayr-i müslimlere, mecnunlara, bülûğa ermemiş çocuklara zekât farz değildir. İmam-ı Şâfiî'ye göre çocukların ve akıl hastalarının malları var ise, o mala zekât düşer. Verme işini de velileri yerine getirirler.

2 - Zekât verecek kimse, havâyic-i asliye denilen zaruri ihtiyaçlarından ve bir de -eğer varsa- borcundan başka nisab miktarı veya daha fazla bir mala sâhip olmalıdır. Nisab miktarı kadar malı olmayana zekât düşmez. Nisab, zekâtın farz olması için şeriatın tâyin ettiği mal miktarıdır. Bu miktar; maldan mala değişir.

3 - Zekât lâzım gelmek için, malın nemâ, yâni, büyüme ve artma kabiliyeti de olmalıdır. Altın ve gümüş para ve zinetler, ticarette kullanılan herhangi bir eşya veya hayvan zekâta tabi olduğu gibi; neslini çoğaltmak veya sütünü sağmak için kırlarda otlatılan hayvanlar da zekâta tâbidir. Çünkü bunlarda nemâ vardır.

4 - Zekâtı verilecek mal, sâhibinin bizzat elinde olmalı, yani sahibi malına tam mâlik bulunmalıdır. Binaenaleyh kocasından mehrini almamış bir kadına, o mehirden dolayı zekât lâzım gelmez. Rehindeki bir maldan dolayı da zekât gerekmez. Zira o mal, bir borca karşılıktır. Mala tam mâlikiyet söz konusu değildir. Aynı şekilde borçlu kimse, borcuna karşılık olan bir malından dolayı zekât ile mükellef olmaz. Yolculukta olan bir kimse, malının zekâtıyla mükelleftir. Zira malı yanında değilse de, bir vekil veya nâible malında tasarruf edebilir.

5 - Zekâtı verilecek malın üzerinden tam bir sene geçmiş olmalıdır. Buna havl-i havelan denir. Çünkü bu müddet içinde, malın nemâsı = artması ve kıymetlenmesi tahakkuk eder. Nisab miktarı, hem senenin başında, hem de sonunda bulunmalıdır. Bu miktarın sene içinde muvakaten eksilmesi zekâta mâni değildir. Zekât hesâbında esas olan kamerî senedir ki, bu da 354 gündür.

Zekât Ne Zaman Ödenir?

Kuvvetli ve en sahih olan görüşe göre, üzerine zekât düşen mal ve paraların zekâtı, o mal ve paranın üzerinden 1 sene geçtikten sonra, fevren, yani, sene biter bitmez hemen verilmesi icabeder. Özürsüz olarak te'hir etmek câiz olmaz. Günahı muciptir. Diğer bir görüşe göre ise, zekâtın verilmesi fevrî değil, terahî üzerine farzdır. Yani sene nihayetinde hemen verilmesi lâzım değildir. Mükellef bunu hayatta bulundukça dilediği zaman edâ edebilir. Edâ etmeden ölürse, ancak o zaman günahkâr olur. Fakat bu görüş zayıftır.

Zekatın verileceği yerler:

Zekat verilecek kimseler, müslüman fakirler, miskinler, borçlular, yolcular, mükâtebler (sözleşmeli köleler), mücahidler ve amiller (zekat toplayıcıları) olmak üzere yedi kısımdır. Şöyle ki:

1) Fakir: İhtiyacından fazla olarak nisab mikdarı bir mala sahib olmayan kimsedir. Bu kimsenin temel ihtiyaçlardan olan evi, ev eşyası ve borcuna denk parası bulunsa da, yine fakir sayılır.

2) Miskin: Hiç bir şeye sahib olmayıp yemesi ve giymesi için dilenmeye muhtaç olan yoksul kimsedir.

3) Borçlu: Bundan maksad, borcundan fazla nisab mikdarı mala sahib olmayan veya kendisinin de başkasında malı varsa da, alması mümkün olmayan kimsedir. Böyle borçlu olan kimseye zekat vermek, borcu olmayan fakire vermekten daha faziletlidir.

4) Yolcu: Bundan maksad, malı memleketinde kalıp elinde bir şey bulunmayan garib kimsedir. Böyle bir adam yalnız ihtiyacı kadar zekat alabilir, ihtiyaçtan fazla alması helal olmaz. Bununla beraber bu gibi kimselerin mümkün olunca borç almaları, zekat almalarından daha iyidir.
Kendi memleketinde bulunduğu halde malını kaybeden ve böylece muhtaç durumda kalan kimse de yolcu hükmündedir. Bunlar, sonradan mallarını ele geçirmekle, almış oldukları zekat paralarından arta kalanı sadaka olarak fakirlere vermeleri gerekmez.

5) Mükâteb: Bir bedel karşılığında azad edilmek üzere efendisi ile bir anlaşma yapmış olan köle veya cariye demektir. Böyle borç altına girmiş olan bir köleyi bir an önce hürriyetine kavuşturmak için ona zekat verilebilir. Fakat bir kimse, kendi mükâtebine zekat veremez. Çünkü bunun yararı kendisine dönmüş olur.

6) Mücahid: Bundan maksad, Allah yolunda gönüllü olarak savaşa katılmak istediği halde, yiyecekten, silahdan ve diğer şeylerden mahrum olan kimse demektir. Böyle bir kimseye, ihtiyaçlarını gidermesi için zekat verilebilir. Buna: "Fi sebilillah infak = Allah yolunda harcama" denir.

7) Amil: Bundan maksad, idareci tarafından meydandaki zekat mallarının zekatlarını toplamakla görevlendirilen kimsedir. Buna "Saî, tahsildar" da denir. Böyle bir görevliye, bu çalışması süresince, fakir olmasa bile, ailesinin ve kendisinin ihtiyaçları için yeterince zekat verilebilir.

Yukarıda gösterilen yedi kısımdan her biri, zekatın verileceği yerdir. Bir kimse zekatını bunlardan herhangi birine verebileceği gibi, bir kısmına veya tümüne de dağıtabilir. Bununla beraber nisab mikdarına ulaşmayan bir zekatın, bunlardan yalnız birine verilmesi daha faziletlidir. Çünkü bu ihtiyacı karşılamış bulunur.

Bir fakire bir elden nisab mikdarı zekat vermek caiz ise de, keraheti vardır. Ancak fakirin borcu varsa veya kalabalık nüfusu olur da bu zekatı onlarla bölüştüğü zaman nisab mikdarı kendilerine düşmezse, bunda kerahet yoktur.

Bir fakir bir zenginden malının zekatını isteyerek mahkemede dava edemez. Çünkü zekatın o davacı şahsa verilmesi bir borç değildir. Aynı zamanda bu bir ibadet olduğundan sahibinin din anlayışına bırakılmıştır.


Sorularla İslamiyet
 
Üst