İznik Çinileri

Deepanti

New member
İZNİK ÇİNİLERİ

Zübeyde Günyol



Kültürümüzün verimli iklimini bugüne taşıyan sanatlardan biri de çinicilik. Medeniyetimizin ince zevk ve estetik anlayışını ele veren bu sanat, 16. yüzyılda zirveye ulaşmış. Ne var ki sonraki her dönem bu zirveyi sürekli aşındırmış. Bugün ise teknolojiye rağmen çiniciliğin geldiği seviye pek iç açıcı değil. Çiniciliğimizin tekrar ihtişamlı günlerine kavuşması, galiba medeniyet bilincimizin yeniden zirvelere kanatlanmasıyla mümkün olacak.

İznik, gül bağları ve zeytin bahçeleri yanında mimarisi, türbeleri, imarethaneleri ve hamamları ile bilinen bir şehrimiz.
İstanbul'dan Anadolu’ya açılan yollar üzerinde önemli bir konaklama merkezi olan İznik'in zengin bir tarihi geçmişi var. Tarihinde üç kez başkentlik yaptı İznik. Şehir bugün de adeta bir açık hava müzesi gibi.
Bu güzel şehrimizi uluslararası üne kavuşturan asıl etken ise çinileri. 16. yüzyılda zirveye ulaşan İznik çiniciliği, yalnızca bizim tarihimizde değil, dünya çinicilik tarihi açısından da çok önemli. İznik çinileri, bu haklı ününü üretimindeki orijinal tekniklerin yanı sıra hayranlık uyandıran renk ve desen zenginliği sayesinde elde etmişti.
İznik çinilerinde önceleri kobalt mavisi hakimken, daha sonraları bu renge açık mavi, firuze, mor ve yeşil renkler de eklendi. Çinilerin zemini beyaz ve çok temiz, sırları ise saydam olarak yapılıyordu. Bezemelere koyu renk hakimdi. Zamanla bu renk açılmış daha tatlı bir tona dönüşmüştü. Şam işi denilen bezemelerde tüylü yapraklar, aralıklı ve egzotik çiçek resimleri, hayvan figürleri kullanılırdı. Aynı dönemde yine İznik’te üretilen bir başka gruba Haliç İşi denilirdi. Bu gruptaki çinilerin en büyük özelliği küçük yapraklar ve çiçeklerden oluşan sarmal dallardı.
16 yy.’ın ikinci yarısındaki yapılarda düz levha çiniler çok kullanıldığından, gerek İznik gerekse Kütahya'daki imalathanelerde levha çini üretimine ağırlık verildi. İznikli çiniciler, cami ve sarayların dekorasyonları için siparişler almaya başladılar.
İznik çinilerinin kullanıldığı en eski cami Rüstem Paşa Camii’dir. Süleymaniye ve Sultan Ahmet Camii’nde de İznik çinileri kullanılmıştır. Hatta yazılanlardan öğrendiğimize göre, Edirne'deki Selimiye Camii’ nin yapımında çini kullanılmasına karar verildiğinde yeterli çini üretilememiş; bunun üzerine İznik kadısı ferman yayınlayarak yabancı talepleri durdurmuş ve Selimiye için çini üretimi yapılmasını istemiş.
Düz levha çinilerinin çok kullanılmaya başlanmasıyla, İznik’te daha önce yoğun olarak üretilen tabak, vazo, fincan, ibrik, sürahi, tepsi, kandil gibi eşyaların yapımının giderek azaldığını görüyoruz. Levha çinilerde, mimari bezemeyle daha çok uyuşan canlı ve parlak renklere yer verilmeye başlanmış. Dolayısıyla levha çini döneminde gözde renkler olarak kobalt mavisi, turkuaz ve domates kırmızısı öne çıkmış.
16. yüzyılın ikinci yarısından sonra, ustalara göre farklılaşan değişik uygulama teknikleri, yerini ‘sıraltı’ adıyla bilinen tekniğe bırakmış. Bu teknik şöyle anlatılıyor:
Çini levhalara önce bir astar çekilir, sonra desenin dış çizgileri çizilerek içleri arzulanan renklerle boyanır. Hazırlanan çini veya levha sır içine daldırılıp kurutulduktan sonra fırına verilir. Fırında ince bir cam tabakası halini alan saydam sırın altında tüm renkler parlak biçimde ortaya çıkar.
Bu teknik detaylar bir yana, o dönemde İznik çinilerinde kullanılan domates kırmızısı renk bir daha hiç elde edilememiş. Öyle ki, günümüzün ileri teknolojisi bile bu konuda işe yaramamış.
İznik çinilerinin zirvede olduğu dönemde çok kaliteli bir teknik ve zarif bir desen anlayışı hemen kendini gösterir. Bu güzel desenlerde lale, karanfil, nergis ve gül goncası gibi çiçekler ile üzüm salkımları, çiçekli ağaçlar görülür. Ayrıca hançer biçimindeki yapraklar ve bunların arasında kuş figürleri de bolca kullanılmış.
Çini sanatımızda 17. yüzyılın ilk yarısından itibaren teknik açıdan bir duraklama ve gerileme başladığını görüyoruz. Domates kırmızısı kahverengiye dönüşmüş, renkler solmuş, sıraltında akmalar görülmüştür. Sır parlaklığını yitirmiş, çatlaklar belirmiş, beyaz zemin kirli ve benekli bir görünüm almıştır. Desenler bir süre daha korunmasına rağmen artık inceliklerini yitirmiştir.
Çeşitli dönemlerde İznik çiniciliğini yeniden canlandırma çalışmaları da bir sonuç vermemiştir.
Bugün İznik çiniciliği, o dönemlerde ulaştığı zirveye özlemekte. Tekniğiyle, desenleriyle o kaliteyi yakalamak şüphesiz çok zor. Ama yeryüzünün gördüğü en güzel medeniyetin estetiğini yaşatma adına, bu güzel sanatı bir adım öteye taşıma çabası hiç de boşuna olmasa gerek.

Deepanti'nin Yorumu

''İznik Çinileri'' Yazısını Beğendim Gerçekten Arkadaşlarım.Çini Kültürümüzde Yıllardır Var.Bu Yazı İle Beni Ve Sizleri Bilgilendirir Açıksası.Yazarın Kendisini Tebrik Ederim.
 

GuL-i YaReN

Well-known member
Baska uyeleri bilmem ama beni bilgilendirdigi kesin:)
ALLAH razi olsun.

Bir kaç resim paylasayim dedim izninizle...



42583141gw6.jpg


16756701uv9.jpg


84069532lq9.jpg


96930259ze2.jpg


68828991sb2.jpg
 

ebrar172

Well-known member
evet bize ait olan her güzel şeyi ustalıkla yok ediyoruz...
bize ait olmasına bile gerek yok hatta güzel olan herşeyi mahvetmekte mahiriz..

Deepanti güzel paylaşım için teşekkürler , Yaren çiniler muhteşem mübareğim sizede teşekkür ederiz..



84069532lq9.jpg



hayran olmamak elde değil..
 
Üst