çalgılı ilahi

nur5

Well-known member
Olup bitenleri, din adına yapılan rezaletlikleri gördükçe, ahir zamanda olduğunu daha iyi anlıyor insan. Hemen Ehli Sünnet Kasidesi’ndeki şu dörtlük akla geliyor: “Bugünkü şaşkın halleri eylemişti, Resul beyan/ Demişti: Bir gün gelecek; garib olur bana uyan/ Her evde çalgı çalınır; işitilmez olur ezan/ Alim bulunmaz bir yerde cahillere kalır meydan...”Bu girizgahtan sonra, gündem yoğunluğu ile bahsedemediğim geçen ramazan ayında görülen renkli görüntülere yer vermek istiyorum bugün. En renkli yerlerden biri de dini kitap fuarları. Buralara giden kendini, halk türküleri konserinde veya saz evinde zannediyor. Her türlü çalgı aleti eşliğinde söylenen ilahiler, dinleyenlerin nefsini okşayan yine çalgılı, defli ve dümbelekli kadın sesli ilahiler...

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum; son yıllarda hızlı ve sinsi bir şekilde dinin içine müzik sokulmaya çalışılıyor. Çünkü dini bozmanın en kolay yollarından biri budur. Hristiyanlığı aslından uzaklaştıran önemli unsurlardan biri de Kiliselere müziğin sokulmasıdır. İslamiyeti de Hristiyanlığın durumuna düşürmek için müziğe ağırlık verilmektedir.

Tabii ki böyle bir proje iç dinamiklerle yapılamaz. Etkili dış destek de lazım. Aşağıdaki gazete haberlerine bakılınca bu desteğin planlı bir şekilde sinsice fazlasıyla verildiği görülüyor:

“Yedikule Zindanları, iftardan sonra zindan duvarlarını sarsacak kadar tempolu bir konsere tanıklık etti. Mustafa Özcan’ın Kur’an tilavetinden sonra Avusturya’dan gelen ve daha çok Türk Tasavvuf Musikisi icrasıyla tanınan Abdurrahman Toprak, soğuktan titreyen kalabalığı kendine eşlik ettirmeye çalışarak ilahi söyledi. Ardından bir zamanların ‘Yeşil Pop’çuları sahneye çıktı. Daha sonra heyecanla Yusuf İslam’ın geldiği müjdelendi. Hip Hop şarkılarıyla İslam çağrısı yapan, ramazan münasebetiyle özel olarak getirtilen Amerikalı müzik grubu Native Deen (Yerli Din) de sahnede yerini aldı. Her biri en fazla 20 yaşında üç tane çikolata renkli Afro-Amerikan, başlarındaki beyaz takkeler ile koşarak sahneye fırladı. Grubun üyeleri Joshua Salem, Naim Muhammed ve Abdülmelik Ahmed sahnede izleyici ile kurdukları diyalog açısından Yedikule Zindanlarındaki kalabalığı adeta kendinden geçirdi. En fazla ortaokul öğrencisi oldukları her hallerinden belli çocuklar, başlarına beyaz namaz takkelerini geçirmiş sahnenin hemen önünde ‘hip hop’ figürleriyle dans ettiler. Gece, Native Deen’in genç üyeleri ile öncüleri olan Yusuf İslam’ın birlikte söylediği sazlı sözlü ‘Taleal Bedru’ ile noktalandı...”

Yedikule’de verdikleri konser büyük rağbet gören Amerikalı Native Deen grubu Eyüp Sultan’ı ziyaret edip, biri imam olup camide cemaatle namaz kılmayı da ihmal etmiyorlar. Gazetelerde bu fotoğraflar da yayınlanıyor. Verilen mesaj açık; namazımızı da kılıyoruz. Müziğin namaza, Müslümanlığa manisi yok.

Ramazan aylarında yoğunlaştırılan bu faaliyetler projenin birinci aşamasıdır: Bu aşamada, dinimizce haram olan müziği meşru hale getirmek. (İbadetlerin içine sokulursa, mesela müzikli Kur’an-ı kerim okumak, mevlid, ilahi söylemek küfür olur.) Daha sonra da, müziği Hristiyanlıkta olduğu gibi ibadetin bir parçası haline sokmak. Birinci aşamada hayli yol alındı. Müziğin girmediği Müslüman evi neredeyse kalmadı.


Geçen ramazanda pek çok otelin kapısında, “Canlı müzik eşliğinde iftar” afişlerini gördük. İşte Istanbul’da beş yıldızlı bir otelin ilanı: “Zengin bir mönünün sonunda Çeşmi bülbül Fasıl Grubu eşliğinde her akşam iftar...” Dört kız, ellerinde tambur, bendir, kanun ve ut eşliğinde, “Ben yanarım yane yane”,”Sordum sarı çiçeğe...” ilahilerini seslendiriyorlar iftarda. Ardından saz eserleri...

Akşama kadar Allah için oruç tutan, akşam genç kızların seslendirdiği Klasik Türk Müziği eşliğinde iftar ediyor. Açıkça, ibadete haram karıştırıyor. Eğer bu yaptığını helal kabul ediyorsa bu haram küfre dönüşür.

Artık şap ile şeker karıştı. Eskiden saflar ayrı ve netti. Kim ne yaptığını biliyordu. Her şeyin cılkı çıkmamıştı, curcunaya dönmemişti. İçki içecek olan meyhaneye, eğlenecek olan eğlence yerine, ibadet edecek olan da, camiye giderdi. Haram işleyen de günahını bildiği için üzülürdü. Üzüldüğü, yaptığını meşru görmediği için de küfre düşmezdi. Şimdi her şey birbirine karışmış durumda. İbadet mi yapıyor, eğleniyor mu belli değil. Bütün bunlar müziği ve haramları meşrulaştırmanın, haramı helali birbirine karıştırmanın yani “Dini sulandırma” projesinin bir parçasıdır.

Görünüşe bakıldığında bu davranışlar halkın cahilliğine veriliyorsa da, bu o kadar basit bir hadise değildir. Müslümanlar bu hale planlı bir şekilde, belli bir proje doğrultusunda getiriliyor. Bu projenin içeride ve dışarıda bayraktarlığını yapan pek çok kimse var. Rock Müziğin başını çeken Cat Stevensdiğer ismi ile Yusuf İslam’ın takip ettiği çizgi hayli enteresan. Önce İslam âlimlerinin kitaplarından ve çevresindeki Müslüman kimselerden müziğin haram olduğunu öğrenip Müslüman olmasıyla beraber müziği de bırakıyor. Daha sonra birden fikir değiştiriyor. Bu değişikliği de kendince şöyle yorumluyor: “Başlangıçta müzik konusunda şüphelerim oluşmuştu. Daha sonra Kur’ana ve hadislere baktım, müzük ile ilgili bir şey göremedim. İyi, faydalı şeyleri İslamiyet emrediyor. Müzik iyi ve faydalı olduğuna göre, haram olamaz diye yorumladım. Yeniden çalışmaya başladım...”
Binlerce İslam alimi, Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere dayanarak Müziğin haram olduğunu söylüyorlar; bu ise, göremedim, diyor.

Kendisine, “Yedikule’de hip-hop grubu Native Deen ile birlikte sahneye çıktınız. Bu hip-hop tarzını nasıl buluyorsunuz?” diye soruyorlar, o da, “ Native Deen, gençleri İslam’a ve Allah’a çağırıyor. Albümleri insanlık adına son derece olumlu mesajlar içeriyor. Bence gayet de başarılı bir hip-hop örneği ortaya çıkarıyorlar” diyor. Yani dinimizin haram kıldığı müzik vasıtasıyla gençler İslama çağrılıyor. Böyle çağrılarla gelenlerin İslami anlayışını, yaşayışını artık siz düşünün.

Yapılan bu kadar İslam dışı davranışlardan sonra insan ister istemez şüpheye düşüyor. Acabalar akla geliyor. Bu tip insanlar, bu tip gruplar acaba belli maksatlar için mi Müslümanların arasına sokuluyor?! Dinimiz zahire göre hüküm verir. Müslüman oldum diyeni Müslüman kabul ederiz. Fakat bu, ihtiyadı elden bırakmaya da mani değildir.

İstanbul’a geldiğinde görüştüğümüz Beyzadelerden yaşı doksanın üzerinde olan Fethi Sami Baltalimanı amca var. Bir konuşmamızda şunu söylemişti: “Evladım, ben altmış yıldır İngiltere’deyim. Siz benim kadar İngilizleri tanımazsınız. Bir İngiliz, ‘ben Müslüman oldum’ dese, dinimiz zahire göre hareket etmemizi emrettiği için onu Müslüman kabul ederim. Fakat onun samimiyetinden şüphe duyarım!..”

İngiliz Cat Stevens(Yusuf İslam), İngiltere’de müzik eğitimini tamamlayan Yusuf İslam’ın yetiştirmesi Azeri Sami Yusuf ve Amerikalı Native Deen gibi şarkıcılardan sonra şimdi de İngiliz kültürünün hakim olduğu Malezya’da ortaya çıkan şarkıcı İmad üzerinden, “İslami Müzik” adı altında İslam âlemine dolayısıyla İslamiyete müzik sokulmaya çalışılıyor.

Son çalışmasının tanıtımı için İstanbul’a gelen ve basında geniş yer verilen İmad’ın ramazan ayında İngilizce, Arapça, Fransızca ve Türkçe “müzikli ilahi” albümleri çıkmış. Sanatçı bir aileden geldiğini söyleyen İmad, 14 yaşında medrese eğitimi aldığını, okulda hocalarının sesinin güzel olduğunu fark ederek kendini müziğe yönlendirdiklerini ifade ediyor. Burada çaktırmadan ince bir mesaj veriliyor. Nedir bu? Medrese, dini eğitim verilen bir yer. Dolayısıyla müziğin dini açıdan bir sakıncası olmadığını, hatta medrese tarafından yönlendirildiğini vurgulamış oluyor.

“İslami Müzik” dedikleri nedir, diğer müziklerden farkı nedir? Aslında fark yok aralarında. Fark denebilecek tek şey bestelerde, “Allah” “Peygamber” gibi kelimelerin ve isimlerin geçmesi.

Bir şeyin “İslami” olabilmesi için, dinî kaynaklarda geçmesi, emredilmesi gerekir. Dinimizin asli kaynakları olan Kur’an-ı kerimde ve Hadis-i şeriflerde müziğin yeri yoktur. Aksine İslam âlimleri, Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere dayalı olarak söz birliği ile müziğin İslamda yeri olmadığını, haram olduğunu bildirmişlerdir.

Bunun için müzik kelimesinin “Tasavvuf” veya “İslam” kelimesi ile yan yana gelmesi mümkün değildir. “İslami Müzik” saçmalığını savunmak, zemzemin içine şarap katmak gibi çirkindir. Bu, zemzeme yapılacak en büyük hakarettir. Birileri, vazifeleri gereği kasıtlı olarak bunu yapabilir fakat Müslümanların buna alet olması affedilebilir hata değildir.

Bazıları, Peygamber Efendimizin Medine’ye teşriflerinde, kadınların tef eşliğinde karşılamalarını, “Talea’l-Bedru”yu söylemelerini ve Hz. Aişe’ye kadınların tef çalıp oynamalarını dinletmesini delil göstermeye çalışıyorlar. Büyük İslam alimi İbn-i Hacer hazretleri bunların Benî Neccâr cariyeleri, köleleri olduğunu zaten kendilerinin”Bizler Benî Neccar’ın cariyeleriyiz, Muhammed ne güzel komşudur!” dediklerini bildirmiştir. Hz. Aişe’nin, Peygamberimizin yanında kasidelerini dinlediği kadınlar da birer cariyedir, hür kadın değildir. Görüldüğü gibi tef çalıp kaside okuyan kimseler küçük çocuklarla cariyelerdir. Bunun böyle olduğunu İmam-ı Buharî de bildirmiştir.
Çalgı aleti eşliğinde söylenen, ilahinin, şarkının, kasidenin dinimizde haram olduğunda söz birliği vardır. Hatta ilahinin müzik aleti ile söylenmesi ile ibadete müzik sokulduğu için haramdan öte küfür olduğu bildirilmiştir. Hadis-i şeriflerde, “İlk tegannî eden şeytândır” “Müzik, kalbde nifâk hâsıl eder”, “Allahü teâlâ, beni âlemlere rahmet olarak ve çalgıları, cahiliye âdetleri ve putları yok etmek için gönderdi” buyurulmuştur.

Harama helal diyen ve haramı ibâdete karıştıran kâfir olur. Resulullah efendimizin geldiği bir evde, küçük kızlar tef çalıp şarkı söylüyorlardı. Şarkıyı bırakıp, Resulullahı övmeye başladılar. “Benden bahsetmeyin! Beni övmek (mevlid, ilahi) ibâdettir. Eğlence, oyun arasında ibâdet caiz değildir” buyurdu (Kimya-i saadet). Tef, çalgı çalarak veya oyun arasında Kur’an okuyan, ibadet eden kâfir olur, dinden çıkar. (Tergib-üs-salât)
 

ESRA1

Well-known member
Allah razı olsun. Hepimizde nefis var ve nefsimize söz geçiremiyoruz bazı zamanlarda Allah hepimize nefsimize söz geçirmemizi nasib etsin.AMİN
 

guftepira

Well-known member
http://www.tevhid.gen.tr/islama-gore-hayat/32322-islami-dini-muzik/#post146056

adresindeki ifadelerimlede belirttiğim gibi; yanlı vede katı bir bakış açısıyla yazılmış bulmaktayım bu yazıyı..

yinede belirtmek istiyorumki konunun uzmanları bu hususta en doğru olan cevabı vereceklerdir.

merak ediyorum bu yazıyı kaleme alan kardeşimiz mevlanayı, ıtriyi, dede efendiyi hiç duymamışmı?

birde bir hususta eleştrimi dile getirmek istiyorum:


Bazıları, Peygamber Efendimizin Medine’ye teşriflerinde, kadınların tef eşliğinde karşılamalarını, “Talea’l-Bedru”yu söylemelerini ve Hz. Aişe’ye kadınların tef çalıp oynamalarını dinletmesini delil göstermeye çalışıyorlar. Büyük İslam alimi İbn-i Hacer hazretleri bunların Benî Neccâr cariyeleri, köleleri olduğunu zaten kendilerinin”Bizler Benî Neccar’ın cariyeleriyiz, Muhammed ne güzel komşudur!” dediklerini bildirmiştir. Hz. Aişe’nin, Peygamberimizin yanında kasidelerini dinlediği kadınlar da birer cariyedir, hür kadın değildir. Görüldüğü gibi tef çalıp kaside okuyan kimseler küçük çocuklarla cariyelerdir. Bunun böyle olduğunu İmam-ı Buharî de bildirmiştir.
Çalgı aleti eşliğinde söylenen, ilahinin, şarkının, kasidenin dinimizde haram olduğunda söz birliği vardır. Hatta ilahinin müzik aleti ile söylenmesi ile ibadete müzik sokulduğu için haramdan öte küfür olduğu bildirilmiştir. Hadis-i şeriflerde, “İlk tegannî eden şeytândır” “Müzik, kalbde nifâk hâsıl eder”, “Allahü teâlâ, beni âlemlere rahmet olarak ve çalgıları, cahiliye âdetleri ve putları yok etmek için gönderdi” buyurulmuştur.



bu şekilde olayın kölelik boyutuna indirgenmesini pek içime sindiremedim.
islam hukukunda elbette köleliğin yeri ve ahkamı mevcuttur,
lakin bu konunun içinde bu şekilde yer alması
ve sadece kölelerin dinlenmesi caiz dir gibi bir ifadenin
çıkartılması bana tırmalayıcı bir yaklaşım gibi gelmektedir..

şayet böylese bile bu şekilde yazılmaktan ziyade (buhari dedi gibi)
kaynak ve referansların belirtilmesi gerekmektedir.

sadece endişelerimi dile getirmek istedim, konuya vakıf birisi değilim
yazının çok laubali, ilmi ciddiyetten uzak, sığ
vede dar bir bakış açısıyla yazıldığını da üzülerek belirtmek isterim.

anlayışınıza tekrar teşekkür ederim nur5 kardeşim.
 

nur5

Well-known member
ben de çok teşekkür ederim kardeşim açık söylemek gerekirse bu hadislerin kaynağının belirtilmemesi benim de dikkatimi çekmişti yazıyı yazan bunu atlamış sanırım ama buyurun size kaynakları belirtilen birkaç hadis-i şerif:
(İlk teganni eden şeytandır.) [Taberani]
(Sesini gına ile yükseltene şeytan musallat olur.) [Deylemi]

(Rahmet melekleri, ceres, [çan, zil, çıngırak] bulunan yere girmez.) [Nesai]
(Melekleri, köpek ve çan bulunan kafileye yaklaşmaz.) [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi]

(Ceres, şeytanın mizmarıdır.) [Müslim, Ebu Davud, Nesai] [Mizmar çalgıdır]
(Şarkıcı kadını dinlemek, yüzüne bakmak haramdır.) [Taberani]

(Cenab-ı Hak, zurna, gırnata, ud, def gibi bütün çalgı aletlerini, cahiliyet döneminde tapınılan putları kaldırmamı emretti.) [İ.Ahmed]

(Bir zaman gelecek, zina, içki ve mizmarı [çalgıyı] helal sayanlar çıkacaktır.) [Buhari]
(Musiki, kalbde nifak hasıl eder.) [Beyheki]

(Suyun otu büyüttüğü gibi, şarkı, oyun ve eğlence kalbde nifakı büyütür.) [Deylemi]
(Rabbim içkiyi, kumarı, darbukayı ve şarkıcı kadınları haram kıldı.) [İ. Ahmed]

(İçkilere başka isim verilerek içilir. Çalgılarla eğlenirler. Allahü teâlâ, onları yere batırır, domuz ve maymun haline getirir.) [İbni Mace]

(Şunlar zuhur ederse, ümmetimin helaki hak olur: Lanetleşmeler, içkiler, çalgılar ve erkeğin erkekle, kadının kadınla iktifa etmesi.) [Deylemi, Hâkim]

(Mizmarları, putları yok etmek için gönderildim.) [İ. Ahmed, Ebu Nuaym, İ. Neccar]

(İblise, “Mizmarlar [çalgılar] müezzinin, yazıların dövme, Resulün [elçin] kâhinler, ve falcılardır” denildi.) [İbni Ebiddünya, İbni Cerir, Taberani]

(İki ses melundur: Nimete kavuşunca çalgı, musibete maruz kalınca feryat.) [Bezzar]
(Nimete kavuşunca mizmar [çalgı çalmak] gazabı ilahiye sebep olur.) [Deylemi]

(Şarkılar, içkiler yayılınca, yere batmalar görülür.) [Tirmizi, Ebu Davud, İbni Mace]
(Kur’an mizmarlardan okunmadan önce salih amel işlemekte acele edin.) [Taberani]

(Kur'an mizmarlardan okunduğu zaman ölebilirsen öl.) [Taberani]
(Kur'anı mizmarlardan [çalgı aletlerinden] okuyanlara Allah lanet eder.) [Müsamere]

(Belaya maruz bırakan 15 kötü âdetten biri çalgıların yayılmasıdır.) [Tirmizi]
(Gözün zinası [harama] bakmak, kulağın zinası [haram şeyleri] dinlemektir.) [Müslim]

Resulullah çalgı aletleriyle para kazanmayı yasakladı. (Begavi)

- Def ile şarkı türkü söylenir, ilahi söylenmez. Çünkü ilahi ibadettir. İbadete çalgı karıştırılmaz. Tasavvuf müziğinin dinde yeri yoktur. Resulullah efendimizin geldiği bir evde, küçük zenci kızları [cariyeler] def çalıp şarkı söylüyorlardı. Şarkıyı bırakıp, Resulullahı övmeye başladılar. Resulullah efendimiz, (Onu bırakın, oyun arasında beni övmeyin. Beni övmek [ilahi söylemek] ibadettir. Eğlence, oyun arasında ibadet caiz değildir) buyurdu.
(K. Saadet)
daha paylaşacak çok şey var yeri geldikçe paylaşmaya çalışırım inşaallah
şunu belirtmek isterim ki benim amacım kendimi haklı çıkartmak değil eğer bu hadisler olmasaydı ben herkesin vicdanına havale eder ve bu konuyu kapatırdım sonuçta herkesin sevabı da günahı da kendine ama ortada bir gerçek var ve ben bunu haykırmakla kendimi yükümlü hissediyorum selametle kardeşlerim
 
H

hatve

Misafir
[highlight]
Hem, nasıl medeniyet-i hâzıra, hikmet-i Kur’ân’ın ilmî ve amelî i’câzına karşı mağlûp oluyor;
öyle de, medeniyetin edebiyat ve belâğatı da Kur’ân’ın edeb ve belâgatına karşı nisbeti,
öksüz bir yetimin muzlim bir hüzün ile ümitsiz ağlayışı; hem süflî bir vaziyette sarhoş bir ayyaşın velvele-i gınâsının (şarkı demektir) nisbeti ile
ulvî bir âşığın muvakkat bir iftiraktan müştâkàne, ümitkârâne bir hüzün ile gınâsı (şarkısı);
hem, zafer veya harbe ve ulvî fedâkârlıklara sevk etmek için teşvikkârâne kasâid-i vataniyeye nisbeti gibidir.
Çünkü, edeb ve belâgat, tesir-i üslup itibâriyle ya hüzün verir, ya neşe verir.

Hüzün ise, iki kısımdır:
Ya fakdü’l-ahbabdan gelir, yani ahbabsızlıktan, sahipsizlikten gelen karanlıklı bir hüzündür ki,
dalâletâlûd, tabiatperest, gafletpîşe olan medeniyetin edebiyatının verdiği hüzündür.
İkinci hüzün, firâkü’l-ahbabdan gelir.
Yani ahbab var; firâkında müştâkàne bir hüzün verir.
İşte şu hüzün, hidâyetedâ, nurefşân Kur’ân’ın verdiği hüzündür.

Ammâ neşe ise, o da iki kısımdır:
Birisi, nefsi hevesâtına teşvik eder; o da tiyatrocu, sinemacı, romancı medeniyetin edebiyatının şe’nidir.
İkinci neş’e, nefsi susturup, ruhu, kalbi, aklı, sırrı, maâliyâta, vatan-ı aslîlerine, makarr-ı ebedîlerine, ahbab-ı uhrevîlerine yetişmek için latîf ve edebli mâsumâne bir teşviktir ki;
o da Cennet ve saadet-i ebediyeye ve rü’yet-i Cemâlullâha beşeri sevk eden ve şevke getiren Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın verdiği neşedir.[/highlight]


Üstadımızın bu izahına binaen musıki veya teganninin insana yaptığı tesir haram veya helal
oluşunu belirler.
Bütün çalgılara veya namelere haram demek ifratkar bir tevil olur ki bukadar
kesin yorum ben hiç duymamıştım.
Herkes vicdanını yoklasa pekçok ilahi veya melodi veya sözün kendinde ulvi hisleri tahrik ettiğini veya ALLAHa yaklaştırma nevinden bir tesir bıraktığını tecrübe etmiştir.elbetteki tersi olduğunda nefsimiz temayül ettiğinde de vicdanımız bunu biliyor.
Bununla birlikte takvaya çok dikkat eden insanlar için veya gafletten uzaklaşma nispetinde Kurandan başka hiçbirşey dinlemek istemediğiniz zamanlar da oluyor ki bu taktire şayandır.ama unutmamak gerekirki hükümler umuma bakar.
Müzikli ilahiler veya müspet manaları olan şakılar bence bir ihtiyaca cevap veriyor.bu ihtiyaçta zaten ahir zaman tezahürü her türlü eğlencele kesretle temayül eden insanlar için
envenüşşer kabilinden onları değilde bunları dinleyebilirsiniz diyebileceğimiz türden.
düşünmemize vesile olduğunuz için teşekkürler samimiyet ve ihlasınızdan dolayı sizi taktir etmekle birlikte yorumlarınıza katılmadığımı belirtmek isterim nur5 kardeşim........selametle
 

guftepira

Well-known member
nur5 kardeşim, konuya kattıkların için çok teşekkür ederim.

hatve, kardeşim yazdıklarınıza şiddetle katılıyorum hatta ilk bu konuyu gördüğüm
andan itibaren aklımdaki yaklaşım tamıtamına üstadın bu sözleri idi.

haramdır demek evet çok kesin bir hüküm lakin bunca rivayet varkende
dememek için ciddi düşünmek gerekiyor.

sanırım üstadın yaklaşımı gibi olayın kendisinden ziyade, etkilerini konuşmak
ve ona göre çıkarımda bulunmak daha doğru olacak kanaatindeyim.
 

ESRA1

Well-known member
paylaşımlarınız için teşekkür ederim. üstadın söyledikleri, rivayetler ve hadisler yazılmış hepimiz kendimize göre muhakkak faydalanacağızdır bunlardan.Allah razı olsun. Böyle güzel ve açıklayıcı yazılar varken hiç birimizin şu iyidir veya şu kötüdür dememize ne gerek kaldı nede ihtiyaç. Selametle..
 

nur5

Well-known member
çok doğru söyledin esra kardeşim bence de birşey söylemeye gerek kalmadı yazılanlar ortada zaten herkes istifade edecektir hiç kimsenin içinde kötü bir niyet olmadığına eminim ben de hatve ve guftepira kardeşlere çok teşekkür ederim paylaşımlarınız için Allah'a emanet olun
 
Üst