Mealini söyle, cemaatini söyleyeyim!

Ali Said

Well-known member
Newsweek Dergisi bu sayısında Türkiye'de Cemaatler arası 'Meal Savaş'larını gündeme taşıdı. Adem Demir imzasıyla yayınlanan makale Türkiye'de yeni bir tartışma başlatacak gibi görünüyor..


[FONT=Georgia, serif]Adem Demir /[FONT=Georgia, serif]Newsweek Türkiye
[/FONT]
İstanbul Fatih’te bir apartmanın zemin katı. Kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün mescidi burası. Erkenden gelenler ona yakın olmak için ön safları zorluyor. Her Cuma namaz vaktinde olduğu gibi adım atacak yer yok. Cübbeli Ahmet, kürsüde kendine has üslubuyla vaaz ederken cemaatin iyi tanıdığı bir ismi sert sözlerle eleştiriyor. Bu kişinin düşüncelerinin “sapkın ve tehlikeli olduğunu” belirtip insanları uyarıyor. Namaz çıkışında kapıdaki görevliler cemaatin eline birer broşür tutuşturuyor. Broşürün kapağında “Mustafa İslamoğlu’nun Bidatlerine Reddiye: HAKSÖZ” ifadeleri dikkat çekiyor. Cübbeli Ahmet Hoca’nın biraz önce isim vermeden eleştirdiği kişiyle ilgili sert sözlerin yer aldığı metni insanlar okuya okuya ev ve işlerine gidiyorlar.

Her hafta dozajı artan kavganın ardında AKABE Grubu’nun lideri Mustafa İslamoğlu’nun yazdığı bir Kur’an meali var. İsmailağa cemaatinin veliaht lideri Cübbeli, İslamoğlu’nun “Hayat Kitabı Kur’an/Gerekçeli Meal” kitabıyla “İslam ve Müslümanlar’a büyük zarar verdiğini söylerken, tarikat mensupları onun melun (Allah tarafından lanetlenmiş) olduğunu savunuyor. Bu üslupta olmasa da İslamoğlu gibi meal yazarlarına ilahiyatçıların tepkisi de büyük. Aslında meal tartışmaları 1970’lerden beri yapılıyor fakat bugün farklı ve daha sarsıcı bir kavga söz konusu. İlahiyatçılara göre Türkiye’de her cemaat kendine has bir meal oluşturmaya başladı. Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Ebubekir Sifil, “Operasyonel Meal Yazıcılığı” başlıklı makalesinde, “Günümüzde özellikle meal üzerinde yeni bir din anlayışının inşası söz konusu” diyor. İlahiyat Profesörü Süleyman Ateş bunun tehlikeli sonucunu “cemaat ve tarikatlar İslam’da bölünmeye yol açacak duruma geldi” diye özetliyor.

İslam bilginlerine göre İslam’ın ilk kaynağı tartışmasız Kur’an-ı Kerim. Ardından sünnet, icma ve kıyas geliyor. Meal, Kur’an’ın birebir Türkçe açıklaması anlamına geliyor. Ancak Türkçe meal, Kur’an olarak kabul edilmiyor. Müfessirler, mealin hiçbir zaman Kur’an yerine geçmeyeceğinde hemfikir. Kur’an ilk ve en önemli kaynak olduğu için onunla ilgili her çalışma İslam dünyasında büyük yankı buluyor. Bu kaynağın herkes tarafından okunup anlaşılması için çabalar her dönemde sürüyor. Bu yüzden pek çok kişi Kur’an meal ve tefsiri yazdı. Kesin olmayan bilgilere göre Türkiye’de son 50 yılda 115 farklı kişi, 115 farklı meal kaleme aldı ve piyasaya sürdü. Mustafa Nejat Sefercioğlu, İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi’nin (IRCICA) 1998’de tamamlanan bir araştırmasından yola çıkarak “Kur'an Bibliyografyası” isimli bir kitap yazdı. Bütün dünya dillerinde Kurân-ı Kerîm tercümelerinin (meal) ele alındığı kitaba göre 65 dilde 2 bin 672 adet basılmış Kur’ân-ı Kerim tercümesi var. Sırasıyla Farsça, Türkçe ve Urduca tercümeler, tespiti yapılan tercümelerin yaklaşık yüzde 95’ini oluşturuyor. Bu oran Türkçe meal çalışmalarının ne kadar yaygın olduğunu ortaya koyuyor.

50532.jpg

“Meal Kültürümüz” isimli kitabın yazarı Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Mustafa Öztürk, mealin her dönemde okuyucu bulduğunu, dolaşımdaki her mealin az ya da çok rağbet gördüğünü belirtiyor. Meal basma ve satma faaliyeti yürüten onlarca yayınevi, bastırdıkları mealin ne kadar sattığına ilişkin rakam vermiyor. Bunun sebebi, devlete vergi öderken beyan ettikleri rakamları düşük tutmaları olabilir. Yine de farklı kaynaklardan teyit ettiğimiz bilgilere göre uzun süredir piyasada olan Elmalılı Hamdi Yazır ve Ömer Nasuhi Bilmen’in mealleri, birer milyondan fazla sattı. Yarım milyonu deviren meallerin sayısı da azımsanamaz. İşaret Yayınları’nın bir yetkilisi, Muhammed Esed’in “Kur'an Mesajı” mealinin 500 binden çok sattığını söylüyor. Yaşar Nuri Öztürk’ün “Kur’an-ı Kerim Meali (Türkçe çeviri)” kitabı 150 baskı yaptı. Bu da 500 bin civarında bir satışa tekabül ediyor. Prof. Suat Yıldırım ve Prof. Süleyman Ateş’in mealleri de çok satanlardan. Bu arada devletin en yüksek dini kurumu Diyanet İşleri Başkanlığı da farklı kişilere meal yazdırıyor. Bir heyet tarafından kaleme alınan ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından çıkarılan “Kur’an-ı Kerim Meali” ve yine Diyanet tarafından bastırılan Prof. Dr. Halil Altuntaş ile Dr. Muzaffer Şahin imzalı aynı adlı eser de çok satanların başında.

Türkiye’de mealciliğin yaygınlaşmasının birçok nedeni var. İlahiyatçılara göre “ticari amaçlar,” “kariyer yapma” ve “gruba mensubiyet” bu nedenlerin başında geliyor. Tahminen Türkiye’de yılda 650 - 700 bin adet meal okuyucuyla buluşuyor. Cep, orta, büyük boyları bulunan bu meallerin fiyatlarının 25 ila 100 lira arasında değiştiğini söylersek işin ticari boyutu ortaya çıkmış olur. Bunun yanında, her cemaat ve dinî hareketin kendine ait bir meale sahip olma isteği de piyasada çok sayıda farklı mealin bulunmasında önemli bir faktör. Dr. Sifil, “Her cemaat ve tarikatın kendine göre bir İslam anlayışı, kabul ve retleri var. Böyle olunca her cemaat kendi İslam şablonunu, Kur’an üzerinde bir meşruiyete kavuşturmak istiyor. Bunun en iyi yolu da meal yazmak” diyor.

Ancak farklı amaçlarla yazılan meallerde risk büyük. İlahiyatçılara göre, Muhammed Esed’in mealinin çok kötü bir kopyası olarak değerlendirilen İslamoğlu’nun meali gibi piyasadaki pek çok meal hatalarla dolu. Örneğin “takva” sözcüğü İslami literatüre göre “korunmak” demek. Üstelik bu tabir Kur’an-ı Kerim’de 274 yerde geçiyor. Ancak birçok mealde, takva tabiri “korkmak, çekinmek ve sakınmak” anlamında kullanılmış. İlahiyatçı yazar Ahmet Tekin, “Takva eğer korku manasında ele alınırsa İslam eşittir korku dini olur” diyor. Tekin’e göre, Diyanet’in mealinde bile 380 grup hata var. Kendisi de bir meal yazarı olan Doç. Mustafa Öztürk başka bir örnek veriyor. Ona göre Necim süresi 7. ve 9. ayetleri Cebrail ile Peygamber arasındaki iletişimi anlatıyor. Ancak birçok meal yazarı Cebrail yerine Allah’ın Muhammed ile görüştüğünü yazıyor. “Ayette, ‘O en yüksek ufukta idi’ olarak anlatılan kişi Cebrail’dir” diyor Öztürk.

İlahiyatçı yazar Ali Eren, Türkiye’de mealcilik yapanların vahim hataları nedeniyle İslam’ın en temel esaslarının bile tartışmalı hale geldiğini savunuyor. “Kimisi Kur’an’da başörtüsü yok’, kimisi var diyor. Kimi meal yazarları, ‘Kur’an’da kurban yoktur’ derken, bunun aksini savunan çok kişi mevcut” diyen Eren, Prof. Öztürk ile Prof. Ateş’in meallerine atıfta bulunuyor. Her iki yazarın meallerinde “Kur’an’da başörtüsü yoktur” manası çıkıyor. Konuyla ilgili konuştuğumuz Ateş, Kur’an’da kadınlara yabancı erkeklerin bulunduğu ortamda ziynetlerini örtmelerinin emredildiğini, bunun da bir örtüyle gerdanlarını örtmek şeklinde olduğu düşüncesinde ısrarlı. Mealdeki hatalara en bariz örnek olarak Abese Suresi’nin 1. ile 6. ayetlerindeki ifadeler gösteriliyor. Burada Peygamber, Mekke’nin ileri gelenleriyle görüşme halindeyken âmâ bir vatandaş gelip bir şey sormak istiyor. Ancak Peygamber o âmâ vatandaşı dinlemeyip yüzünü ekşiterek sırtını dönüyor. Mustafa İslamoğlu ile Ali Ünal’ın meallerinde âmâya sırtını dönen kişinin peygamber değil zengin Mekkeli müşrikler olduğu ileri sürülüyor. Oysa Mustafa Öztürk ve Ahmet Tekin’e göre bu yanlış; Allah, Peygamber’in şahsında engelli insanlara yanlış tutum takınacak insanları uyarıyor. Kaldı ki sonraki ayetlerde Peygamber, Allah tarafından uyarılıyor.

İlahiyat Profesörü Hayri Kırbaşoğlu, “meallerdeki zorlama çeviriler, gereksiz-uygunsuz ifadeler, yanlış hükümler ve yetersizlikler saymakla bitmez” diyor. “Kendi anladığı şeyi Kur’an’a söyletmek” düşüncesiyle hareket eden bazı kişilerin meşhur olmak ve para kazanmak amacıyla en kolay yol olarak meal yazdıklarını savunan Kırbaşoğlu, dini kalitenin yükseltilmesi gerektiği görüşünde. Dr. Sifil ise tartışmanın tekrar başlamasına neden olan İslamoğlu’nun mealinin ilk 60 âyetindeki hataların bile 24 sayfa tuttuğunu söyleyerek Kur’an’a saygı gösterilmesini istiyor. Cübbeli taraftarları ve Furkan dergisince “melun” ilan edilen İslamoğlu ise susmayı tercih ederken piyasadaki meali onun yerine konuşuyor. Meal son zamanların en çok satanı.

HANGİ GRUP HANGİ MEALİ OKUYOR?

Fethullah Gülen Grubu: Prof. Suat Yıldırım’ın “Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali” ile Ali Ünal'ın “Allah Kelamı Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali.”

Süleymancılar: Kur’an-ı Arapçası’ndan okuyorlar. Meal olaraksa Hasan Basri Çantay ve Elmalılı Hamdi Yazar’ınkiler gibi klasikleri tercih ediyorlar.

İsmailağa Tarikatı: Son yıllara kadar Hasan Tahsin Feyizli’nin “Feyzul Furkan”ını okurlardı. Ancak şimdi kendi tarikatlarında öne çıkan kişilerin oluşturduğu bir komisyonun yazdığı “Ruhu-l Furkan” isimli meali okuyorlar. Hem tarikatın lideri Mahmut Ustaosmanoğlu hem de veliahtı Cübbeli Ahmet, bu meali alıp okumaları gerektiğini tavsiye ediyor.

Erenköy Cemaati ya da Altınolukçular: Prof. Hamdi Döndüren’in “Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Meali.”

Milli Görüşçüler: Necmettin Erbakan’la birlikte Saadet Partisi Başkanı Prof. Numan Kurtulmuş’un temsil ettiği bu hareket Kur’an öğrenmeyi, meal ve tefsir takip etmeyi teşvik ediyor. Mahmut Toptaş, Ali Bulaç ve İhsan Eliaçık’ın meallerini okuyorlar.

Nesil Grubu: Nurcu hareketin önemli kollarından. Said Nursi’nin Risale-i Nur’u onlar için başucu kitabı ve aynı zamanda Kur’an tefsiri. Yine de mealsiz değiller. İhsan Atasoy, Ümit Şimşek, Mehmet Paksu ve Cemal Uşsal tarafından kaleme alınan “Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali”ni dikkate alıyorlar.

Menzil Tarikatı: Adıyaman merkezli grubun müritleri daha çok şeyhlerinin ağzından çıkan sözü dikkate alıyor. Onlar da tıpkı Süleymancılar gibi klasikleri tercih ediyor.

İskenderpaşa Tarikatı: Prof. Esat Çoşan’ın vefatından sonra zayıflayan ve Hakyol olarak da bilinen grubun okuduğu meal, Feyizli’nin “Feyzul Furkan”ı.

AKABE Grubu: Hilal TV kurulduktan sonra popülaritesi arttı. 2008’in ortalarına kadar kendi mealleri yoktu. Daha sonra liderleri İslamoğlu’nun yazdığı, “Hayat Kitabı” müritlerin başucu meali oldu.

Bağımsızlar: Sayıları giderek artıyor. Her meselenin tartışılmasından yanalar. Bağımsız ve eleştirel gözle bakan entelektüellerin kaleme aldığı eserleri okuyorlar. Ali Bulaç, İhsan Eliaçık, Doç. Mustafa Öztürk ve Ahmet Tekin’inkiler gibi.

Akademisyenler: Herhangi bir cemaat ve tarikat üyesiyseler önce bunların dikkate aldığı mealleri okuyorlar. Değillerse genelde Türkiye Diyanet Vakfı meali ile Muhammed Esed’in “Kur’an Mesajı’nı” takip ediyorlar.

Sosyete: Kastımız, İslami sonradan öğrenmeye yönelenler. Sayıları çok değil. Genelde Yaşar Nuri Öztürk, Süleyman Ateş ve Elmalılı Hamdi Yazır’ı tercih ediyorlar.

Bu ilginç tartışmanın bütününe Newsweek Dergisi'den ulaşabilirsiniz...
TİME TÜRK

[/FONT]
 

elfaz

Well-known member
İlginç tespitler..

Haddizatında olması gereken bir ayrım değil, ama olmadığını söylememizde yanlış bir ibare olur..Bunu genele de mal etmemek lazım tabi..

İlim insanı okumalı..Nerde hani ufuk açılmış, öğrenme cehdinde olmalı..Şunu okumamalıyım,meşrebime aykırı tarzı bi mantık şasi kanaatimce ahmaklıktır..

Başka bir açıya dikkat çekmeye vesile olmuş olsun bu başlık..Meal okuyorum derken hataya, yanlış ayet açılımlarına düşmeme adna aşağıdaki linki incelemekte faide var inşaAllah..Yayın yayın isim verilmiş, dkkate şayan..

Yeni Ümit Dergisi - Konular
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Bundan on iki sene evvel * işittim ki, en dehşetli ve muannid bir zındık, Kur'ân'a karşı suikastını, tercümesiyle yapmaya başlamış ve demiş ki: "Kur'ân tercüme edilsin, tâ ne mal olduğu bilinsin." Yani, lüzumsuz tekraratı herkes görsün ve tercümesi onun yerinde okunsun diye dehşetli bir plân çevirmiş.
Fakat Risale-i Nur'un cerh edilmez hüccetleri kat'î ispat etmiş ki, Kur'ân'ın hakikî tercümesi kabil değil, ve lisan-ı nahvî olan lisan-ı Arabî yerinde Kur'ân'ın meziyetlerini ve nüktelerini başka lisan muhafaza edemez ve herbir harfi, on adetten bine kadar sevap veren kelimât-ı Kur'âniyenin mucizâne ve cemiyetli tabirlerinin yerini, beşerin âdi ve cüz'î tercümeleri tutamaz, onun yerinde camilerde okunmaz diye, Risale-i Nur her tarafta intişarıyla o dehşetli plânı akîm bıraktı.
25.soz
 

hanedanoglu

Yeni Üye
"Sosyete: Kastımız, İslami sonradan öğrenmeye yönelenler. Sayıları çok değil."

Şu edepsizliğe bakar mısınız?... İslam'ı sonradan öğrenmeye kalkanlar sosyeteymiş... İnsanların kuran okumasından neden bu kadar rahatsız olunuyor? gerçekler ortaya çıkacak diye mi?, bize 40 yıldır din adına anlatılan hurafeler meydana çıkacak diye mi??

Yaşar Nuri Öztürk, Süleyman Ateş ve Elmalılı Hamdi Yazır meali okuyanları sosyete diye niteleyen bu amerikan dergisinin art niyetli olduğu çok açık.
 
Üst