Okuyun ve Bunamayın!!!

Huseyni

Müdavim
Ehl-i imanın tatil anlayışı


“Ya öğreten ol, ya öğrenen; ya dinleyen ol, ya da onları seven. Sakın beşincisi olma.” (Hadis-i Şerif)


İnsan diğer mahlûkattan farklı olarak, bu dünyada sürekli bir öğrenme süreci içerisindedir. Başka mahlûklar adeta diğer âlemde tekemmül ettikten sonra bu dünyaya gönderilmiştir. Durum böyle olunca öğrenmeden, kitaptan uzak kalmak insanlıktan uzaklaşmayı netice verir.



Bizim ecdadımız savaşa giderken bile katırlar, develer üzerinde kitap taşıyan bir ecdattır. Öyle ki kitap hayata hayat olmuştur. Ve bu alışkanlığı kazandırmak için devlet politikaları geliştirmişlerdir. Meselâ suç işleyenleri kütüphaneye hapsedip, orada öğrendiği bilgiler ve okuduğu kitaplara karşılık cezasının kaldırılması gibi.


Kitaplar bir medeniyetin devamlılığında son derece önemli rol oynar. Geçmişle bağlantıyı sağlamak ve geçmiş tecrübelerle istikbali şekillendirmek ancak kitaplardan öğrenilenlerle yapılabilir. Tatil ve can sıkıntısı kavramları yan yana gelmez gibi düşünülmektedir. Fakat ne yazık ki, insanların en fazla can sıkıntısı yaşadıkları zaman dilimi yaz tatilleridir.


İnsan hayatı boşluk kaldırmaz. İnsan bir işle meşgul olmazsa can sıkıntısı yaşar. Gerçekten yorgun bir dönemin sonunda dinlenmek ihtiyacı hissedilir. Fakat bu dinlenmeye ne anlam yüklediğimiz önemlidir. Ehl-i sefahetin tatil kavramına yüklediği anlam eğlence, boş vakit, sefahet anlamındaki zevk ve safadır. Oysa ehl-i iman insanların bir an bile boşa geçirecekleri vakitleri yoktur. Ehl-i dünyanın işi tahribat nevinden olduğu için kolaydır. Hatta sadece bir sorumluluğu yerine getirmemek dahi pek çok yıkıma sebep olabilecektir. Oysa ki, ehl-i imanın işi tamirât olduğu için ve hayrın eli kısa olduğundan, bu yolda gidenlerin belli bir çaba içerisinde olması ve boş vakit geçirmemesi gerekmektedir. Bu, dinlenmeyelim anlamına gelmez. Akıllıca yapılacak bir tatil planı ile, rehavetin çöktüğü, tembellik hastalığına daha kolay düşüldüğü bu mevsim, semeredar yapılabilir.



Öğrenme ve öğretme faaliyetinin hiç durmadan devam etmesi gerekir. Öğrenmeyi terk eden kimse, ister on beş yirmi yaşlarında olsun, isterse yetmiş seksen yaşlarında olsun, gerçek ihtiyar demektir. Çünkü zihni sürekli genç tutmak gerekir. Bu da bitip tükenmek bilmeyen öğrenim faaliyetiyle gerçekleşecektir. Nitekim günümüzde bilim, beynin öğrenme faaliyetinin yetersizliği neticesinde bazı hastalıkların sebebi olduğunu söylemektedir. (ihtiyarlık bunaması)


Peygamber Efendimiz (asm), “Sadakanın en değerlisi, Müslüman kişinin ilim öğrenip, Müslüman kardeşine öğretmesidir” buyurmuştur. İşte çok amaçlı yapılacak tatil programlarını, bu hadis-i şerifin irşâdıyla planlamak, gittiğimiz yerlere, muhtaç gönüllere sohbetler, dersler götürme hedefiyle gitmek gerekir. Sıla-i rahim ziyaretleri ve diğer insânî münasebetlerin gereği olan ziyaretleri, bu niyet süslerse, nurun alâ nur bir hizmet teşekkül etmiş olacaktır. Amaçlı geziler, birliktelikler her mü’minin üzerine farz olan ‘emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i ani’l-münker’ vazifesini îfâ etmekle daha da anlam kazanacaktır.



Peki ne okumalıyız?
Faydasız ilimden Allah’a sığınmak gerekir. Bu durumda fayda vermeyecek, insanın hayal ve his dünyasını bulandıracak bilgilerden uzak olmak gerekir. “Bâtılı güzelce tasvir, sâfî zihinleri idlâl eder” (Lemeât) prensibince, akıl midemizi faydasız ilimlerden korumak gerekir. Çünkü oradan giren bir bilgi, sadece orada kalmayacak, yavaş yavaş kalbe doğru ilerleyip, yanlış itikatlara, safsatalara sebep olacaktır. Üstelik faydasız ve zararlı bilgiler, o zamana kadar ki kazanımları, faydalıları da yok edebilir.


O halde, öncelikli olarak öğreneceğimiz bilgiler, insanlık, abdiyyet (kulluk), mahlûkiyet gibi ortak değer, ortak saha bilgilerine öncelik vermek olacaktır. Bugün insanlık değerlerini, kulluk derecelerini arttıran, insanlığın kurtuluşunu temin eden ve küresel bir davranış tarzı kazandıran Kur’ân-ı Kerim’in bu asra yönelik tefsiri olan Risâle-i Nur eserleri, önceliklerimiz arasında olup, yaz programlarının da vazgeçilmezlerinden olmalıdır.



Sıla-i rahim gezilerinden başka, sadece okuma amaçlı yapılan okuma programlarına katılmak ve bu programlarda aklı, kalbi, lâtifeleri doyurarak, içtimâî ve şahsî yıpranmalarımızı tedavi etmeliyiz. Hatta bu programlar öyle planlanmalıdır ki, Risâle-i Nur’un zengin konu muhteviyâtına bütünüyle bir bakış olabileceği gibi, bir konu üzerine ihtisaslaşma şeklinde de planlanabilir. Örneğin bu seneki, belirlenen şehirdeki okuma programı, ‘ene bahsi okuma programı’ veya başka bir şehirde ‘kader bahsi’, başka bir şehirde ‘mu’cizât-ı Kur’âniye bahsi’ ya da ‘İşârâtü’l-İ’câz okumaları’ gibi, Risâle-i Nur’un ince ve dakik meselelerine nüfuz etmeye yönelik planlamalar yapılabilir. Çünkü Risâle-i Nur’un her satırı, hatta her kelimesinin üzerinde,—Kur’ân’ın mu’cize-i mâneviyesi olduğundan—düşünülecek zengin anlam derinlikleri vardır.



Bu derin ve zengin muhteviyât, ancak Allah’ın farklı isimlerine âyine olmuş, farklı farklı insanların, farklı bakış açılarıyla mütalaa ile ancak anlaşılabilecektir.



İşte yaz programları bu derinleşme ve ihtisaslaşma için tam bir fırsat zamanıdır. Dikkatlice okunmuş bir sayfa, hızlıca okunmuş ciltlerden daha istifadelidir. Bu yüzden adeta kanımıza karışacak, zerrelerimize nüfuz edecek derecede hazmederek yapılacak okumalara şiddetle ihtiyaç bulunmaktadır. Hayata geçirilmesi, yaşanılır hale gelmesi için bu eserleri defalarca ekmek ve su gibi okumak gerekmektedir.
YASEMİN YAŞAR
28.06.2009
Yeniasya
 

elfaz

Well-known member
Kalp öyle bir mekanizmadır ki, sen onu doldurmazsan doldurulmaya mazur kalır ve menfi oklar tarafından istila altına alınır..İman dediğimiz nurun mahali de kalp olduğu üzre, biz bu mekanizmayı marifet adına yol katettirecek malumatlar ile doldurmalıyız ki; imanımızın nuru artsın Allah'ın tevfikiyle..

Tatil güzel bir nimet bu yolu kısa zamanda kat etme adına..Sair vakitler o telaş bu telaş derken insn vakit ayıramayabiliyor ve yok şu işim vardı bu işim vardı gibi mazeretleri maattesüf vicdanına kabul ettrebiliyor..Bu bir zaaftır ve acilen yıkılması gereken, tahribi büyük olan bir zaaf..

Ttilin çoğunluğu insanın ubudiyeti adına kurbiyet kazanması adına dolu dolu geçmeli.Tebdil-i mekanda ferahlık vardır düsturu ile olmalı mekan değişikleri..Yahut bulunulan mekanı küçük bir medrese yapabilme iradesinde olunmalı..

Nefse de tatil yaptırılmalı tabiki, bu da ihmal edilmemeli..Hak sahibine hakkını vermek lazım; Meşru Dairede ;)

Forumun okuma programı adına var mısın yok musun sloganını gördüm. Nasıl bir kapsama dahil bilmiyorum ama takip edilebilirdir muhakkak..Uhuvvetkarane birleşim ile birbirimizin ihvanı olalım inşaAllah..
 
Üst