Şiddet Karşıtlığının Müslüman Savunucusu: Said Nursî

Ali Said

Well-known member
Ahmed Azam ABDURRAHMAN
(Malezya Ümmetini Aydınlatma Derneği WADAH Başkan Yardımcısı)


İslâm düşmanları, Bedîüzzaman’ın İslâmi eserlerinin önünü kesmek için bütün yöntemlere başvurmuş, fakat denenen her yol Risâle-i Nur’un Allah (cc) tarafından yayılmasına yol açmıştır. Kur’ân’ın mesajını yaymak dışında başka hiçbir gayesi olmayan Said Nursî, delikanlılık döneminde dahi on yıl süren bir özgürlüğün tam manasıyla tadına varamamıştır. Hapisteyken birkaç kez zehirlenmiş ancak Allah’ın inayetiyle kurtulmuştur.

Şer odakları tarafından yaşamına yönelik bir dizi saldırılarda bulunulup sürgün edilmesine rağmen Bedîüzzaman, intikam fikrine asla kapılmamıştır.
Said Nursî’ye (1876–1960) genç yaşlarında bile sergilediği üstün zekâ ve İslâm’a olan hâkimiyeti nedeniyle çağdaşları tarafından kendisine “zamanın harikası” anlamına gelen “Bedîüzzaman” unvanı verildi. Ancak sonraları defalarca sürgün edilip, birçok kez hapis cezalarına çarptırılan ve zehirlenen Said Nursî, Kur’ân tefsir ve mealleri yazarak ve Cenab-ı Hakk’a itaat etmek suretiyle gençlere İlahi barış mesajına bağlı kalmayı öğreterek kendisini yalnızca barış davasına adamıştır.

Müslümanların Said Nursî’nin bıraktığı mirastan öğreneceği çok şey var; mütevazı başlangıcı, gayreti ve dini eğitime yönelik coşkusu, ona çamur atanların neden olduğu sorunlara barışçıl yaklaşımı ve hepsinden ötesi Allah ve İslâm sevgisi… Onun etkisinden çekinen otoriteler, ondan kurtulmak ya da onu yok etmek maksadıyla yasaları çiğnemesi veya hapse atılmasını haklı gösterecek intikam eylemlerine kalkışması için onu daima kışkırtmıştır. Ancak Allah (cc) kendine rehber ve şiddetten arınmışlıkla barışçıl yöntemi kendine düstur edinen Said Nursî düşmanlarının kurduğu şeytanca tuzakları daima aşmayı başarmıştır.

Günümüzde dünyanın her yerinde Müslümanlar, iyilik ve kötülük arasındaki gergin bir ipin üzerinde yürümektedir. Önlerindeki bu risk ve tehlikelerin bilincinde olanlar bunun üzerinden muhtemelen sağ-sâlim geçecek, fakat İslâm düşmanları tarafından hazırlanmış bu gizli tehlikelere karşı pervasız ve kayıtsız kalanlar kuşkusuz kendilerini bir tehlikenin ortasında bulacaktır.

Risâle-i Nur esasen Kur’ân-ı Kerîm’in anlam ve inanç akidelerini izah eden bir tefsirdir. Said Nursî’nin birkaç kez otoriteler tarafından suçlanmasına sebep olan siyasi ya da bağnaz amaçlar gütmemektedir. Ancak okuyucunun zihnine hitap eden İslâmi bir mesajın karanlık çevrelerin bakış açılarına dolaylı bir darbe olması onların sinirlerini bozmak için yeterlidir. Risâle-i Nur Müslümanlara iman veya inancın cenneti ve ibâdetlerin cennete ait zevkleri içerdiği teminatını sunmaktadır. Buna karşın, inançsızlığın akıbetinin cehennem olduğunu günahların cehennem azabı ile sonuçlandığını ve inançsızların yaşamlarının geri kalan kısmının ıstırap dolu olduğunu makul bir biçimde ispat etmektedir.

Risâle-i Nur Külliyatı olarak da bilinen, Risâle-i Nur, Said Nursî’nin 1926’tan itibaren Isparta Barla’daki 8 yıllık sürgün dönemi sırasında tamamlanmıştır. Otoritelerin tüm dini eserler üzerindeki baskılarına rağmen Said Nursî taraftarları, onun talebelerinin oluşturmuş olduğu ağ vasıtasıyla sıra dışı bir dağıtım metodu oluşturmayı başarmıştır. Hapiste bile Risâlelerin çoğaltılması durdurulamamış ve dağıtımına daha etkili bir biçimde devam edilmiştir. Her nerede hapsedilse ya da sürgüne gönderilse ona katılacak kabiliyetli insanlar var olmuş ve uzak bölgelerde bulunan diğer insanlarla da iletişime devam edilmiştir.

İslâm düşmanları, Bedîüzzaman’ın İslâmi eserlerinin önünü kesmek için bütün yöntemlere başvurmuş, fakat denenen her yol Risâle-i Nur’un Allah (cc) tarafından yayılmasına yol açmıştır. Kur’ân’ın mesajını yaymak dışında başka hiçbir gayesi olmayan Said Nursî, delikanlılık döneminde dahi on yıl süren bir özgürlüğün tam manasıyla tadına varamamıştır. Hapisteyken birkaç kez zehirlenmiş ancak Allah’ın inayetiyle kurtulmuştur.

Şer odakları tarafından yaşamına yönelik bir dizi saldırılarda bulunulup sürgün edilmesine rağmen Bedîüzzaman, intikam fikrine asla kapılmamıştır. Onun çabaları her koşulda insanları Allah’a (cc) karşı yükümlülüklerine dair bilinçlendirmek maksadıyla esasen Kur’ân’ın mesajını yaymaya yönelik olmuştur. Allah’a olan imanı doğruluk ile bütünleşmiş; sabrı ve azmi sadece halkında ona hayranlık uyandırmamış, aynı zamanda güçlü düşman ve aleyhtarlarına karşı zaferler kazanmasını sağlamıştır.

Bedîüzzaman’ın İslâm’ın hakîkatlerini ve dini akideleri şiddetten arındırılmış bir yöntemle koruma mücadelesi, fiziki soykırım ve tahammül edilemez boyutta şiddetle karşı karşıya kalan Müslümanlar dışındaki dünyanın muhtelif bölgelerinde mücadele veren Müslümanlar için örnek teşkil edebilir.

Dava için verilen mücadele ancak sabır ve azimle başarıya ulaşabilir. Bedîüzzaman, sabır ve Allah’a (cc) olan tam bir imanın gerçek manasını Kur’ân’da işaret edildiği gibi açıklamaktadır: “Artık bana düşen güzel bir sabırdır. Çünkü sizin anlattıklarınıza karşı kendisinden yardım istenecek olan ancak Allah’tır.” (Yusuf - 12:18)

İslâm Konferansı Teşkilatı’nın (İKT), İslâm Dünyasında şiddetten arınmışlığın timsali olan Bedîüzzaman Said Nursî için ödül töreni tertip etmesi gerekir.
 
Üst