Bedîüzzaman, eserlerini rûhuyla, ihlâsıyla telif etti

Ali Said

Well-known member
Prof. Muhammed ATA
Zihinlerin, en basit zihnin dahi çok iyi anlayabilmesi için ve İslâm ümmetinin hayatını yenileyebilmek için bir araştırma yapıyordum. Bu bağlamda kendim Kahire’deki kitap fuarına gittim ve Allah-u Teâlâ’nın hidayetiyle Türkiye stantında bir kardeşimle karşılaşma fırsatını Allah-u Teâlâ bana ihsan etti. Ve bana kendisi Üstad Bedîüzzaman Said Nursî’nin bir kitabını hediye etti. Bu kitabı okudum günlerce ve onunla çok güzel zamanlar geçirdim. Onu okudukça da zayıflayan ve dünya meşgalesiyle beraber körelmeye yüz tutan imanımı yenilemek arzusunu hissettim. Gerçekten de Üstad Nursî’nin pratik anlamda çalışmaları var. Ve bunun o çalışmalarını her okuduğumda da önümden bir türlü uzaklaştıramıyorum. Her zaman için karşımda ve gözümün önünde gibiydi.

Bu insan Kur’ân’ın i’câzını nasıl anlamıştı? Ve gerçekten de küfre karşı mücadele eden bir insandır ve dini Allah-u Teâlâ’nın dinini sağlam kılabilmek için sadece sözleriyle değil canıyla dahi bunun mücadelesini veren bir insandı. Yani bir elinde kalem onunla yazıyor ve ümmeti sabit kılabilmek için, ümmetin ayaklarını, köklerini temellerini sağlam kılabilmek için bir yanında elinde kalem diğer elinde de canıyla, ruhuyla küfre karşı mücadele veriyordu. Öyle bir şey biz İslâm âleminde ne kadar görebiliriz ki? Sadece Peygamber Efendimiz ashâbının içerisinde gördük ve bunlar gerçek çok nadir olaylardır. Ve şunu hissettim kitaplarını okuduğumda bu şahsiyet eserlerini telif ederken kanıyla telif ediyor, yazıyordu. Ruhuyla telif ediyordu. İhlâsıyla yazıyordu…

Risâle-i Nûr, cennete geçiş için; ebediyete, Allah’a kavuşmak için ibâdet yapmanın zevkini öğretiyor. Arabanın kullanmış olduğu yakıttan bahsedelim. Meselâ biterse ne olur? Araba durur. Evet, araba durur. İmandan boş olan bir kalbi düşünün, ne verebilir ki ümmete? Söz verebilir. Belki kitap verebilir. Belki bir takım projeler de verebilir. Ama bunlardan sonra ne verir?

İşte iman burada çok önemli; çünkü imandır bizi Allah’a yaklaştıran çünkü imanımızla gerçekten Allah’ın yeryüzüne biz meyvemizi bırakabiliriz. Bakın o âlimler ne demiştir? İşte onların başında da bu büyük zat, müceddid ne demiştir? “Bu zamanın gerçekten çok önemli bir müceddide ihtiyacı vardır. Niçin? Bakın dinleyin dinleyin: İman için ve din için sosyal hayat için şeriat için ve genel hatlar için İslâm siyaset için hepsi çok iyi ancak yalnız burada bir şey dikkat çekiyor. Ne diyor? Ancak ‘iman hakîkatlerini muhafaza etmek, korumak’, bu dediklerimizden hepsinden daha önemlidir. Çünkü bu yeniliğin, tecdidin en önemlisi ve büyüğüdür.

Resûllullah Sallallâhü Aleyhi Vesselam ilk önce İslâm’ın hükümlerini ortaya koymak istediğinde ne yaptı? İslâm’ı ilk önce imanla kurdu. Ondan sonra diğer hükümler gelmeye başladı. Ama ilk başta ilk adım, bir kişilik oluşturmak istediği zaman dediler ki meselâ: “Ebû Bekir’in imanı bir kefeye konulsa ve ümmetin imanı diğer bir kefeye konulsa Ebû Bekir’in imanı ağır gelir.”

Bakın bakın bu hükme bakın! Bu temele bakın! Bunları bırakmamamız gerekiyor. Gerçekten ondan uzaklaşmamız gerekiyor. Ne olursa olsun, ne olursa olsun bu gerçekten bu rükûndan bizim uzaklaşmamız gerekiyor. İmana sarılmamız gerekiyor. Ve yine aynı şekilde müceddidin görevi talebeleri yetiştirmek; iman hakikatlerini yaymak ve tecdid görevini ulaştırmak için bunları yetiştirmesi gerekmektedir.
 
Üst