Fetva Bizi Kurtarır mı?....

bardak

Well-known member
3474.gif

Fetva Bizi Kurtarır mı?

Sevap yolunu terk etmek, biraz cesurca bir davranış değil midir? Aslında aklımızı başımıza alıp düşündüğümüzde bir tezat içinde olduğumuzun farkına varırız. Sanki çok fazla sevabımız varmış gibi yeni bir sevaba gerek duymuyoruz.

Hiç birimiz cehenneme gitmek istemeyiz. İnanmış kişiler olarak yaşarken yaptıklarımızın ahirette karşımıza çıkmasından korkarız. Kıldığımız namaz kabul olmaz, yaptığımız alışveriş helal olmaz, dinin yasakladığı bir şeyi yaparız da bunların hesabını veremeyiz diye endişe ederiz.

İşte alimlere fetva sormamızın sebebi de çoğu zaman bu korkudur. Yoksa korkmayan biri fetvaya neden ihtiyaç duysun ki. Onun için günah işlemiş, işlememiş bir önemi yoktur. Ahirete ya inanmıyordur ya da önemsemiyordur. Öyleyse fetva sormak en azından ahireti önemsediğimiz anlamına geliyor. Bu sevindirici bir durum. Peki yeterli mi?

Fetva bir kaçış değildir
Bir konunun hükmünü bilmediği zaman türlü hisler kaplıyor insanın içini. “Acaba günah mıdır? Eğer günahsa ne yapacağım? İnşallah günah değildir. Falan âlim günah diyor ama... Belki günah değil diyen biri vardır.”

Böyle şeyler söylemiştir çoğumuz. Bu halimizle adeta Rabbimize; “Allahım, ben bu şeyi yapmak istiyorum, buna ihtiyacım var ama senin beni bu yüzden cezalandırmandan çekiniyorum..” demiş oluyoruz.

Ancak şunun da farkında olmalıyız. Fetva peşinde koşmamız bu kadar masum bir davranış değil aslında. Bazen arzu ve isteklerimizin önünde bir engel olarak buluyoruz dini ve bizi bu engelden kurtaracak bir yol arıyoruz. Kendimizce bahaneler de buluyoruz Mesela kirada oturmak canımıza tak ediyor, ev kredisi soruyoruz. İşten atılma korkusuyla namaz kılmasak olmaz mı diyoruz. Eğlence için izin istiyoruz. Kız kardeşimize yapılmasından hoşlanmayacağımız şeyleri başkalarının kız kardeşlerine yapabilmek için müsaade bekliyoruz hocalardan. Neler sormuyoruz, neler için hoca hoca dolaşmıyoruz ki...

Peki fetvalar bizi gerçekten kurtarır mı acaba? Fetvasını sormadığımız bir sürü günahımız var zaten. Gıybet, riya, kibir, haset... Düşünün, israfta boğulmayan kaç kişi var içimizde.

Demek ki fetvasını sorduğumuz şey günah olmasa bile biz günahsız değiliz. Eğer günahtan bu kadar korkuyorsak fetvalar bize yetmeyecek demektir. Faizsiz bankadan ev almaya, kredi kartı kullanmaya, televizyon seyretmeye, bankada çalışmaya filan fetva bulduk diyelim Arkasından konuştuğumuz insanlar, yarım yamalak kıldığımız namazlar, ettiğimiz küfürler, sinirlenip kırdığımız kalpler ne olacak? Bunların fetvasını kim verecek bize.
Sevap kazanmaya sevdalanmak

Diyelim ki hocaların karşısına çıkıyor, yapmak istediğimiz şeye izin var mı diye soruyoruz. Hoca da yapsan günah olmaz ama yapmazsan sevap kazanırsın diyor. Biz de “Ne iyi, günah değilmiş, rahat rahat yaparım!” diye seviniyoruz. Cehenneme gitmemek için günah işlemekten korkuyoruz, günah işlememek için fetva soruyoruz. İyi ama bir sürü günahımız var zaten. Çok borcu olan birine başka borç almamak yeter mi? Çalışarak para kazanıp borçlarını ödemesi gerekmez mi?

Tamam, daha fazla günah işlemeyelim ama sevaba ihtiyacımız yok mu? Sevap yolunu terk etmek, biraz cesurca bir davranış oluyor Aslında aklımızı başımıza alıp düşündüğümüzde bir tezat içinde olduğumuzun farkına varırız. Sanki o kadar çok sevabımız varmış gibi yeni bir sevaba gerek duymuyoruz.

Fetva arayışına girmek bir korkuya işaret. Bize bu korku lazım aslında. Fakat deyim yerindeyse sadece sermayeyi kaybetme korkusu olmamalı bu. Yeterli sermaye biriktirememe korkusu da olmalı Hani fetvaya değil takvaya bakmak gerekir diye bir söz var ya. Takva, en geniş anlamıyla Allah korkusu demek aslında. Değil günah işlememek, sevapların azlığından bile endişe etmek, sürekli ne yapsam da affedilsem diye arayış içinde olmak...

Allah Tealâ, kulunun kalbinde o ürpertiyi görmek ister. Kalbi Rabbiyle ürperen kul ise deli divane sevap peşinde koşar. Yoksa bu kadar yeter deyip kıldığımız namazlara, tuttuğumuz oruçlara, yaptığımız hizmetlere mi güveniyoruz.


3474.gif

Bir GÜN Dünyaya ait Büyük Bir Derdin Olursa ‘RABBİNE’ Dönüp, ‘Benim Büyük Bir Derdim Var!’ DEME, Derdine Dönüp ‘Benim Büyük Bir RABBİM Var!’DE
 
Fetvâ veren tek kişi Kur'ân-ı Kerîm'in ulu yazarı, kâinatın kutsal ve pak mîmârı Yüce Rabb'imiz Allâh-ü Teâlâ cenne celâlühüdür. Gerisi boştur.
 
Üst