Huseyni
Müdavim
Sabah, öğlen, akşam, yani günde üç öğün yemek yemenin yararlı mı, yoksa zararlı mı olduğunu, yıllar yılı araştırıp durduk. Sonunda, gerek tıbbî ve gerekse "Sünnet–i Seniyye" açısından günde üç öğün yemek yemenin hatalı ve zararlı bir beslenme tarzı olduğuna kesin kanaat getirerek "iki öğün"de karar kıldık. Ve, 1992'den bu yana, yani tam 17 senedir "iki öğünlü" bir hayata tâlim etmekteyiz.
Şükürler olsun, bundan dolayı da herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Kilomuzu, formumuzu aynen koruduğumuz gibi, mesleğimizi, hizmetimizi, ibadet ve sair işlerimizi de daha rahat bir şekilde idame ettirebilmekteyiz. Bu alışkanlığı arasıra bozmak mecburiyetinde kaldığımızda ise, illa ki bir sıkıntı yaşamakta, âdeta işlediğimiz hatanın saatlerce cezasını çekmekteyiz.
Öte yandan, Sünnet–i Peygamberîye âzamî derece riayet eden Bediüzzaman Hazretlerinin hayatını ve beslenme tarzını bir de bu açıdan inceledik. Ayrıca, onun hayatta olan yakın talebe ve hizmetkârlarından birbirini tam teyid eden mâlumatlar aldık. Neticede kat'î sûrette öğrendik ki, Üstad Hazretleri de günde iki öğünle idare etmiş: Sabahları birkaç lokmalık kahvaltı ve bir de akşam yemeği. Ara öğünlerde ise, başta birer–ikişer bardak limonlu çay olmak üzere, arasıra sebze–meyve ile bazı kuruyemiş çeşitlerinden aldığı anlaşılıyor.
Tabiî, o zâtın yaptığı gibi yapmak, yani aynen onunki kadar bir gıda miktarı ile beslenmek (ki, bazı günler bir tek yumurta ve 90 gramlık gıda ile besleniyor) her kişinin harcı değildir. Ama, yine de günde iki öğünlü bir beslenme alışkanlığını kazanmanın—özellikle 20'li yaşlardan sonra—hemen herkes için mümkün olduğunu bilgi ve tecrübeler ışığında ifade edebiliriz.
Evet, Risâle–i Nur'da da ifade edildiği gibi, "akıl–gadap–şehvet" duyguları gibi, "yeme–içme–uyuma"nın da ifrat, tefrit ve vasat mertebeleri olup, irade kuvvetiyle bunları "vasat" çizgisinde tatbik etmek pekâlâ mümkün.
Mevsim itibariyle, şu sıralar "okuma programları"nın âzamî derecede icra edildiği günleri yaşıyoruz. Kardeşlerimiz, sağolsunlar birçok yerden bizi de programlarına dâvet ediyorlar. Mümkün olduğunca, bu dâvetlere icabet etmeye çalışıyoruz. Gittiğimiz yerlerde ise, aynelyakîn, hatta hakkalyakîn derecede görüyoruz ki, iki öğünlü programların feyiz ve bereketi daha ziyadedir.
Günde üç öğün ve daha fazla yemek yiyenler ise, yaşanan israf ve meşakkatler bir yana, insanlar adeta bir "yemek öğütme makinası"na dönüşüveriyorlar. Üstelik, bulaşık daha fazla, çöp ve kazurat daha fazla, rehavet daha fazla, masraf daha ziyade, işten kaytarmak da ziyade oluyor, vesselâm.
Hâsılı, "İki öğünlü hayat, oh ne rahat" diyor ve bu tarz bir beslenme alışkanlığını herkese tavsiye ediyoruz.
Şükürler olsun, bundan dolayı da herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Kilomuzu, formumuzu aynen koruduğumuz gibi, mesleğimizi, hizmetimizi, ibadet ve sair işlerimizi de daha rahat bir şekilde idame ettirebilmekteyiz. Bu alışkanlığı arasıra bozmak mecburiyetinde kaldığımızda ise, illa ki bir sıkıntı yaşamakta, âdeta işlediğimiz hatanın saatlerce cezasını çekmekteyiz.
Öte yandan, Sünnet–i Peygamberîye âzamî derece riayet eden Bediüzzaman Hazretlerinin hayatını ve beslenme tarzını bir de bu açıdan inceledik. Ayrıca, onun hayatta olan yakın talebe ve hizmetkârlarından birbirini tam teyid eden mâlumatlar aldık. Neticede kat'î sûrette öğrendik ki, Üstad Hazretleri de günde iki öğünle idare etmiş: Sabahları birkaç lokmalık kahvaltı ve bir de akşam yemeği. Ara öğünlerde ise, başta birer–ikişer bardak limonlu çay olmak üzere, arasıra sebze–meyve ile bazı kuruyemiş çeşitlerinden aldığı anlaşılıyor.
Tabiî, o zâtın yaptığı gibi yapmak, yani aynen onunki kadar bir gıda miktarı ile beslenmek (ki, bazı günler bir tek yumurta ve 90 gramlık gıda ile besleniyor) her kişinin harcı değildir. Ama, yine de günde iki öğünlü bir beslenme alışkanlığını kazanmanın—özellikle 20'li yaşlardan sonra—hemen herkes için mümkün olduğunu bilgi ve tecrübeler ışığında ifade edebiliriz.
Evet, Risâle–i Nur'da da ifade edildiği gibi, "akıl–gadap–şehvet" duyguları gibi, "yeme–içme–uyuma"nın da ifrat, tefrit ve vasat mertebeleri olup, irade kuvvetiyle bunları "vasat" çizgisinde tatbik etmek pekâlâ mümkün.
Mevsim itibariyle, şu sıralar "okuma programları"nın âzamî derecede icra edildiği günleri yaşıyoruz. Kardeşlerimiz, sağolsunlar birçok yerden bizi de programlarına dâvet ediyorlar. Mümkün olduğunca, bu dâvetlere icabet etmeye çalışıyoruz. Gittiğimiz yerlerde ise, aynelyakîn, hatta hakkalyakîn derecede görüyoruz ki, iki öğünlü programların feyiz ve bereketi daha ziyadedir.
Günde üç öğün ve daha fazla yemek yiyenler ise, yaşanan israf ve meşakkatler bir yana, insanlar adeta bir "yemek öğütme makinası"na dönüşüveriyorlar. Üstelik, bulaşık daha fazla, çöp ve kazurat daha fazla, rehavet daha fazla, masraf daha ziyade, işten kaytarmak da ziyade oluyor, vesselâm.
Hâsılı, "İki öğünlü hayat, oh ne rahat" diyor ve bu tarz bir beslenme alışkanlığını herkese tavsiye ediyoruz.
M. Latif SALİHOĞLU
17.06.2009
Yeniasya
17.06.2009
Yeniasya