olum yok olmak degildir

Eyvàh!

Well-known member
Ölüm yok olmak değildir. Ölüm uyanmaktır. Ölüm yer değiştirmektir. Ölüm, gerçek hayata geçiştir. Ölüm, uykuda rüya gören insanın uyanmasıdır.

Her dinde ölüm ve ölüm ötesi hayat anlayışı ve inancı vardır.

İlkel insanlar bile ölüm ötesine inanmış, ölüm ötesi hayata dünya hayatından daha çok önem vermişlerdir. Bunun için ölen insanı, biraz sonra kalkıp gidecekmiş gibi oturur durumda, kıymetli eşyalarıyla gömmüşlerdir.



Hatta atını mezarın başına bağlar, mezarda yiyecek içecek koyarlardı. Ceset mumyalanırdı.

Allah tanımazlığı, ölüm ötesini inkarı, günümüzün ateist insanın da görüyoruz.

Bu gün bile ölenin yıkanması, cenaze merasimi ve gömülüşü düşünülecek olsa, Ahiretin inkarının ne kadar anlamsız olduğu ortaya çıkacaktır.

Ölüm ha değil, tenedir, bedenedir.

Hiçbir şey yok olmaz. İnsan öldükten sonra, uyuyanın uyanışı gibi, toprağa atılan danenin çıkışı gibi, kışın kuruyan ağaçların ilk baharda yeşermesi gibi, yeniden dirilecektir.

Ahireti yok diyenler öyle zannediyor. Bazıları: “Ölümü çöplüğe atıversinler” diyor. Tavuk leşi, köpek leşi bile çöplüğe atılmaz. Senin onlar kadar mı değerin yok. Bakın inançsızlık insanı ne kadar alçaltıyor, basitleştiriyor.

Allah : “Hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattık” (Mülk : 12) buyuruyor.

Herkes hayatının hesabını verecek. Kimsenin yaptığı kendi yanına kar kalmayacak. Hatta “boynuzsuz koyun, boynuzlu koyundan hak alacak”

İnsanın yok olacağı düşüncesi, inançsız çevrelerce geçerlidir. O, inanmadığı için ve iyi ameller işleyip, hazırlık yapmadığı için işine öyle geliyor. Hesap vermesin istiyor.

Başlangıçta her şeyi yoktan var eden Allah, öldükten sonra elbette dirilecektir. Hud : 7 de “Ölümden sonra elbette diriltileceksiniz” buyurmuştur.

Ölüm yok olmak demek olsa, o zaman hiçbir şeyin kıymeti kalmazdı. Ticarette kazanmayacağını bilen, yatırım yapar mı? yapmaz ahiret olmazsa, o zaman kimsenin hayrı olmazdı, sadakası olmazdı, iyi düşüncesi olmazdı…

Dirilme olmasaydı, zayıf hakkını nerede alacaktı?... Gidenlerin gelmediğine bakıp, “Yok olacağız” şeklinde düşünmek, çok basit olur. Onlar yok oldukları için değil, gelemedikleri için geri gelmiyorlar.

Her canlı doğar, yaşar, ölür. İlim cansız aleminin de yavaş yavaş sona doğru gittiğini bildirmektedir. Böyle olunca canlı cansız her şeyin bir sonu var demektir. Ama bu son yok oluş demek değildir. Canlı cansız her şeyin sona doğru gittiğini aslında herkes kabul ettiği halde ihtilaf, ölümden sonraki hayat üzerinde olmaktadır.

İnanç sahibi kimseler, insanın öldükten sonra yok olup gitmediğine, tekrar dirilerek Allah’ın huzurunda dünya hayatının hesabını vereceklerine inanırlar. İman esaslarını inkar edenler ise, ölümü yok olmak kabul ederler. Ölümden sonraki hayatı, hesap vermeyi kabul etmezler. İnsanı biyolojik varlık olarak kabul edenler ve ölümle her şeyin bittiğine inanırlar.

Ölüm ötesi inanç tarihinin en eski zamanlarında bile mevcuttur. Çünkü bütün Peygamberler ahirete imanı tebliğ etmişlerdir. Ahiret inancı, efsanelere, mitolojilere konu olmuş, halk deyimlerine dile getirmiştir.

Mısır efsanelerinde, İran, Yunan ve Türk mitolojilerinde ahiret inancının izleri görülür.
Bunun için insanın ölüsüne ölü hayvana yapılan yapılmamıştır. İnsanın ölüsü yıkanmış, mumyalanmış, merasimle gömülüp, yanına yiyecek, içecek ve bazı eşyalar konmuştur.

Bazı toplumlarda günahları için cesedin yakılması yoluna gidilmiş, ruhun bedenden geçici olarak ayrıldığına inanılmıştır.


Günümüzde de herkes tarafından yapılan kabir ziyareti, kabir masrafları, ölünün yıkanıp, kefenlenip, namazın kılınması, ardından yapılan hayır, okutulan mevlit ve Kur’an okutma, cennet ve cehennem kelimelerinin dillerden düşmemesi aslında herkesin ölüm ötesini kabul ettiğinin ifadesi değil de nedir?

İnançsız olduğunu söyleyen, ben ölünce ölümü çöplüğe atıversinler diyen biri mahalle çocuklara bir şeyler dağıtılıyordu. Ne yaptığını sordum bana :

-Anamın babamın hayrını yapıyorum dedi.

-Ne lüzum var? Ölmüş gitmişler dedim.

-Bana bunca emekleri geçti. Evlatlık görevim deyince ona dedim ki :

-Sen bu dağıttığın şeylerin hayır olduğuna, ana ve babanın bundan fayda göreceğine inanıyor musun?

-İnanmasam yapar mıyım? deyince dedim ki

-İşte yakaladım seni. Hani sen inanmıyordun? Çöplükten bahsediyordun? Bırak şu inkarı, inan da evladın da senin için bir şeyler yapsın ve o sana ulaşsın.

Ölüm ruha değil bedenedir. İlmi açıdan hiçbir şey yok olmaz. Biz duyu organlarımızla ölenin yok olduğunu sanırız

Bu aslında bir diriliş bir dönüşümdür. İnsan dünyada uykudadır, ölünce uyanır. Akşam yatağına nasıl yatıp sabah uyanıp kalkıyorsa, ölüm ve diriliş de böyle olacaktır. Ölüm nasıl hak ise ölüm ötesi de haktır. Kur’an şöyle buyrulur :

-“Öyle bir günden sakının ki , o gün Allah’a döndürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı tastamam verilecek.” (Bakara suresi : 281)

Allah için hiçbir şey güç değildir. Allah insanı yoktan var etmiş, bir damla sudan meydana getirmiş, hayat vermiş, güç vermiş, dünyada kalacağı bir zaman tayin etmiştir.

Vakti gelince hayatı ondan alacak sonra da tekrar ona hayat verecektir.

Toprağa atılan kuru tohumu nasıl diriltip ona hayat veriyorsa, gökten indirdiği yağmurla baygın bitkileri, kışın yaprakları dökülmüş ağaçları ilk baharda nasıl diriltip can veriyorsa Allah ölüleri de öyle diriltecektir.

Allah diriltilmeye inanmayanlar için şöyle buyurur :

-“İşte onlara bir delil : ölü yeri diriltir ve oradan taneler çıkarırız da ondan yerler.” (Yasin suresi : 33)

-“Rüzgarları gönderip de bulutları yürüten Allah’tır. Biz bulutları ölü bir yere sürüp onunla toprağı ölünden sonra diriltiriz. İnsanları diriltmek de böyledir. (Fatır suresi : 9)

-“Hayat ancak bu dünya ki hayatımızdır, yaşarız ve ölürüz, bizi ancak zamanın geçişi yokluğa sürüklüyor” derler. Onların bu hususta hiçbir bilgisi yoktur. Sadece böyle sanırlar. (Caşiye : 24)

Allah’ın insanı ölümden sonra tekrar diriltip hayat vermesi, dünya hayatından önceki yoktan yaratıp hayat vermesinden daha kolaydır.

Peygamberimiz zamanın da “Küfür ve inkar edenler dediler ki : Biz ve atalarımız toprak olduktan sonra mı kabirlerimizden çıkarılıp tekrar diriltileceğiz?

And olsun ki, şimdi bu tehdit bize yapıldığı gibi daha önce atalarımıza da yapılmıştır.

Evvelkilerin düzme yalanlarından başka bir şey değildir. Deki Ey Muhammed! Yerde gezin dolaşın da inkarcı günahkarların sonu nice olmuştur görün. (Neml suresi : 67 – 68 - 69)

Bugünkü bazı inkarcılar gibi Ubey Bin Halef bir gün elinde çürümüş bir kemiği ufalayarak Peygamberimize geldi. O’na :

-Bu çürümüş kemiği bu halde iken tekrar kim diriltecek? Dedi.

Peygamber (as) ona :

-Onu Allah diriltecek. Seni de öldürecek ve sonra ateşe sokacak dedi.

Bunun üzerinde şu ayetler nazil oldu :

“İnsan kendini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki, hemen apaçık bir hasım kesilir ve kendi yaratılışını unutur da : “Çürümüş kemikleri kim yaratacak” diyerek bize misal vermeye kalkar.

Ey Muhammed! dedi: “Onları ilk defa yaratan diriltecektir. O her türlü yaratmayı bilendir. Yaş ağaçtan size ateş çıkarandır.

Ondan ateş yakarsınız. Gökleri ve yeri yaratan kendilerinin benzerini yaratmaya kadir olmaz mı? (Yasin suresi :77-81)
 
Üst