Kur'ân’da Câmi ve Cemaatin Önemi

Nurist

Well-known member
İslâm\'da ferdî mes\'ûliyet esas olmakla beraber, cemaat teşkil etmek de pek mühim bir vecibedir. Bundan ötürü cemaatin olgunlaşma yeri olan cami (mescid), birinci dereceden ehemmiyeti haizdir. Cemaat, İslâm şeairinden olması itibariyle, bazen şahsî farzlardan da önemli bir sıra işgal eder.

Tam sûre halinde indirilen ilk sûre olup her müminin günde en az yirmi defa okumakla mükellef tutulduğu Fatiha, Müslümanların cemaat teşkil etmelerinin lüzumuna işaret eder. Cenâb-ı Allah, müminlerden: \"Ya Rabbî, yalnız Sana kulluk eder (na\'büdü), yalnız Senden medet umarız\" (Fatiha, 5) demelerini istemekle, cemaat halinde ibadet beklediğini belirtmiş olmaktadır. Cemaatle ibadet etmek için cemaatin teşekkül etmesi gerekir. Halbuki cemaat, kuru bir kalabalık demek olmayıp, aynı ruhla hareket edebilen muntazam bir birlik demektir.

Binaenaleyh cemaatin teşekkülü, içtimaî bir ruhun ve içtimaî bir ahdin bulunmasına bağlıdır. İslâm cemaatinin meydana gelmesi Fatiha sûresinin nazil olmasından sonra gerçekleşmiştir. Bu noktada, \"fert mi cemaati, yoksa cemaat mi ferdi meydana getirir?\" diye bir sual akla gelebilir. Aslında böyle bir fasit daire (kısır döngü) söz konusu değildir. Zira içtimaî ruh evvela fertte inşa edilir. Fert vicdanına ne vakit kardeşlik duygusu girer ve onu kibirden, darlıktan, bencillikten çıkararak genişletirse, o vicdan kazandığı genişlik nispetinde bir cemaata namzet olur. Bu saha, bir aileden tutunuz tâ cihangir bir devlete kadar gidebilir.

Bir vicdanda içtimaî bir ruhun teşekkül ettiğinin belirtisi, başkasını da kendisi kadar değerli kabul edip onun sevinciyle mesrur, üzüntüsüyle mahzun olmasıdır. Söylenmesi kolay ama tatbiki zor olan bu vasıf bulunmadıkça cemaat yok, olsa olsa birtakım nakıs fertler var demektir. Cenâb-ı Allah bu içtimaî ruhu besleyip geliştirmek için müminlere \"na\'büdü\" dedirtiyor.

Kendilerinden ahid alırken, her ferdin takririni, bütün insaniyete hatta bütün âlemlere şamil içtimaî bir hey\'eti temsil eden bir kardeşlik hissi ile alıyor. Çünkü cem\'i mütekellim, muhatap ve gaib camilere benzemez ve bunda hakikaten söyleyen, yine bir müfreddir. Fakat o müfred, diğer kardeşlerinin temsilcisi olarak \"biz\" der. Bir cemaat, ne vakit cemaat olarak söz söylemek isterse, içlerinden birinin başkanlığı altında toplanırlar da hepsi ona söyletirler; yoksa her birinin \"ben\", \"ben\" diye bağırması, bir cemaatin değil, müteferrik kimselerin kendi adlarına konuşmaları sayılır.
 
Üst