Sarih beyanlarin hükümlerinde yorum yapilamaz

  • Konbuyu başlatan Tevhid_Nur
  • Başlangıç tarihi
T

Tevhid_Nur

Misafir
SARİH BEYANLARIN HÜKÜMLERİNDE TE’VİL YAPILAMAZ

1- «Halk-ı şer, şer değil belki kesb-i şer, şerdir. Çünkü, halk ve icad umum neticelere bakar. Bir şerrin vü­cudu çok hayırlı neti­celere mukaddeme olduğu için, o şerrin icadı, neticeler itibarıyla hayır olur, hayır hük­müne geçer...

...Mutezile bu sırrı anlamadıkları için, “Halk-ı şer, şerdir ve çirkinin icadı çirkindir” diye, Cenâb-ı Hakkı takdis için, şerrin icadını ona vermemişler, dalâlete düşmüşler, ve bi’l-kaderi hayrihî ve şerrihî olan bir rükn-ü imani­yeyi tevil etmişler.» (Lem’alar sh: 76)

2- «Kâfir ve münafıkların Cehennemde yanmala­rını ve azap ve cihad gibi hadiseleri kendi şefkatine sı­ğıştır­mamak ve tevile sap­mak, Kur’ân’ın ve edyân-ı se­mâvi­yenin bir kısm-ı azîmini inkâr ve tekzip olduğu gibi, bir zulm-ü azîm ve gayet derecede bir merhametsiz­liktir.» (Kastamonu Lâhikası sh: 75)

2.1- «Mûsâ Bekûf ise, ziyade teceddüde taraftar ve asrî­liğe mümâşâtkâr efkârıyla çok yanlış gi­diyor. Bazı ha­kaik-i İslâmiyeyi yanlış tevil­lerle tahrif ediyor.» (L. sh: 274)

2.2- «Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyan, o derece cismanî lez­zetleri sa­rih bir surette beyan eder ki, başka tevillerle mânâ-yı zâhirîyi kabul etmemek imkân hari­cindedir(Şualar sh: 229)

3- «Ey insafsız hey’et! Eğer her asırda üç yüz elli mil­yonun kudsî ve semâvî rehberi ve bütün saadetle­rinin programı ve dün­yevî ve uhrevî hayatın mukad­des hazi­nesi olan Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyânın te­settür ve irsiyet ve teaddüd-ü zevcat ve zikrul­lah ve ilm-i dinin dersi ve neşri ve şeâir‑i di­ni­yenin muha­fazası haklarında gelen ve tevil kaldırmaz sa­rih çok âyât-ı Kur’âniyeyi inkâr et­mek ve bütün İslâm müç­tehidlerini ve umum şeyhü­lislâm­ları suçlu yapmak..»r. (Şualar sh: 432)

4- «Sarahat-ı Kur’aniye te’vil kaldırmaz.» (O.L. sh: 125)

4.1- «Ey aklı nakl üzerine tercih eden müte­felsif, bil ki! Sen kendi felsefî aklınla nakli tevil edi­yor, belki de tah­rif ediyorsun. Öyledir, zira gururdan ve fel­sefiyatta tegal­guldan tefessüh etmiş olan aklın ona dar gelir.» (Mesnevî-i Nuriye sh: 191, Tercüme: A. Badıllı)

4.2- «Risale-i Nur’un mesleği, sair tarikatlar, mes­lek­ler gibi mağlûp olmayarak, belki galebe ederek pek çok muannidleri imana getirmesi, pek çok hâdisâtın şe­hade­tiyle, bu asırda bir mucize-i mâneviye-i Kur’âniye oldu­ğunu ispat eder. O dairenin hari­cinde, ekseri­yetle, bu memlekette, bu hususî ve cüz’î ve yal­nız şahsî hizmet veya mağlûbane perde altında veya bid’alara müsamaha suretinde ve te’vilât ile bir nevi tah­rifat içinde hizmet-i diniye tam olamaz diye, hâdisat bize kanaat vermiş.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 63)

5- «Hazret-i Ali radiyallahu anhü’nün Kaside-i Ercûze ve Celcelûtiyesindeki şiddetli alâkadarlığını murad et­tiği bir Varis-i Nebi ve Mukavvi-i Din ve Hâmil-i İsm-i Âzam olan Risale-i Nur ve müellifi olduğu. Çünkü, bütün dünya meydandadır ve bütün nida­ları işitiyoruz ekse­riya hare­ketleri görüyoruz ki hak ve hakikatte ya­nılma­yan ve Kur’ân’ın hukukunu emrolunduğu gibi te­’­vilsiz muha­fazaya çalışan “Risale‑i Nur’dur” diye şek ve şüphesiz olarak Hazret-i Ali ra­diyallahu Anhü’nün muhatabı o ol­du­ğunu kat’i ispat eder.» (Lem’alar sh: 449)

6- «Hazret-i Ali’nin hilâfetinin teahhur etmesi­nin bir sırrı da şudur ki: Gayet muhtelif akvâmın birbi­rine karış­masıyla, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın ha­ber verdiği gibi sonra in­kişaf eden yetmiş üç fırka ef­kâ­rının esaslarını taşıyan o akvam içinde, fitne-engiz hâ­disâtın zu­huru zamanında, Hazret-i Ali gibi hariku­lâde bir cesaret ve feraset sahibi, Hâşimî ve Âl-i Beyt gibi kuvvetli, hür­metli bir kuvvet lâzımdı ki dayanabil­sin. Evet, dayandı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın haber verdiği gibi, “BenKur’ân’ın ten­zili için harb ettim. Sen de tevili için harb ede­ceksin.”[6]» (M: 99)
[6] el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 6:244; Müsned, 3:31, 33, 82; İbni Hibban, Sahih, 9:46, no. 6898.
 
T

Tevhid_Nur

Misafir
sarih beyanları kendi kafalarına göre yorumlayı '' bu zaman böyle gerektiriyor böyle yapmazsak insanlar dinden soğur'' gibi sözlerle savunanlara ve onlara tabi olanlara ne demeli.
 
Üst