Zaruriyatta ictihad olamaz

  • Konbuyu başlatan Tevhid_Nur
  • Başlangıç tarihi
T

Tevhid_Nur

Misafir
ZARURİYATTA İCTİHAD OLAMAZ

1- «Peygambere bildirilen umûr-u gaybiye, bir kısmı tafsil ile bildirilir. Bu kısımda hiç ta­sarruf edilmez ve karışamaz: Kur’ân’ın ve ha­dis-i kudsînin muhkematı gibi(Şualar sh: 579)
2- «Dinin zaruriyâtı ki, içtihad onlara gi­remez çünkü kat’î ve muayyendirler. Hem o zaruriyat, kut ve gıda hükmündedir­ler.» (Sözler sh: 480)

3- «O kısım ehl-i dalâlet baktılar ki, müçtehi­dînlerle iş bitmi­yor. Onların omuzlarındaki, yalnız na­zariyât-ı di­niyedir. Halbuki, bu kısım ehl‑i dalâlet, zaru­riyât-ı dini­yeyi terk ve tağyir etmek isti­yorlar. “Onlardan daha iyi­yiz” deseler, meseleleri tamam ol­muyor. Çünkü, müçte­hidîn, nazariyâta ve kat’î olmayan teferru­âta karışabilir­ler. Halbuki, bu mezhepsiz ehl-i dalâlet, zaruri­yât‑ı di­niyede dahi fikir­le­rini karıştırmak ve kabil-i tebdil olma­yan mesâili teb­dil etmek ve kat’î erkân-ı İslâmiyeye karşı gelmek iste­dik­lerinden, elbette, zaruriyât-ı diniyenin ha­meleleri ve di­rekleri olan Sahâbelere ilişecekler.» (Sözler sh: 496)

4- «Din ve şeriat-ı İslâmiyenin sahibi olan Fahr-i Âlem Aleyhissalâtü Vesselâm iki cihanın sultanı, şark ve garp ve Endülüs ve Hind birer taht-ı saltanatı oldu­ğundan, din-i İslâmın esâsâtını bizzat kendisi gösterdiği gibi, o dinin teferru­atını ve sair ah­kâmını, hattâ en cüz’î âdâbını dahi bizzat o ge­tiriyor, o haber veriyor, o emir veriyor. Demek, fü­ruat‑ı İslâmiye, değişmeye kabil bir libas hükmünde değil ki, onlar tebdil edilse esas din bâki ka­labilsin. Belki, esas-ı dine bir cesettir, lâakal bir cilttir. Onunla imtizaç ve iltiham etmiş kabil-i tefrik değildir. Onları tebdil etmek, doğrudan doğruya Sahib‑i Şeriati inkâr ve tekzip etmek çıkar.
Mezâhibin ihtilâfı ise, Sahib-i Şeriatin gösterdiği na­zarî düs­turların tarz-ı tefehhümünden ileri gelmiştir. “Zaruriyât-ı di­niye” denilen ve kabil-i tevil olmayan ve “muhkemat” de­nilen düsturları ise, hiçbir cihette kabil-i tebdil değildir ve me­dar-ı içtihad olamaz. Onları tebdil eden, başını din­den çıkarıyor, [3]ka­ide­sine dahil oluyor.» (Mektubat sh: 435)

,3)“Okun yaydan fırlaması gibi dinden çıkarlar.” Bu­harî, Enbiyâ: 6; Menâkıb: 25; Meğâzî: 61; Fedâilü’l-Kur’­ân: 36; Edeb: 95; Tevhid: 23, 57; İstitâbe: 95; Müslim, Ze­kât: 142-144, 147, 148, 154, 156, 159; Ebû Dâvud, Sünnet: 28; Tirmizî, Fiten: 24; Nesâî, Zekât: 79, Tahrîm: 26; İbni Mâce, Mukaddime: 12; Muvattâ’, Messü’l-Kur’ân: 10; Müsned, 1:88, 3:5, 4:145, 5:42

5- «S – Kur’ân, zaruriyat-ı diniyedendir. Zaruriyatta ihtilâf olamaz. Halbuki müfessirlerce verilen ayrı ayrı mânâların bir kısmı birbirine muhalif­tir.

C – Azizim! Kur’ân’ın herbir kelâmı, üç kaziyeyi müştemil­dir.
Birincisi: Bu, Allah’ın kelâmıdır.İkincisi: Allah’ca mu­rad olan mânâ, haktır.Üçüncüsü: Mânâ-yı murad, bu­dur.
Eğer Kur’ân’ın o kelâmı, başka bir mânâya ihti­mali olmayan muhkemattan olursa veya Kur’ân’ın başka bir yerinde beyan edilmişse, birinci ve ikinci kaziyeleri aynen kabul etmek lâzımdır ve inkârları da küfürdür.» (İşarat-ül İ’caz sh: 66)
 
T

Tevhid_Nur

Misafir
Zaruriyât-ı di­niye” denilen ve kabil-i tevil olmayan ve “muhkemat” de­nilen düsturları ise, hiçbir cihette kabil-i tebdil değildir ve me­dar-ı içtihad olamaz. Onları tebdil eden, başını din­den çıkarıyor, [3]ka­ide­sine dahil oluyor.» (Mektubat sh: 435)

,3)“Okun yaydan fırlaması gibi dinden çıkarlar.” Bu­harî, Enbiyâ: 6; Menâkıb: 25; Meğâzî: 61; Fedâilü’l-Kur’­ân: 36; Edeb: 95; Tevhid: 23, 57; İstitâbe: 95; Müslim, Ze­kât: 142-144, 147, 148, 154, 156, 159; Ebû Dâvud, Sünnet: 28; Tirmizî, Fiten: 24; Nesâî, Zekât: 79, Tahrîm: 26; İbni Mâce, Mukaddime: 12; Muvattâ’, Messü’l-Kur’ân: 10; Müsned, 1:88, 3:5, 4:145, 5:42


Zamane müctehidlerinin peşinden gidenlerin vay haline
 
Üst