Onuncu Lem'a - Hizmet ehlinin başına gelen musibetler

Zuhr

Talebe
Bismillahirrahmanirrahim


Onuncu Lem’a


Onuncu lem’a şefkat tokatları olarak isimlendirilmiş ve üstad bu bölümde kendisinin ve talebelerinin başına gelen musibetlerden bahsetmektedir,



Sual:


Has dostlarınıza gelen musibetleri,

tokat eseri deyip hizmet-i Kur’âniyede füturları cihetinde bir itab telâkki ediyorsun.

Halbuki size ve hizmet-i Kur’âniyeye hakikî düşmanlık edenler selâmette kalıyorlar.

Neden dosta tokat vuruluyor, düşmana ilişilmiyor?



Bu musibetler neden hizmet-i Kur’an da bu kadar canla başla çalışan insanların başlarına geliyor da bu hizmete zıt olan, hizmeti durdurmak isteyenlerin başlarına birşey gelmiyor? Halbuki hizmet ehlinin, yaptıkları hizmete karşılık daha refah içinde olmaları musibetlerden uzak olmaları gerekmez miydi?



Elcevap:



“Zulüm devam etmez, küfür devam eder.” (El-Münâvî, Feyzu’l-Kadîr: 2:107.) sırrınca,

dostların hataları,hizmetimizde bir nevi zulüm hükmüne geçtiği için,çabuk çarpılıyor.

Şefkatli tokat yer, aklı varsa intibaha gelir.

Düşman ise,hizmet-i Kur’âniyeye zıddiyeti, mümânaati, dalâlet hesabına geçer.

Bilerek veya bilmeyerek hizmetimize tecavüzü zındıka hesabına geçer.


İnsanın belki en belirgin özelliği unutması ve hata yapmasıdır. Her kim olursa olsun, nefis taşıyan herkes nefsine veya şeytana uyar ve hatalar yapar.
Pek tabii ki hiçkimse bilerek ve isteyerek yanlış yapmaz, herkes kendisine göre doğru olduğunu düşündüğü işi yapar. Mutlaka her davranışının kendisine göre mantıklı bir açıklaması vardır.Ve bu mantıklı açıklamaya göre “doğru” olanı yapmıştır.
Burada dikkat edilmesi gereken “kendisine göre doğru” nun külli doğruya ne kadar uyduğudur. Nefis bir avukattır ve herzaman kendisini savunur, nefsimiz kendi rahatını ve zevkini düşünür ve bizi kendisine uydurmak için herşeye “mantıklı” bir kılıf uydurabilir. Elbette bu durum şeytanında işine geldiği için nefsimize her türlü yardım ve yataklığı yapmaya hazırdır..Bizim üzerimize düşen nefsimizi bize veriliş amacına uygun kullanmak ve doğrularımızı gerçek doğruya göre belirlemektir. Yaptığımız işin sonucu zahiri olarak bize doğru gelebilir ancak daha geniş perspektifte, yanlışlıklara, zararlara sebebiyet verebilir.
Hizmet ehli, içinde hizmete yönelik art niyet taşımaz. Ancak bilerek ya da bilmeyerek yapılan hatalar, bu hem kendisine hem hizmete halel getirebileceği için, hem kendisine hem hizmetine haksızlık etmiş olur.
Ama karşı taraf için durum elbetteki çok farklıdır, kişinin hizmet-i Kur’aniye ye karşı çıkması onun dinimize, kitabımıza, peygamberimize imanının tam olmadığını gösterir ve karşı saldırısının devamı halinde de inançlarını büsbütün kaybedip, kendi kendisini küfre sürüklemesine sebep olur ..



Küfür devam ettiği için, onlar ekseriyetle çabuk tokat yemiyorlar.

Nasıl ki, küçük kabahatleri işleyenlerin nahiyelerde cezaları verilir,

büyük kabahatleri de büyük mahkemelere gönderilir.

öyle de

ehl-i imanın ve has dostların hükmen küçük hataları, çabuk onları temizlemek için, kısmen dünyada ve sür’aten verilir.

Ehl-i dalâletin cinayetleri o kadar büyüktür ki, kısacık hayat-ı dünyeviyeye cezaları sığışmadığından,

mukteza-yı adalet olarak, âlem-i bekàdaki Mahkeme-i Kübrâya havale edildiği için,

ekseriyetle burada cezaya çarpılmıyorlar.



Küfür de suçtur, zulüm de... Ama küfür büyük, zulüm ise ona nisbetle küçük suçtur. Küfrün tam cezası ancak en büyük mahkeme olan Mahkeme-i Kübrâ'da verilebilir. Dünyadaki cezaların hiçbiri küfrün tam cezası olamaz. Ama zulmün cezası burada verilebilir, dünyadaki cezalar buna kifayet edebilir.
Küfrün cezası dünyada verilmediği için, kâfir küfrüne devam ederek, "kambur üstüne kambur" yüklenir. Ama Müslümanın zulmü devam etmez. Bir dereceye vardıktan sonra gayretullaha dokunur ve zalim Müslüman cezalandırılır ve zulüm sona erer.



İşte, hadis-i şerifte

“Dünya mü’minin zindanı, kâfirin Cennetidir.”mezkûr hakikate dahi işaret ediyor.

Yani, dünyada şu mü’min,kısmen kusurâtından cezasını gördüğü için,dünya onun hakkında bir dâr-ı cezadır.

Dünya, onların saadetli âhiretlerine nisbeten bir zindan ve cehennemdir.


Üstadımızın çok yerde ifade ettiği gibi, biz kendimizi dünyevi heveslerden, dünyevi tutkulardan ne kadar uzaklaştırabilirsek, inşallah ahiret bizim için o kadar güzel o kadar parlak olacaktır.
Başımıza gelen musibetlerin, kusurlarımızı fark etmek, hatalarımızın günahlarımızın kefareti olması, dünya sevgisini bizden uzaklaştıması gibi pek çok hikmetleri vardır. Hatta hadis-i şerifte ifade edildigi gibi: 'En ziyade musibet ve zorluklara maruz kalanlar, insanların en iyisi, en kâmilleridir.'
Kusurlarının kefaretini bu dünyada ödeyen, hatasını fark edip kendisini düzelten, sabreden insan inşallah ahiretinde saadet içinde olacaktır ..



Ve kâfirler, madem Cehennemden çıkmayacaklar;

hasenatlarının mükâfatlarını kısmen dünyada gördüklerimve büyük seyyiatları tehir edildiği cihetle,

onların âhiretine nisbeten dünya cennetleridir.

Yoksa, mü’min bu dünyada dahi kâfirden mânen ve hakikat nokta-i nazarında çok ziyade mes’uttur.

Adeta mü’minin imanı, mü’minin ruhunda bir cennet-i mâneviye hükmüne geçiyor;

kâfirin küfrü, kâfirin mahiyetinde mânevî bir cehennemi ateşlendiriyor.


Elbette hiç bir şey karşılıksız kalmayacaktır; zerre kadar iyiliği bulunan mükafatını alacağı gibi, zerre kadar kötülük yapan da cezasını çekecektir. Küfrün içinde olan insan, günahlarıyla hazırladığı cehennemindeki hapsine girmeden yaptığı iyiyiliklerin mükafatını bu dünyada almakta ve dünya cenneti yaşamaktadır ..
Zahiri musibetlerle karşılaşsada tevekkül eden mümin, başına gelen musibete içindeki Allah inancı ve sevgisi ile sabrederek, Hikmet-i İlahi’ye güvenerek, huzuru yakalayabilir. Kafir ise; inancını yitirmiş, güveneceği dayanağı kırmıştır ve ne güzelliklerden tam zevk alabilir, ne de musibetlerdeki hikmetleri fark edebilir, dışarıdan mutlu gürünsede psikolojik olarak çöküntü içindedir. Herşey onun için kayıptır, hayatı gün be gün yokluğa akar ve kafir kendi kendisini bu dünyada da cehenneme hapseder..

'Allah hepimizi musibet ve belalar karşısında sabır ve tevekkül, günahlarımız karşısında azimli ve inançlı bir mü'min eylesin'

Sübhaneke la ilmelena illa maallemtena, inneke entel alimül hakim, el fatiha me as salavat

amin
 

ebrar172

Well-known member
'Allah hepimizi musibet ve belalar karşısında sabır ve tevekkül, günahlarımız karşısında azimli ve inançlı bir mü'min eylesin'

-----------------------

Amin....
sağolun nuktepira....

 
Üst