Küçük Şey Yoktur...

ebrar172

Well-known member
kucuk.jpg

Yakın zamanlara kadar, başlangıç şartları kısmen bilinse de, herhangi bir fizikî sistem hakkında uzun vadeli doğru tahminler yapılabileceği görüşü hâkimdi. Fakat daha sonra anlaşıldı ki, aynı sistem için birbirinden ayırt edilemeyecek kadar yakın iki farklı başlangıç şartı, birbirlerinden çok farklı iki nihaî durumun meydana gelmesine vesile olabiliyordu. Buna ‘başlangıç durumuna hassas bağlılık’ denmektedir.

Evet, bir sistem içindeki ufak bir değişiklik, başlangıçta pek hissedilemeyecek kadar küçük görülüp ihmal edilse de, çok geçmeden büyüyerek beklenmedik neticeler meydana getirebiliyordu. Tıpkı bir çivinin bir ülkenin kurtuluşuna vesile olabileceği gibi: Bir mıh, bir nalı; bir nal, bir atı; bir at, bir yiğidi; bir yiğit, bir orduyu; bir ordu, bir ülkeyi kurtarır.

Bilim adamları çoğu zaman, küsurlu sayıları yuvarlayarak hesap yapar. Bazıları da, Galile’nin hava sürtünmesini hesaba katmaması gibi, küçük ölçekte tesir eden sebepleri ihmal eder. Düzensiz gibi görünen sistemlerdeki nizamı açıklayan Kaos Teorisi’ne göre, bir sistemin başlangıç durumunu az da olsa farklı kabul ederek hesap yaparsak, elde ettiğimiz netice ile gerçek arasında dağlar kadar fark olur. Çünkü başlangıçtaki küçük fark katlanarak üslü sayılar biçiminde artacaktır.

Satranç oyununu bulan dâhinin hikâyesi, üslü şekilde artan sayıların ne kadar büyük neticeler doğurabileceğine güzel bir misâldir: Kral, satrançtan öyle hoşlanmış ki, oyunu bulan dâhiye büyük bir bağışta bulunmak istemiş. Dâhi de tek isteğinin buğday olduğunu söylemiş. Kral bu alçakgönüllü istek karşısında şaşırsa da, ona ne kadar buğday istediğini sormuş. “Çok büyük bir şey değil kralım!’’ demiş dâhi ve devam etmiş; “Karelerden birincisinin üzerine bir, ikincisinin üzerine iki, üçüncüsün üzerine dört, dördüncüsünün üzerine sekiz buğday tanesi konularak (her defasında ikiyle çarparak) devam edilmek suretiyle, satranç tahtasındaki bütün kareler hesaba katıldığında elde edilecek sayıda buğday tanesi istiyorum.” Kral, dâhinin isteğini servetine nispeten çok az bulmuş ve sinirlenmiş. Askerlerine; “Verin şu küstaha istediğini.’’ demiş. Askerler hesaplamaya başlamışlar, başlangıçta bir aksilik gözükmemiş. 10. kareye geldiklerinde dâhinin istediği buğdayın bir avuç, 15. kareye geldiklerinde bir buçuk kilo, 25. kareye geldiklerinde de bir buçuk ton olduğunu anlamışlar. Nihayet 49. kareye gelindiğinde ise dâhinin isteğinin küstahlık olmadığı anlaşılmış. Çünkü verilmesi gereken miktar ülkenin bütün buğdayından fazlaymış. 54. kareye geldiklerinde ise, dünyadaki bütün buğday miktarı kadar olmuş. Sonunda kral, dâhinin isteğinin çok zekice olduğunu ve güç yetiremeyeceğini anlamış.


Bu hikâyeden de anlaşıldığı gibi, sürekli ikiye katlanan bir sayı, çok kısa sürede çok büyük bir değer kazanıyor. Meselâ bir sayıyı on defa ikiye katlarsak, o sayıyı 1.024 ile; yirmi defa ikiye katlarsak, bir milyondan daha fazla bir sayıyla, yani 1.048.576 ile çarpmış oluruz. Benzer şekilde içtimaî ve siyasî hayatta, iktisatta, meteorolojik hâdiselerde önemsiz gözüken birçok teferruat, sürekli katlanmayla, nihayetinde beklenenden çok farklı neticeler doğurabiliyor.


Meselâ, çok büyük bir bilardo masasının üzerinde rast gele dağıtılmış sâbit kürevî engeller bulunduğunu düşünelim. Masa üzerinde, biri gerçek diğeri hayalî iki top olsun. Bu iki topun aynı anda aynı noktadan hareket ettiklerini fakat ikisinin ilk hareket doğrultuları arasında çok çok küçük bir farklılık olduğunu kabul edelim. Toplarımız sâbit engellere çarptıkça aralarındaki uzaklık yavaş yavaş artmaya başlayacaktır. Topların merkezleri arasındaki uzaklığın her saniye iki katına çıktığını kabul edersek, başlangıçta aralarındaki mesafe bir mikron kadarken, 10 saniye sonra bu uzaklık 1.024 mikron, 20 saniye sonra 1 metre, 30 saniye sonra 1 km’yi geçecektir (Şekil 1).


Görüldüğü gibi bilardo topunun takip edeceği yol, başlangıç durumu tarafından belirlenmekte ve bu yolu önceden tahmin edebilme imkânımız temelde kısıtlanmaktadır. Benzer şekilde çevremizde birçok şarta bağlı olarak gelişen hâdiselerin neticelerini önceden kestirebilmemiz çok zordur. Gözümüzden kaçan çok küçük bir sebep, zamanında yapılması gereken küçük bir iş, ufak bir ihmalkârlık, gösterilmeyen az bir sabır, görmezden gelemeyeceğimiz kadar büyük bir tesire yol açabilir. Başlangıçtaki durumun hemen akabinde saptırıcı tesirleri olan küçük engeli veya bozucu unsurların varlığında bile bir bilardo topunun hareketini önceden kestiremiyorsak, gezegenlerin hareketini, hava değişikliklerini, insanlığın ve devletlerin geleceklerini, anne karnındaki bebeğin durumunu kesin olarak nasıl bilebiliriz? Yukarıda misâlini verdiğimiz Kaos Teorisi, Laplace’ın, hâdiselerin önceden bilinebileceği şeklindeki deterministik dünya görüşünü ortadan kaldırmıştır.


Şimdi başlangıç durumuna hassas bağlılığa başka bir misâl verelim. Bizi Dünya’ya, Dünya’yı Güneş’e, elektronu çekirdeğe bağlayan kuvvet, soluduğumuz hava molekülleri ve kâinattaki bütün diğer parçacıklar arasında da aynı tesiri gösterir. Uçsuz bucaksız kâinatın çok uzak bir yerinde bulunan tek bir elektronun, hava molekülleri üzerindeki çok dolaylı da olsa var olan kuvvet tesirinin bir an için kalktığını kabul edelim. Hava moleküllerini esnek toplar olarak düşünelim ve bunlardan birini ele alalım. Şimdi şu soruyu soruyoruz: Çok uzaklardaki o tek elektronun kuvvet tesirinin bir an için kaybolması topumuzun kaç çarpışmadan sonra diğer bir topu ıskalamasına yol açacaktır? Matematikçiler bunu, fazla değil, yaklaşık elli çarpışma olarak hesaplamışlar.


Görüldüğü gibi, bir elektronun çevresine tesirinin bir an için yok olması gibi mikroskobik bir hâdiseden yaklaşık bir dakika sonra makroskobik bir tesir ortaya çıkmış bulunuyor. Bunu küçümsemek doğru olmaz; zîrâ ‘kelebek tesiri’* denen bu durum büyüyerek, önce bulutların yön değiştirmesine, rüzgârın hızlanmasına ve sonra bir yerde kasırga çıkmasına sebep kılınabilir. Hafta sonu havanın güneşli olacağını söyleyen meteorolojiye güvenip düzenlediğiniz bir pikniğin hazırlıklarını yaptığınız sırada, şiddetli bir yağmurla karşılaşıp, geriye dönmek mecburiyetinde kalabilirsiniz.


Açıkça görülüyor ki, kâinattaki cisim ve hâdiseler çok hassas dengeler ile birbirine bağlanmıştır. Neredeyse sınırsız sayıda parametrenin söz konusu olduğu bu büyük ölçekli ve hassas yapının var edilip sürdürülmesi ancak Sonsuz Bir İlim ve Kudret’le mümkün olabilir. Gezegenleri yaratan Allah’ın kelebeğe nüfuz etmemesi düşünülemez. Arının gözünü yaratacak İlim ve Kudret Sahibi’nin Güneş’in ve ışığının mâhiyetini bilmemesi düşünülemez. Kâinattaki her şeyi kudret elinde bulunduramayan, hiçbir şeye muktedir olamaz. Bütün eşya ve hâdiseler karşılıklı dayanışma içinde yaratılmıştır ve hiç biri diğerinden ayrılmaz.

Her şey bir bütünün parçalarıdır. Gerçekten insan dâhil kâinatın tamamında görünen birlik o kadar âşikârdır ki, hiç kimse bunu inkâr edemez. Kuantum, İzafiyet ve Kaos Teorilerinin ışığı altında şu âleme nazar edildiğinde, maddeyi teşkil eden parçacıkların ve bunların katıldığı hâdiselerin birbiriyle münasebet içinde olduğu görülür. Bu keşif önemlidir; çünkü kâinatın bir bütün (holistik) olarak ele alınması çok yakın zamanlara kadar, sadece dinin sahası içindeydi. Fakat bugün fizikçiler de giderek artan bir çoğunlukla, kâinatın en ücra köşelerinde meydana gelen küçük bir hâdiseyle münasebet içinde yaratıldığımızı kabul etmektedirler.


* Kelebek Tesiri: Bir kelebeğin bir yerde kanat çırpmasının belli bir süre sonra başka bir yerde atmosferin durumunu belli ölçüde değiştirebileceğini ileri süren teoridir.


Nuri Balta...Sızıntı....
 

Zuhr

Talebe
evet .. bunun adına kelebek etkisi denmiş, ya da kaos kuramı, ya da belirsizlik ..
aklın sınırlarını zorlayan durumlarla karşılaşıyoruz,
bakış açımızın ne kadar geniş olması gerektiğini, ufkumuzun ne kadar uzaklara taşınması gerektiğini fark ediyoruz
belki de tevekkül ün, mütevekkil olabilmenin ne kadar önemli olduğunu hissediyoruz bir kere daha,

olan biteni anlamaya çalışırken geçtiğimiz yollarda tökezleyip düşüşlerimiz, dizlerimizdeki yara bereler,
yüzlerce deneyler yapılıyor bir hava kabarcığının yağ içinde ne kadar hızlı gittiğini ölçüp, aradaki sürtünme katsayısını bulabilmek için ..

el yordamıyla birşeyler bulmaya çalışırken,
bu düzen,
bu intizam,
bu mükemmel devir,
sürekli sürekli akıp gidiyor,
hiç birşey birbirine mani olmadan, düzeni bozulmadan
sadece Allahu Ekber diyebiliyorum, Subhanallah !!

düşünsenize, kainatın başlangıcından bu güne kadar geçen süreyi
ve bu süre içinde bırakın küçük şeyleri, yıldızlar patlamış, fırtınalar kopmuş, yerler yerinden oynamış,
ama satürn hala yörüngesinde sakin sakin süzülürken jupitere çarpışmıyor ..
hala her baharda milyonlarca çeşit bitki birbirine karışmadan ayrı ayrı yetişiyor,
hala burunlarımız aynı yerde,
hala birbiri içinde kaybolmadı sinekle kelebek..


hem bukadar hassas, hem bu kadar sabit, hem bu kadar değişken ..
bizi yaratan nasıl büyük bir yaratıcı ya hu !!
Allahu Ekber !!
 

ebrar172

Well-known member
nüktepira ; bu kadar uzun vede en az yazının aslı kadar tatmin edici bir yorum yaptığınız için teşekkürler..eyvAllah...
 

ebrar172

Well-known member
evet baya yazmışım gerçekten .. :002:
bazen yazmaya başlayınca parmaklarıma hakim olamıyorum ablacım :dft001: :005:

kusur ettiysem affola :gül:

yahu olurmu en sevdiğimdir şu yaptığınız...
benim yorumlarımdan belli olmuyor mu...:)

uzun uzun yazanlara ayrı bir muhabbetimiz vardır...teşekkür ederiz mübarek...;)
 
Üst