Eğitim tehdit altında - İşte çözüm yolu

Ali Said

Well-known member
Gen ve moleküler biyoloji uzmanı olan Indiana Universitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. George Malacinski Yalova Üniversitesinde bir konferans verdi.

Prof. Malacinski, ABD’deki ilk ve orta öğretimdeki yapılanmanın temelleri üzerinde durdu. Malacinski, ABD’deki ahlaki ve manevi çözülmenin eğitimi içinden çıkılmaz bir tehlikeye sürüklediğini anlattı. Tüm bu insanî yozlaşmaya karşı bir arayışın içinde olduklarını ifade etti. Ayrıca bizdeki manevi dinamiklerin ve özellikle de aile yapısının sağlamlığına dikkat çekerek esasen kurtuluşun nerede olduğunu ifade etmiş oluyordu.

Elbette ABD’nin başarısı, akıl ve bilimin rehber haline getirilerek eğitimin doğru mecrasında yürütülmesinde yatıyor. Prof. Malacinski bu noktalara dikkat çekti. Amerika’da eğitimin başarısı özgürlük ve insana olan güvenin esas alınmasından kaynaklanıyor. Hayatla iç içe sürdürülen bir eğitim var. Türkiye’de olduğu gibi sistem körü körüne ezberciliğe ve bilgi yüklemeye dayalı değil. Kafaya bilgi yığmak yerine bilgiyi kullanmak ve yorumlamak şeklinde sürdürülen eğitim yapısında insanlar daha üretken. Müfredatta dayatma yok. SBS ve ÖSS gibi sınavlar bulunmuyor. Sistem, çok şey ezberleyip bilgisi ile ne yapacağını bilmeyen kişiler yerine az da olsa öğrendiğini kullanabilen fertler yetiştirilmesi esas haline getirilmiş. Okullarda kıyafet sorun değil. Eğitim başarıya endeksli. Amerika'da bütün eyaletler dikkate alındığında veli ve öğrenciler derslerin seçiminde etken konumda. Çoğu veliler ‘evrimin’ bir bilim değil ateizm adına “ideolojik bir dayatma” olduğunu düşünüyor. Bu yüzden bir çok veli, evrimci anlayışa karşı yaratılışı esas alan ‘Akıllı Tasarım” [2] veya “Yaratılış Modelinin’ müfedatta yer almasını sağlıyorlar. İlkokulların % 90 kadarı resmi devlet okulları. Bunların kontrolü kilise ve dini cemaatlerde.

ABD’de Eğitim Tehdit Altında

Prof. Dr. Malacinski açık yüreklilikle okulların içine düştüğü çıkmazlara da dikkat çekti. Şiddet, seks, uyuşturucu ve alkol kullanımının ilköğretim okullarında bile yaygınlaştığını, yaygınlaşan bu olumsuzlukların Amerika eğitim sistemini tehdit eder boyuta ulaştığının altını çizdi. Özellikle maddeten her ihtiyacı karşılanmış varlıklı aile çocuklarının bile kontrol edilemeyen bireysel tecavüzkar davranışları ile öldürme, saldırı, şiddet olaylarına karışmasını anlamanın güç olduğuna dikkat çekti.

Eğitimi tehdit eden en önemli bir diğer problem olan boşanma olaylarından en büyük sıkıntıyı ve problemi çocukların yaşadığına, bunları eğitmenin neredeyse imkansız hale geldiğine vurgu yaptı. İnsanı tek boyutta değerlendirmenin, manevi ve insani değerleri ihmal etmenin faturası ağır oluyor. ABD’de akıl ve bilim yol gösterici olarak ele alındığında toplumsal hayatta teknolojik başarının yakalandığı bir vakıa. Materyalist hayatın insanı gitgide egoist ve bencil hale getirmesi karşısında insanlar yalnızlaşıyor. İnsanlar geleceğinden endişeli.

Maddi her türlü ihtiyacı karşılanması insanları huzurlu kılmıyor. Manevi değerlerin ihmal edilmesi yüzünden fazilet duyguları ve insani değerler gereği gibi neşvü nama bulamıyor.

ABD, başını belaya sokan bu ahlaki çürüme ve bozulmalara karşı bir arayışın içinde. Değerlerimize müşteri. Ahlaki yozlaşmaya karşı bizim daha şanslı olduğumuzu ilave etmeyi ihmal etmedi. Bir kere daha açıkça anlaşılıyor ki Batı karşısında mevcut komplekslerimizden kurtularak teknik beceri ve metotlarla donanarak kendi manevi değer ve dinamiklarimizin farkına vardığımızda sadece kendimizi değil tüm insanlığı kurtaracak ve huzura kavuşturacak reçete ve formüller bizde bulunuyor.

ABD’de Mesleki Eğitim

Özel sohbetimizde ABD'deki mesleki okullardaki yapılanmaya değindik. Halen, ABD'de mesleki eğitim popüler ve cazip. Bu yüzden insanların bir kısmı yüksek tahsil yerine kestirmeden mesleki eğitime yöneliyorlar. Herkesin bir meslek sahibi olması esas haline getirilmiş. Ağaç-ahşap-mobilya işleri, mekanik beceriler yönelik meslekler, muhasebe, kamyon- tır şöförlüğü, tesisatçılık, bilgisayar kullanımı, tamircilik, aşçılık, masaj, kuaförlük, havacılık gibi çok ilginç meslek grupları var. Bizde meslekten sayılmayan birçok alan ABD de bir meslek olarak kimliğe sahiptir. El yordamı ve göz kararı ile iş yapma devri çoktan geçtiğinden, çobanlıktan boyacılığa kadar her iş artık itibarlı meslek haline getirilmiş. Bu gerçeğin ülkemizce anlaşılmamış olmasının faturasını ağır ödemekteyiz. Her sahada işsizliğin en önemli kaynağını mesleksizlik teşkil etmektedir. Öğrenci kontenjanları ve açılan bölümler bir planlamaya göre yapılamayınca belirli bir meslek dalında 10 kişi gereken yerde 50 kişilik personel yetiştirilerek verimsizlik ve gizli işsizlik alabildiğince artmaktadır.

ABD’de zamanında meslek alamamış kişilere, yaşı ne olursa olsun bir meslek öğrenmek isteyenlere Halk Okulları (Community School) adı verilen iki yıllık meslek okullarında bir meslek edinme fırsatı var.
Bu yapı bizdeki Meslek Yüksek Okullarına tekabül ediyor. Ama bunların işleyişi bizdekilerden oldukça farklılık arzediyor. En başta bu okullar bizde olduğu gibi sadece lise mezunlarına değil her yaş ve gruptan insana hitap ediyor. İnsanlara diploma değil meslek kazandırmak ve mesleği öğrenmek amacı esas olduğundan uygulama esas haline getirilmiş.

Mesleki Eğitimde Çıkış Noktası

Prof. Malacinski’yi dinlerken mesleki eğitimde önemli olanın ne olduğu bir kere daha ortaya çıkıyordu: Uyguladığı eğitimle öğrencideki yetenek ve çeşitliliği keşfedebilen ve yeteneklerin yerinde değerlendirecek bir esnek ortamın meydana getirilmesi Ülkemizdeki eğitim yapısı neden bu anlayışın çok uzağında kalmaktadır?

Hangi türden olursa olsun liseden mezun olanların hemen hepsi üniversiteye girmeye endeksli bir eğitim anlayışımız var. Ta ilkokuldan itibaren doktor mühendis öğretmen olma havasına sokuluyor öğrenci. Hâlbuki iyi bir usta ve sanatkâr olma, kendi işini kurma ve üretmeye yönelik meslekler ve bir meslekte uzmanlaşma gibi hedefler gösterilmiyor.

Meslek okullarının reformu çerçevesinde öncelikle yapılması gerekenler Meslek okulu ve Meslek Yüksek Okullarının cazibesini artıracak tedbirlerin alınmasıdır. Mezunlarının iş bulmada haklarının kanunlarla açık hale getirilmesidir. Örneğin mezunlara daha kısa sürede askerliği bitirme hakkının verilmesi bile bu okulların itibarının artmasına vesile olacaktır.

Kısaca söylemek gerekirse... Tüm öğrencilerin bir meslek öğrenmesinin zorunlu hâle getirilmesi eğitim probleminin halledilmesinde temel çıkış noktasını teşkil etmektedir. Böyle bir sistem kurulduğu takdirde pek çok ana baba kendiliğinden çocukları için meslek öğrenimini tercih etmeye başlayacak; kadar her sahada meslek okulları yaygınlaşmaya başlayacaktır.

Meslek okulları eğitimi ve uygulamaları ile çağdaş hâle getirilir, mesleğin gerektirdiği her türlü alet edevat ve atölye imkânları ile donatılırsa okulunu bitiren mesleğini gerçekten öğrenebilecek, sadece “diplomaya” değil aynı zamanda mesleğin gerektirdiği “yeterliliğe” de sahip olacaktır. Gerekli kanunî düzenlemeler yapılarak, mesleğinde uzmanlık belge ve diplomasına sahip olmayan hiçbir kimseye (meslek ne kadar basit görülürse görülsün) ilgili meslekte işe girme ve işyeri açma izni verilmezse o zaman ister istemez herkes bir meslek sahibi olmak zorunluluğu hissedecektir.

Üniversite önünde yığılmanın önlenmesi için her kesimde ve her eğitim kurumunda hedef olarak üniversite gösterilmesi yanlış telakkisinin kaldırılması gerekiyor bir kere. Sonra tabi ki bu arada mesleklerin gerekli saygınlığa ulaştırılması önem arz ediyor. Ayrıca planlama yapmak şart. Okul kontenjanları piyasa ihtiyacına göre belirlenmelidir ki mezun olanlar kolayca iş bulabilsinler. Öğrenci çoğunluğunun daha lise çağında en az bir mesleği öğreneceği şartları hazırlamak lazım. İnsanları lise çağından sonra bir meslek sahibi yapmak zor. Sanayide çırak olarak da çalışamaz. Gururlarına yediremiyorlar. Meslek lisesini okuyan kişilerin üniversite düşüncesinden ziyade iş kollarında başarılı bir kariyer yapmaya odaklanması sağlayacak yapılanma ortamı oluşturmalıyız.
Tabi önemli olan tüketimci toplum kavramından üretici toplum kavramına geçebilmek. Hiç şüpheniz olmasın o zaman meslek okulları daha da revaçta olacak. Üretken bir toplum anlayışına geçersek o zaman şimdiki devlet kapısında iş bulma anlayışı da sona erecektir.

Prof. Dr. Osman Çakmak / Yalova Üniversitesi
 
Üst