Kardeşliği allah için yapmak

Livza

Well-known member
Rasulullah (s.a.v) Efendimiz buyurmuştur ki: “Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.” [(Ebu Davud, Sünnet, 3 (Had. No: 4599).)]Demek ki, Allah yolunda birlik ve kardeşlik ciddi bir ameldir. Her hayırlı amelde önce güzel bir niyet istenir. Sonra onun bu güzellik içinde tamamlanması beklenir. Niyeti güzel olmayan kimse hayra ulaşamayacağı gibi; güzel niyetle başladığı bir işini sonuna kadar devam ettirmeyen kimse de hayırdan mahrum kalır.

Niçin kardeş olunur? Hedef nedir? Cenab-ı Hak, bize şu hedefi gösterir:

“İyilik ve takva hususunda birbirinizle yardımlaşınız.”[Maide 5/2.]

Dünyada Allah rızasının ve takvanın dışında kurulan bütün dostluklar, ahirette düşmanlığa dönüşücektir. Hesap gününün yegane sahibi hepimizi şöyle uyarır:

“O gün (Allah için birbirini seven) muttakîlerin dışında bütün dostlar birbirinin azılı düşmanı olur.”[Zuhruf, 43/ 67]

Muhyiddin b. Arabî (k.s), bu ayetin tefsirinde, insanların kurduğu muhabbetin dört kısma ayrıldığını bilirtir:

1-Sırf Allah’ın zatı için muhabbet. Bu, zatî, ruhanî bir muhabbettir. Ruhun ilahî kurbiyyete ulaşmasıyla hâsıl olur. Buna ancak takvada zirveye çıkmış kamiller ulaşır. Sayıları da azdan azdır.

2-Allah için olan muhabbet. Bu, kalbî bir muhabbettir. Temeli, güzel sıfat, ahlak ve hâllere dayanır. Hedefi ilahîdir. Salihlerin birbirini, arif ve velileri, peygamberlerin ümmetlerini sevmeleri gibi. Bu ikisi hayırlıdır. Onlar Allah için olduğundan ahirette de devam eder. Sahipleri pişman, sonları perişan olmaz.

3-Nefsanî muhabbet. Temelinde nefsanî, hissî lezzet ve gayeler mevcuttur. Sırf şehvet için zevceyi, nefsanî keyfine yardımcı olduğu için malı ve fasıkları sevmek gibi.

4-Aklî muhabbet. Temelinde, dünyevî maslahat ve menfaatlar yatar. İlahî değildir. Tüccarları, sanatkarları ve benzeri fanî güzellikleri sevmek gibi. Bu son ikisinin ahirette bir faydası yoktur. Ekseri insanlar bu ikisiyle dostluk kurarlar. Sonları aldanmak ve birbirine düşman olmaktır. Bunun için ayette umum insanların hâlini ifade için önce: “Bütün dostlar o gün birbirinin düşmanıdır” buyrulmuş, peşinden “ancak muttakiler müstesnâ!” buyurularak, adetleri hayli az olan bahtiyarlar ayrı tutulmuştur. Ayrıca, hemen peşinden gelen ayette, muttakilere verilen: “Ey (biribirini benim için seven) kullarım! Bu gün size korku yoktur, siz mahzun da olmayacaksınız” müjdesiyle, ilk iki gruba giren dostluklar Zat-ı Bâriye ait kılınmış ve bu dostluklar tasdik ve takdir görmüştür.”[İbnu Arabî,Tefsîru Kur’ani’l-Kerîm, II, 452-453]

Önce, Allah için kurulacak dostluğun fazilet ve faydasını bilmek gerekir. Çünkü bir işe can-ı gönülden inanmayan insan, onun peşine düşmez ve gereklerini yerine getirmez.

Ebu Talib el-Mekkî (k.s) (386/996) bu konuda şu temel anlayışı tespit eder:

“Kim, Allahu Teala’nın rızası için kardeş olmanın faziletini ve böyle bir muhabbetin derecesini iyice bilirse, bu yoldaki talep ve hedefine ulaşmak için, kardeşinin hallerine sabreder; ona teşekkür eder; kendisine yumuşak davranır; sıkıntılarına tahammül gösterir. Çünkü, kıymetli bir şeye talib olan kimseye onu elde etmek için en değerli şeylerini o uğurda harcaması gerekir.”[Ebû Talib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulub, II, 216.]

Abdullah b. Ömer (r.a) demiştir ki: “Ömrüm boyunca oruç tutsam, hiç uyumadan geceyi ibadetle geçirsem, malımı parça parça Allah yolunda infak etsem ve bu hâl üzere ölsem, fakat gönlümde Allah’a itaat edenlere karşı bir sevgi, O’na isyan edenlere karşı da bir buğz olmasa, bütün bu yaptıklarımdan bir fayda göremem.”[Gazalî, İhya, II, 233.]

Rasulullah (s.a.v) Efendimiz, Allah için dostluk kurmanın fazilet ve faydasını şöyle belirtmiştir:

“Yedi sınıf insan var ki, Allahu Teala onları, kendi rahmet gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı hesap gününde özel rahmetinde gölgelendirecektir. Bunlardan birisi de, Allah için birbirini seven, bu sevgi üzerinde bir araya gelen ve bu sevgi içindeyken birbirinden ayrılan iki arkadaştır.”[Hadisin tamamı için bkz: Buharî, Ezan, 36, Zekat, 16; Müslim, Zekat, 91; Tirmizî, Zühd, 53.]

“Üç şey var ki, onlar kimde bulunursa o kimse imanın tadını bulur:

1-Allah ve Rasulünü her şeyden daha fazla sevmek,
2-Sevdiği insanı ancak Allah için sevmek,
3-İmandan sonra küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi kötü görmek.”
[Buhâri, İman, 14; Müslim, 67; Tirmizî, İman, 10; İbnu Mace, Fiten, 23.]

“Allahu Teala buyurur ki: “Benim için birbirini seven, birbirini arayıp soran, birbirini ziyaret eden, birbirine infak ve ikramda bulunanlara muhabbetim hak olmuştur.”[Ahmed, Müsned, V, 229; Hakim, Müstedrek, IV, 169-170]

“Allahu Teala kıyamet günü şöyle buyurur: “Benim celalim (rızam) için birbirlerini sevenler nerede? Hiçbir gölgenin bulunmadığı bugün onları kendi (rahmet) gölgemde gölgelendireceğim.”[Müslim, Birr, 12 (No:37).]

“Allah’ın dostları içinde öyle kimseler vardır ki, onlar nebî ve şehit değillerdir. Fakat kıyamet gününde Allahu Teala’nın kendilerine bahşettiği ihsan ve makamlardan dolayı nebî ve şehitler onlara gıpta ile bakarlar.

Ashab: “Ya Rasulallah! Onlar kimlerdir, bize haber verir misiniz?” diye sorduklarında; Rasulullah (a.s):

“Onlar, aralarında herhangi bir neseb bağı ve maddî alışveriş bulunmadan sırf Allah’ın muhabbeti ve rızası için birbirlerini sevenlerdir. Vallâhi onların yüzü (o gün) nur gibi parlamakta ve kendileri de nurdan minberler üzerinde oturmaktadır. İnsanlar korktukları zaman onlar korkmazlar, insanlar üzüldükleri zaman onlar üzülmezler” buyurdu ve sonra:

“Haberiniz olsun! Allah’ın velîlerine asla bir korku ve hüzün yoktur”[Yunus, 62-64.] ayeti kerîmesini okudu.”[Ebu Davud, Buyu’, 76 (No: 3527); Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensûr, IV, 372; Şevkanî, Fethu’l-Kadîr, II, 458. Eşref Ali Tanevî, hadisle ilgili olarak “Allah’ın veli kulları” başlığı altında demiştir ki: “Bu hadisin kastettiği kimselerin tahkik ehli gerçek sûfiler olduğunu açıklamaya ihtiyaç yoktur. Hadisteki “onlara gıbta ederler” ifâdesinden onların, Peygamberlerden üstün oldukları ortaya çıkmaz. Böyle bir yanlış anlayışa düşmemek gerekir. Bazı hususlarda büyükler küçüklerin özel ve güzel bir durumunu temenni edip ona gıpta edebilirler.” Bkz: Tânevî, Hadislerle Tasavvuf, 141-42.]

“Kıyamet günü olunca insanlar arasındaki akrabalık ve neseb bağları kesilir, kardeşliğin hükmü biter, ortada sadece Allah için yapılan kardeşlik kalır.”[Zuhruf, 43/ 67.]

İmam Suyutî (rah.) şu sonuca varır: “Bu ayet ve hadislerden anlıyoruz ki, isyan üzere dostluk kuranlar ahirette birbirinin azılı düşmanı kesilecek, ancak Allah için kurulan dostluklar fayda verecektir.”[Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensûr, VII, 388.]

Allah için kurulacak kardeşlik tesadüfe değil, irade ve tercihe dayanmalıdır. Başlaması bazen irade dışı olabilir, fakat devamı katiyyen tesadüfle gelmez. Sevgi, sadakat, sabır ve safiyet ister.

İmam Gazalî (k.s), dostlukların nasıl oluştuğunu şöyle belirtir:

“Sohbet ve arkadaşlık iki şekilde oluşur:

1-Bir tercih ve özel bir istek olmadan. İş, memuriyet, okul, komşuluk ve yolculuktaki arkadaşlıklar böyledir.

2-Arzu ve iradeyle. Bizim konu ettiğimiz ve asıl istenen budur. Allah yolunda kardeşlik bu şekilde olur. Çünkü bir işin ibadet olması ve fayda vermesi için irade ve istekle yapılması gerekir. Sohbet; bir kimseyle aynı meclisi paylaşmak ve aynı atmosferde beraber yaşamaktır. Bunlar da ancak sevgiyle olur. Birbirini samimi olarak sevmeyenler bir arada bulunamazlar.”
[Gazalî, İhya, II, 234. (Beyrut, 1992).]

Bu yolda neye dikkat etmek gerekir? Büyük veli Şihabüddin Sühreverdî (k.s) bu konuda şu uyarıyı yapar:

“Allah için sohbet ve kardeşlik yapmayı tercih eden kimsenin dikkat edeceği ilk edep, bu işin hayırlı olması için Yüce Allah’a yönelmektir. İnsan kendi nefsini ve arkadaşını Allahu Teala’ya teslim ederek, bu sohbetin bereketini istemelidir. Çünkü insan, bu beraberlik ve arkadaşlık sebebiyle, kendisine cennet yahut cehennem kapılarından bir kapı açmış olacaktır. Şöyle ki, eğer bu dostluk, Allah rızası içinse, Allah aralarında hayır yolunu açar. Bu ise cennet kapılarından bir kapıdır. Bu hususa işareten Allahu Teala buyurmuştur ki:

“O gün muttakilerin dışında bütün dostlar birbirinin düşmanı olur.”[Zuhruf 43/ 67.]

Ayette geçen muttakilerin ahiretteki durumu şöyle anlatılmıştır:

Allah için birbirini seven iki kardeşten birisine:

-Cennete gir! denilir. O da, diğer kardeşinin durumunu ve makamını sorar. Eğer onun aşağısında ise, kendisine verilen makamın benzeri ona da verilinceye kadar cennete girmez. Eğer kendisine:

-O senin gibi amel etmedi! denilirse, o:

-Ben, hem kendim, hem de kardeşim için amel ettim! der. Bunun üzerine kardeşi için istemiş olduğu bütün şeyler verilir ve kardeşi de onun makamına yükseltilir.

Allah için, Allah yolunda yapılmayan bir dostluk ise, Cehennem kapılarından bir kapı demektir. Bu hususa işaret eden ayet-i kerimede şöyle buyurulmuştur:

“Zalimlerden her biri (pişmanlığından) o gün iki elini ısırarak: ‘Ne olurdu, keşke ben de o peygamberle birlikte bir kurtuluş yolu edinseydim. Yazıklar olsun bana! Keşke, beni sapıtan falanı dost edinmeseydim’ der.”[Furkan 25/ 27-29.]

Demek ki insanlara yakınlık, hem saadet hem de felaket sebebidir. Durum bu olunca, insan nasıl olur da böyle bir işe girerken onun gereğini yapmaz. Bu işe giren insan dikkatli olmalıdır. Allahu Teala’ya çokça yalvarmalıdır. Arkadaş seçiminde samimi olmalıdır. Bunun için, bu işe girmeden önce iki rekat istihare namazı kılmalı, işini Yüce Allah’a havale ederek onu sağlama almalıdır.”[Sühreverdî, Avarifü, 431-432. (Trc: Gerçek Tasavvuf, 556-557).]


Kaynaklarıyla Tasavvuf - 2

Dilaver Selvi
 
Üst