Mehmet serim

mihrimah

Well-known member
Simav’da bir Serim ağabey vardı. Doğu’nun Fahreddin hocasına bedel o da Ege’nin Fahreddin Hocasıydı. Zayıf, çevik, kuru bir zattı. Fahreddin Hoca’nın kara olmasına rağmen o sarıydı. Fahreddin Hoca Hınıslı o Simavlıydı. Fahreddin Hoca hep dershaneye gelir, o hep dershaneye giderdi. Fahrettin Hoca hep Risale-i Nur okutur, o hep Risale-i Nur okurdu. İkisi de gece yatmaz, sabah uyumazdı. İkisinin de çarşıya doğru bir yürüyüşleri vardı ki gören Kâbe yolcusu sanırdı. Onlar dershaneye Kâbe’ye gidilen iman ve ciddiyetle giderdi. İkisi de bulundukları yerde rükün, Türkiye’de sütun idiler.


Serim Ağabey, ciddi bir Nur talebesiydi. Komiteciliği bilmezdi. Fikirlerini açıkça söylerdi. Herkese karşı şefkatliydi. Yüzünden tebessüm eksik olmazdı.


Takva sahibiydi. Üstadi bir meşrebe sahipti. O da üstat gibi Şafii Mezhebindendi. Bir namaz kılışı vardı ki Hazreti Ali ciddiyetindeydi. Onun arkasında cemaat olunca, kendimi üstadın arkasında namaz kılıyor sanırdım. Namazın erkânına, Kur’an’ın tecvidine uyarak ve okuduğunu anlayarak huşu içinde namaz kılardı. Namazdaki bu ciddiyeti içindir ki ona hep “Sahabe meslekli, üstat meşrepli” demişimdir.


Güzel ders yapardı. Kime, nerede, ne okunacağını bilirdi. Sesi mikrofonik ve toktu. En çok sevdiği şey suallere cevap vermekti. Risale-i Nur’un fihristi gibiydi. Kim, neyi merak ederse ona sorardı.


Evini dershane olarak vermişti. Hisar’ın girişindeki o Demirkapılı dershane ne hizmetlere şahitti. Ömer Ağabey, Hasan Ağabey, Mehmet Makas Ağabeyle birlikte Mehmet Serim Ağabey, mutfakta ses sese vererek ilahi söyleyip yemek yapışlarını, Rahmetli Ali Uçar ağabey her yerde anlatırdı. Bu dershanenin her günkü nöbetçisi ise Serim Ağabeydi. Diğer adıyla Sarı Hoca olan bu zat, gelen bütün misafirleri ağırlardı, hizmetin her yükünü çekerdi.


Mehmet Serim Ağabey’in en yakın dava arkadaşları, Mümtaz Koç, Ali Göktaş, Yakup Erdoğan, Salih Ural ve diğer nur talebeleridir. Simav Cemaatini en iyi Bayram Yüksel Ağabey bilirdi. Muzaffer Ağabey, son yıllarda yazların bir kısmını orada geçirirdi. Rahmetli Ali Uçar Ağabey’in her yorulduğunda nefes aldığı yerdi. Mustafa Sungur, Tahiri Mutlu, Abdullah Yeğin ve Said Ağabeyler Simav’a gelerek bu cemaatle ders yapmışlardı. Simav Cemaati bu Ağabeyleri ve daha birçok nur talebesini bağrına basarak Eynal Kaplıcalarında misafir etmişti. Bu misafirlerle ilgilenmede Mehmet Serim Ağabey’in ayrı bir yeri vardı.
Bir zamanlar, kendi evindeki dershanede haftanın yedi gününde yedi kişiye ders yapan Serim Ağabey, ekilen nur tohumlarının neticesinde bu gün yedi dershanenin yedi salonunda yedi yüz kişiye ders yapıyor. Allah hizmetini makbul, cemaatini bol eylesin.

İbrahim Köse
 
Üst