Mehmed akif ve bediüzzaman

mihrimah

Well-known member
İkisi de bu milletin yetiştirdiği son devrin iki muzdaribi. Sanki bir ruh, iki ceset gibiler. Düşünceleri, yaşantıları, ahlakları, dert ve ızdırapları, içtimai hastalıklarımızı teşhisleri ve tedavi çareleri ile...

Bu kısa çalışmamızda bu iki büyüğümüzün pek bilinmeyen yakınlıkları üzerinde duracağız.İnşaallah hüsnü kabule mazhar olur, hem onların, hem de sizin katınızda...

Bu iki aziz insanın ne zaman tanıştıklarını bilemiyoruz. Ama herhalde Meşrutiyet seneleri olsa gerektir. İkisinin de yakın dostu merhum Eşref Edip bey 1952’de yazdığı bir yazısında o yıllara şöyle değinir: “Üstadla tanışmamız kırk seneyi geçti. O zamanlar hemen her gün idarehaneye(Sebiliürreşad iderahanesi) gelir. Akifler, Naimler, Feridler, İzmirlilerle birlikte saatlerce tatlı tatlı musahabelerde bulunurduk. Üstad kendisine mahsus şivesiyle yüksek ilmi meselelerden konuşur, onun konuşmasındaki celadet ve şehamet bizi de heyecanlandırırdı.” (1)

Daha sonraları Bediüzzaman ile Akif’in yolları Dar-ül hikmet-i İslamiye adlı akademide yeniden birleşti. İkisi de burada aza idi. Üstadın talebesi Mustafa Sungur ağabeyin nakline göre Bediüzzaman şöyle demiştir: “Ben Mehmed Akif’e her sabah dua ediyorum. O, Dar-ül Hikmette arkadaşlarımız içinde en çok bana karşı hürmetkar davranırdı. Hatta bir gün benim gıyabımda İzmirli İsmail Hakkı bir şeyler söylemiş. Mehmed Akif demiş ki: “Eğer alim iseler, gitsinler Bediüzzaman’ın yazdığı İşarat-ül İ’caz’ı anlamaya çalışsınlar.(2)

Bediüzzaman hazretleri 22.3. 1951’de yazdığı bir mektubunda M. Akif’in İşarat-ül İcaz tefsiri hakkında değerlendirmesini bizzat nakletmektedir. Bu mektubun o kısmını derc ediyoruz: “İşarat-ül İ’caz umum Risale-i Nur’un bir fihristesi, bir listesi, ve o nur bahçesinin bir fidanlığı, ve sırr-ı i’caz-ı Kur’an’ın bir menbaı olduğunu gördüm. Gayet ince ve derin olduğu için şimdiye kadar alimler pek azını anlamışlardı. Fakat kimin eline geçmiş ise fevkalade takdir etmiş ve “emsalsiz” demiş. Hatta Dar-ül Hikmette merhum şair Mehmed Akif demiş ki, “En büyük alim odur ki, bu tefsiri anlasın...değil ki, bir benzeri yapılabilsin.” (3)

Yine Dar-ül Hikmette iken bir mecliste Mehmed Akif demiş ki: “Bediüzzaman’ın konuştuğu yerde bize ancak sükut düşer” (4)

Diğer bir rivayete göre, merhum şairimiz şunları dile getirmiştir: “Dar-ül Hikmette iken, Bediüzzaman söze başladı mıydı, biz hayran hayran onu dinlerdik.” (5)

Bediüzzaman’ın yakın talebelerinden merhum Zübeyr Gündüzalp 1950’de Ankara’da verdiği bir konferansta şöyle demektedir: “Büyük şairimiz ,edebiyatımızın medar-ı iftiharı merhum Mehmed Akif bir üdeba meclisinde; “Viktor Hugolar, Şekspirler, Dekartlar, edebiyatta ve felsefede Bediüzzaman’ın bir talebesi olabilirler” demiştir.(6)

İstiklal harbimizin sarıklı mücahidlerinden Erzurum Mebusu merhum Mehmed Salih Yeşiloğlu efendi de 1950’lerde Üstad Bediüzzaman’a yazdığı bir mektubunda şöyle demektedir: “ Muhterem Üstadım! Sizin hakkınızda şair-i merhum Mehmed Akif bey ile Dar-ül Hikmet-i İslamiye azalığında bulunmuş olan merhum Mehmed Şevketi’den </B>dinlediğim</B> kıymetli notlarım vardır.”(7)

Hala gün yüzüne çıkmak için müdakkik araştırmacıları bekleyen bu kıymetli notlarda neler olduğunu bilemiyoruz.. Ancak bir tanesini, Salih beyin zamanın içişleri bakanı Hilmi Uran’a “Molla Said kimdir?” başlığıyla yazdığı bir mektuptan anlayabiliyoruz. Şöyle diyor mezkur mektupta merhum Salih efendi: “Şair-i meşhur Akif bey merhumun rivayetine nazaran, Mısır’ın en maruf ulemasından olan ve Garbın müteaddit lisan ve felsefesine aşina buluna Üstad-ı azam Abdülaziz Çaviş’in yirmi küsur sene evvel El Ehram ceridesindeki Said hakkında yazdığı “Fatin-ül asr” başlıklı makalesini okuyan ve kendisiyle bizzat görüşen ilim adamları bu zatın fıtraten ilmi kudretini ve ilahi mesleğini takdir edebilirler.” (8)

Bediüzzaman hazretleri yazdığı bir mektupta şöyle demektedir: “Merhum Fetva Emini Ali Rıza, Ve merhum Ahmed Şirani ve merhum Şevketi efendi ve merhum Mehmed Akif gibi insaflı, Risale-i Nur’u fevkalade takdir ve tahsin eden o muhterem ve merhum zatların hatırı için biz, İstanbul hocalarına dostuz, onlardan gücenmeyiz.”(9)

Cenab-ı Hakk iki büyüğümüze de felek çarklarını durdurana kadar rahmetini sağanak sağanak yağdırsın. Bize de, onların ümid ve hasretle beklediği “Nesl-i Cedit, Asım Nesli” olma ruh ve şuurunu lütfeylesin. Amin.

Dipnotlar:

1-Tarihçe-i Hayat-s:551- Sözler yayınevi-İst-1976
2-Mufassal Tarihçe-i Hayat:1/241-Abdülkadir Badıllı- İst-1998
3-Mufassal Tarihçe:2/905-906
4- Mufassal Tarihçe:2/906
5- Mufassal Tarihçe:2/906
6-Sözler-s:764- Envar Yayınları-İst-1996
7-Mufassal Tarihçe:1/27
8-Emirdağ Lahikası-1/144-Sözler yayınevi-İst-1993
9- Risale-i Nur Külliyatı:2/1746-Nesil Basım Yayın-İst-1996
10-cevaplar.org

Salih Okur
 

ARİF

Well-known member
Cenab-ı Hakk iki büyüğümüze de felek çarklarını durdurana kadar rahmetini sağanak sağanak yağdırsın. Bize de, onların ümid ve hasretle beklediği “Nesl-i Cedit, Asım Nesli” olma ruh ve şuurunu lütfeylesin. Amin.

allah razı olsun...
 
Üst