Erzurum’un Meşhur Meçhul’lerinden ŞEFİK HOCA

mihrimah

Well-known member
Her Hak şairinin ayrı bir üslubu, müstakil bir fikri, hususi hisleri ve güzel şiirleri vardır. Meyve ve çiçekler gibi hiçbiri diğerine tam olarak benzemez. İnsan bu şiirleri okudukça düşünür, düşündükçe ulvi hakikatlere ve sermedi feyizlere mazhar olur. O insanı böylece sürur ve saadete; inşiraha ve heyecana kavuşturur. Şefik Efendi de bunlardan biriydi. O hassas ve rakik ruhunda cevelan eden aşk ve şevkini büyük bir iştiyakla yazdığı bu şiirlerde göstermiştir.

Her çiçekte bir ahval var

Lalenin şebnemi başka

Şefik Efendi’yle 1961 yılında Tercan’da Sungur Ağabey’le birlikte misafir olduğumuz Ümit Bey’in evinde tanıştık. O zaman Şefik Efendi otuz yaşlarında, henüz gençti. Simasında parlaklık ve keskin bir zekâ hissediliyordu. Ümit Bey, “Hocam, Şefik Efendi ilçemizin en dindar gençlerinden biridir. Tasavvufa meraklıdır. Çok kitap okur, biz de kendisinden çok istifade ediyoruz. Kendisi Erzurum’da çok itibarlı bir aileye mensuptur.” dedi. Şefik Efendi, “ Belki tanırsınız, İhmal camisinin imamı benim amcazademdir.” dedi. Ben de “Evet, tanıyorum. Kendisi yakın komşumuzdur. Oğlu Ziyaeddin Efendi ise daima Risale-i Nur derslerine gelir. Zaten dedelerinin de Erzurum’un önde gelen müderrislerinden olduğunu hocalarımdan duymuştum.” dedim. Sonra Mustafa Sungur Ağabey Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinden ders okudu. Şefik Efendi Risale-i Nur’u sanki içercesine, can kulağıyla dinliyordu. Sungur Ağabey ona çok iltifat etti.


Sungur Ağabey’i Erzincan’a uğurladık ve ben bir gün daha orada kaldım. Bu müddet içerisinde Ümit Bey ve Şefik Efendi ile Risale-i Nur’dan dersler okuduk. Şefik Efendi “Herhalde bu derslerden anladığım kadarıyla Bediüzzaman Hazretleri asrımızın müceddididir. Risale-i Nurlar da bu asrın hastalıklarını teşhis edip onlara çare getirmiştir. Burada bir nur medresesi açmak lazımdır.” dedi. O zamandan beri Şefik Efendi Risale-i Nurların sadık bir talebesi oldu. Artık hizmet-i nuriyede hayatı boyunca beraber olduk. Sık sık Risale-i Nur derslerini dinlemek için Erzurum’a gelirdi. O günden beri birlikte çok tatlı anlar, tatlı demler yaşadık. Onun ruhunun derinliklerinde temiz ve kıymetli bir cevher taşıdığını anladım. Hizmetteki sa’y ve gayreti bizi daima mesrur ve mesut ediyordu.


Risale-i Nur’lar onun ruh ve vicdanında silinmez izler bırakmıştır. O, daima bu helaket ve felaket asrının dert ve ızdırabını iç âleminde yaşamış; yaşadığı bu ızdırabı,

Kebair ehline müjdeler verdin

Şefkatin şümulü cemaat, ferdin

Ümmetin isyanı en büyük derdin

Sen bu ızdırabın elemlisisin mısraları ile dile getirmiştir.

İnsanların en hayırlısı kendisi için değil de milleti için yaşayandır. İşte Şefik Efendi de bu hamiyetperverlerden biridir. Bu haliyle O, Nur talebeleri arasında mümtaz bir itibar kazanmıştı. O nur çeşmesinden aldığı zülal-ı hakikati susamış gönüllere sunduğu gibi, paslanmış gönülleri de nurun marifetleri ile parlatmaya, cilalamaya çalışmıştır. Yazmış olduğu şiirlerinde EBULFEYZİ mahlasını kullanmasından da anlaşıldığı gibi o katiyen riyadan, şan ve şöhretten kaçınan isimsiz bir kahraman idi. Fıtratındaki bu istidat ve kabiliyet, nurlarla kaynaşınca, mecrasını bulan coşkun bir nehir haline geldi. Bunu Resulullah’a karşı olan tavsif ve ta’zimini terennüm ettiği;


Nur-u cemalinden halketti SEN’i

Meddahın oluben methetti SEN’i

HÜDA yı MÜTEAL vasfetti SEN’i

SEN yüce ahlakın mizanesisin

manzum ifadelerinde açıkça görmek mümkündür.

Onun güzel meziyetlerinden biri de meşru dairede çalışıp Hz.Davud gibi kendi elinin emeği ve alnının teri ile geçinmesi idi. Elinden her iş gelirdi. Enaniyetten çok uzak, tevazu ve aynı zamanda vakar ehli olduğunu şu veciz ifadelerinden anlamaktayız:


Mütevazi olmalı daima mü’min kişi

Bilirsin ki elbette tekebbür şeytan işi

Amma mütekebbiri, kendini beğenmişi

Görünce hiç düşünme, ona karşı BEN gerek

Birçok meziyetlerinden biri de ehl-i ilim ve faziletli insanlara karşı son derece sevgi muhabbet göstermesi idi. Kısacası O, tam bir gönül adamı idi.


Senin şu gönülcüğün tek sevginin mekanı

O sadece gönüldür, değil bakkal dükkanı

ifadesiyle gönlü ne güzel anlatmaktadır. Böyle ulvi meziyetlere sahip olan Şefik Efendi’nin ebedi alemde mesrur ve mesut olmasını Yüce Allah’tan niyaz ederim. (Mehmet KIRKINCI)


Mehmed Kırkıncı
 
Üst