Büyük Endişe

mihrimah

Well-known member
Hastayım. Soğuk mum ışığının yüksek ve çıplak tavana vurarak donduğu, ilaç ve kan kokusunun renksiz bir badana gibi sıvandığı duvarlar arasında hastayım. Görünmeyen bir mikroba dahi sözünü geçiremediği halde, nebülözlere ilahlık taslayan insanın önüne geçemediği ölüm hakikatiyle karşı karşıya...

Korku ve acının derinleştirdiği manalı bakışlar, ızdırabın soldurduğu, bıkkınlık ve sebatın kavgası verilen bir yüz. Şakaklar çökmüş, kollar düşük ve ümit. Fakat ümit etmek yetersiz; mutmain olma ihtiyacı..

Bazen görünmeyen âlemlere kısa bir seyahat, tekrar dönüş. Bazen şuur olarak sadece çarpan bir kalb. Bazen bütün gerçeği çıplaklığı ile idrak...

Ama acaba iş işten geçti mi? Eğer hayat bitti ise çok kısa değil mi? Şu koca alemdeki eşya ve hadiseler bu kadarcık hayat için israf sayılmaz mı? Akıllı beynimi ve hisli kalbimi di haşaratın yemesi için mi inkişaf ettirdim. Her şeyi onunla görüp tanıdığım gözlerim neden eğrelti otlarına gübre olacak?

Fakat hayır. Bu kötü akıbet kâinatta görülen şu şefkate zıt düşüyor. Sineğin gözüne göre güneşi ayarlayan, pirenin midesinin duasına insan kanıyla cevap veren, dikeninin gıdasını ayağına getiren Şefkatli; arzın halifesinin can alıcı yakarışlarını duyacaktır. İstenip de verilmeyen hiç bir şey yoktur.

O halde istiyorum.

Kuru tohumu gömdükten sonra yeşillendiren Kudret’ten, mezara gömüldükten sonra tekrar dirilmeyi istiyorum. Her saniye vücudumda ölen sekiz milyon hücreyi anında yeniden yapan Ustadan, toprağa dağılmış zerrelerimi toplayıp, hiç ölmemek üzere tekrar yaşatmasını istiyorum: Vermek istediğini, istemek vermesiyle anlatan Muhsin’den, Asrın Sözcüsünün sözleriyle istiyorum..

“Faniyim, fani olanı istemem.
Acizim, aciz olanı istemem.
Ruhumu Rahman’a teslim eyledim,
gayr istemem.
isterim,
fakat bir yar-i baki isterim.
zerreyim,
fakat bir şems-i sermed isterim.
Hiç ender hiçim,
fakat bu mevcudatı umumen isterim.” (S)



Dr. M. AYVALI

 
Üst