Halife Hz. Ömer, hanımıyla doğum evinde!..

nuriye

Well-known member
İslam ahlakının bir güneş gibi parladığı dönemlerde yoksullara, hastalara, hatta doğum yapan ailelere devletin yardım yapmasının bir görev olduğu düşünülmüştür.

Halife Hz.Ömer, geceleri şehri kontrole çıkar, özellikle Medine’nin kenar mahallelerinde nelerin olup bittiğini incelemeye alırdı. Bir yatsı namazından sonra yine âdeti olduğu üzere kenar mahalleleri incelerken bir çadırın önünde yaktığı ateşin başında tek başına bekleyen bir adam gördü. Merakla yaklaşıp:
- Selamün aleyküm ey Allah’ın kulu, dedi.
-Ve aleyküm’üs’selam! diyerek selamı alan adam, acele ile ateşe bir iki odun daha atarak karanlıkta gelen bu ziyaretçiyi incelemeye aldı. Ziyaretçi ise, gecenin bu saatinde bu adam tek başına burada ne yapıyor? diye zaten kendisini inceliyordu. Taraflar birbirlerini böyle tecessüsle tetkik ederken arkadaki çadırdan sevinç sesleri gelmeye başladı.
-Müjde, müjde! Bir oğlan çocuğun dünyaya geldi müjde!.. diyordu gelen sesler.
Meğer yoksul adamın hanımı doğum yapıyormuş, komşu kadınları çağırmış, kendisi de bu yüzden çadırın önünde yaktığı ateşin aydınlığında sonucu bekliyormuş.
Durumu böylece öğrenen Halife, oradan sessizce ayrılarak evinin yolunu tutar. Koşar adımlarla geldiği evinde hanımına ilk teklifi şu olur:
- Resulullah’ın aziz torunu Ümmü Gülsüm! Yoksul bir adamın yeni doğum yapan hanımına nelerin lazım olduğunu sen bilirsin, onları sen tedarik et, ben de bir çuval un hazırlayayım. Doğruca şehrin çıkışındaki bir çadırda doğum yapan yoksul bir anneye zamanında yardımımızı ulaştıralım, üzerimize düşen görevimizi yapmış olmanın huzurunu yaşayalım.
Hz. Fatıma’nın kızı, Halife’nin de hanımı olan Ümmü Gülsüm, doğum yapılacak eve lazım olan acil ihtiyaçları hazırlar. (Hz. Fatıma’nın; Hasan, Hüseyin, Muhsin adında üç oğlu ile Ümmü Gülsum ve Zeyneb adında iki kızı oldu. Muhsin küçük yaşta vefat etti. Ümmü Gülsum, Hz. Ömer ile evlendi.) Halife de bir çuval unu sırtlayarak birlikte gecenin karanlığında kenar mahalledeki yoksul adamın evinin yolunu tutarlar. Az sonra ateşin başında bekleyen adamın arkasındaki çadırın önüne gelirler. Ümmü Gülsüm, elindeki malzemelerle çadıra girerken Halife de, sırtındaki un çuvalını adamın yanına bırakarak oturup dinlenmeye başlar. Yoksul adam, hangi hayır sahibinin gecenin bu saatinde kendisine böyle bir çuval unla yardıma geldiğini merak ederken, çadırdan gelen yeni bir ses ziyaretçisinin kimliği hakkında ipucu verir. Gelen ses der ki:
-Ey müminlerin emiri! Getirdiğimiz malzemeler ihtiyacı tam karşıladı. Çocuk da anası da çok iyiler, merak edecek bir şey yok!
Bu sesten sonra, müminlerin emiri Halife Hz. Ömer’le karşı karşıya olduğunu anlayan adam, heyecanlanarak hemen ayağa kalkmak isterse de Halife: Hiç ayağa kalkmaya gerek yoktur, der ve ilave eder: “İslam’da yöneticinin görevi, ihtiyaç sahiplerini tespit edip yardımına koşmaktır. Ben görevimi yapmaya çalıştım, geç kalmışsam Rabb’im beni affetsin, der ve ayrılırken de yoksul babaya devlet adına teklifte bulunmayı da ihmal etmez.”
-Yarın erkenden gel, çocuk yardımını al, masum yavruyu ve annesini bakımsız bırakma. Sözlerine şu cümleyi de ekler: Bu bizim ikramımız değil devletin yardımıdır!.. İmam-ı Şibli’nin (Sadr-ı İslam Hz.Ömer) de kaydettiği bu tarihî olaydan da anlıyoruz ki, İslam’ın başında yoksullara, hatta doğum yapan ailelere devletin yardım yapma görevi tespit edilmekle kalınmamış, bu yardım fiilen yapılarak sonra gelenlere örnek verilmiştir. Anlaşılan, bugün ulaşmaya çalıştığımız sosyal hedefe İslam daha başında iken varmış, hatta yoksulluk yardımı, tespit edildiği anda yapılmış, çocuk yardımı da ertesi günü ödenmek suretiyle fiilen uygulamaya konulmuştur. Deve devrinden füze çağına İslam’ın verdiği muhteşem örneklerden biri de işte bu sosyal yardım örneği olsa gerektir......
 

iyinesil

Well-known member
(“İslam’da yöneticinin görevi, ihtiyaç sahiplerini tespit edip yardımına koşmaktır. Ben görevimi yapmaya çalıştım, geç kalmışsam Rabb’im beni affetsin, der ve ayrılırken de yoksul babaya devlet adına teklifte bulunmayı da ihmal etmez.” )
nasılsanız öyle idare edilirsiniz..
 
Üst