molla_zehra
Well-known member
İHL'leri İlk Meclis kurdu!
Doğu ve Batı medeniyetlerinin kavşak noktasında bulunan Türkiye, sahip olduğu coğrafi konumun verdiği zenginlik ve güçle, Avrupa'nın sosyal yaşam standartlarının kıyısında lider ve örnek bir Müslüman ülke olarak öne çıkıyor. Türkiye'yi örnek hale getiren ise tarih boyunca bilimin, fennin, hukukun, adaletin ve siyasetin en mükemmel örneklerine ev sahipliği yapan Anadolu'nun manevi ve kültürel zenginlikle yoğrulan medeniyet hamuru... İmam Hatip Liseleri de işte bu ülkeyi meydana getiren Anadolu insanının içinden çıkan en önemli toplumsal yansımalardan birisi... Kuruluşundan bugüne kadar ortaya çıkış şekli, yapısı, müfredatı, öğrencileri ve mezunlarıyla Türkiye'nin en önemli yapı taşlarından biri olan bu okullar, doğdukları Milli Mücadele yıllarından bugüne kadar, daima gündemde ve sosyal bir gerçek olarak varlıklarını muhafaza ediyor. İmam Hatip Liseleri, hemen her iktidar döneminde olumlu ya da olumsuz bakış açılarıyla şekillenen tartışmaların odak noktası olurken, bugün de gündemdeki yerini koruyor. İmam Hatip Liseleri neden gündemden düşmüyor? Tüm siyasi ve sosyal yaptırım ve engellemelere rağmen bu okullar neden ilgi görmeye devam ediyor? İmam Hatipliler ne istiyor? gibi onlarca soru ve bu okullarla ilgili bilinmeyenler, "Kuruluşundan Bugüne Bitmeyen Çile: İmam Hatip Liseleri" yazı dizimizle cevabını buluyor.
Büyük Millet Meclisi'nde milletin alacağı eğitimi şekillendirmek için yapılan tartışmaların ardından, Maarif Vekili Rıza Nur bugün de aşina olduğumuz bir eğitim müfredatını kamuoyuna açıkladı: "Dini eğitim almış nesiller yetiştirilecek."
Yıl 2005. Türkiye her geçen gün biraz daha çoğalan ahlaki ve sosyal problemlere ev sahipliği yapan bir ülke olmanın buhranını yaşıyor. Televizyonlar, radyolar, gazeteler, artık üçüncü sayfa haberleriyle doluyor. Kapkaç, yankesicilik, dolandırıcılık derken kanunlardan, güvenlik güçlerinden yakasını bir şekilde kurtaran insanları durdurabilecek tek güç olan "vicdanlar" ise yürekleri ve zihinleri bir bir terk ediyor. Bu iç burkan durumu elleri kolları bağlı olarak seyreden politikacılar, eğitimciler, din adamları ve en önemlisi aileler ise çocuklarını ahlak erozyonundan sağ salim çıkarabilmenin çarelerini arıyor. Her gün ortaya yeni projeler, yeni fikirler atılıyor.
Ülkenin bu manzarasını adeta 85 yıl önce gören Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ilk üyeleri, yani Milli Mücadele'nin önderleri ise, o günlerden önlem almak gerektiğini vurguluyordu. Çare olarak ise mühendisinden doktoruna, öğretmeninden marangozuna hangi meslekten olursa olsun herkesin dini eğitim alması gerektiği üzerinde duruluyorlardı. Milletin ahlakı ve vicdanı eğitilmeliydi, bunun tek çözümü de din eğitimiydi ama bu eğitim nasıl olacaktı?
Doğu ve Batı medeniyetlerinin kavşak noktasında bulunan Türkiye, sahip olduğu coğrafi konumun verdiği zenginlik ve güçle, Avrupa'nın sosyal yaşam standartlarının kıyısında lider ve örnek bir Müslüman ülke olarak öne çıkıyor. Türkiye'yi örnek hale getiren ise tarih boyunca bilimin, fennin, hukukun, adaletin ve siyasetin en mükemmel örneklerine ev sahipliği yapan Anadolu'nun manevi ve kültürel zenginlikle yoğrulan medeniyet hamuru... İmam Hatip Liseleri de işte bu ülkeyi meydana getiren Anadolu insanının içinden çıkan en önemli toplumsal yansımalardan birisi... Kuruluşundan bugüne kadar ortaya çıkış şekli, yapısı, müfredatı, öğrencileri ve mezunlarıyla Türkiye'nin en önemli yapı taşlarından biri olan bu okullar, doğdukları Milli Mücadele yıllarından bugüne kadar, daima gündemde ve sosyal bir gerçek olarak varlıklarını muhafaza ediyor. İmam Hatip Liseleri, hemen her iktidar döneminde olumlu ya da olumsuz bakış açılarıyla şekillenen tartışmaların odak noktası olurken, bugün de gündemdeki yerini koruyor. İmam Hatip Liseleri neden gündemden düşmüyor? Tüm siyasi ve sosyal yaptırım ve engellemelere rağmen bu okullar neden ilgi görmeye devam ediyor? İmam Hatipliler ne istiyor? gibi onlarca soru ve bu okullarla ilgili bilinmeyenler, "Kuruluşundan Bugüne Bitmeyen Çile: İmam Hatip Liseleri" yazı dizimizle cevabını buluyor.
Büyük Millet Meclisi'nde milletin alacağı eğitimi şekillendirmek için yapılan tartışmaların ardından, Maarif Vekili Rıza Nur bugün de aşina olduğumuz bir eğitim müfredatını kamuoyuna açıkladı: "Dini eğitim almış nesiller yetiştirilecek."
Yıl 2005. Türkiye her geçen gün biraz daha çoğalan ahlaki ve sosyal problemlere ev sahipliği yapan bir ülke olmanın buhranını yaşıyor. Televizyonlar, radyolar, gazeteler, artık üçüncü sayfa haberleriyle doluyor. Kapkaç, yankesicilik, dolandırıcılık derken kanunlardan, güvenlik güçlerinden yakasını bir şekilde kurtaran insanları durdurabilecek tek güç olan "vicdanlar" ise yürekleri ve zihinleri bir bir terk ediyor. Bu iç burkan durumu elleri kolları bağlı olarak seyreden politikacılar, eğitimciler, din adamları ve en önemlisi aileler ise çocuklarını ahlak erozyonundan sağ salim çıkarabilmenin çarelerini arıyor. Her gün ortaya yeni projeler, yeni fikirler atılıyor.
Ülkenin bu manzarasını adeta 85 yıl önce gören Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ilk üyeleri, yani Milli Mücadele'nin önderleri ise, o günlerden önlem almak gerektiğini vurguluyordu. Çare olarak ise mühendisinden doktoruna, öğretmeninden marangozuna hangi meslekten olursa olsun herkesin dini eğitim alması gerektiği üzerinde duruluyorlardı. Milletin ahlakı ve vicdanı eğitilmeliydi, bunun tek çözümü de din eğitimiydi ama bu eğitim nasıl olacaktı?