İstidraç ise, gaflet içinde iken eşya-yı gaybiyenin inkişafından ve garip fiilleri iz

nevide-

Yeni Üye
selamn aleyküm,

benim kafamı karıştıran bir şeyi sormak istiyorum.keramet sahibi evliyalarımız bildiğiniz gibi nübüvvet delillerindendir.peygamberimizin s.a.v.izinden giderek keşf ve keramata erişen milyonlarca evliya peygamberimizin de sıdk ve doruluğunun apaçık bir delilidir diye üstadımız pek çok yerde söylüyor.ama kafirlerde de kerametlerin aynısı olan harika haller görünebiliyor.internette yaptığım araştırmada kafirlerin de suda yürümek,havada uçmak ,kalblerdekini bilmek dualarının kabul olması vb.haller görülebildiğini islami siteler yazmışlar.mesela açlık vb.hallerle nefs terbiyesi yapan papazlarda da harika haller görünebiliyormuş. bu durumda onlar da kendi dinlerinin hak olduğunu düşünmezler mi?mesela ben, binlerce keramet ehli evliyamız var,hak din olmasaydık böyle keramet gösteren zatlar gelip geçmezdi diyerek bir dayanak noktası yapıyorum. benim gibi pek çok insan da üstadımızın keramet ehl-i, veli bir zat olduğunu düşünerek iman hakikatlarını tam anlamasa da üstadımıza teslim oluyor. üstadımızın ayetül kübra, 19.mektup gibi pek çok yerde keşf ve keramet sahibi milyonlarca evliyayı delil olarak göstermesini nasıl değerlendireceğiz? çünkü kafir-müslüman demeden herkesde harika haller vuku buluyor. (pek çok yerde üstadımız ehli keşf ve ilhamdan delil olrak bahsediyor) umarım sıkıntımı anlatabilmişimdir. cevap verirseniz çok sevinirim. Alah razı olsun.
 

Huseyni

Müdavim
ve aleyküm selam..

Sual: Harika ne demektir? Fâsık ve kâfirlerde de harika görülür mü?
CEVAP
Harika, enbiyadan meydana gelirse mucize, evliyadan hasıl olursa keramet, müminlerde olursa firaset, fâsıklarda görülürse istidraç, kâfirlerde olana da sihir denir. Birer örnek verelim:

Sihir:
Iraklı bazı kimselerin ağızlarına ateş almalarına, avurtlarına şiş sokmalarına keramet diyenler çıkıyor. Allahü teâlâ, böyle kimselerin Hazret-i Musa zamanında da bulunduğunu, bunların sihir olduğunu bildiriyor. Böyle göz boyamak haramdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kişinin havada uçtuğunu, denizde yürüdüğünü veya ağzına ateş koyup yuttuğunu görseniz, fakat dine uymayan bir iş yapsa, keramet ehliyim dese de, onu büyücü, yalancı, sapık ve doğru yoldan saptırıcı bilin!) [El-Münire]

İstidraç:
İbrahim Edhem hazretlerine, vecde gelip kendinden geçen bir gençten bahsettiler. Gence üç gün misafir oldu. Gerçekten çok acayip haller gördü. Gencin yediğine baktı. Helal değildi. Onu evine davet edip yemek yedirdi. Gençteki eski aşk ve vecd kalmadı. Genç, (Sen bana ne yaptın?) deyince, o gence, “Sendeki haller şeytandandı, istidraçtı, helal yiyince şeytan giremedi ve esas halin meydana çıktı” buyurdu. (T. Evliya)

Firaset:
Hazret-i Osman, yanına gelen birine, (Gözünde zina eseri var. Bir kadına bakmışsın) buyurdu. O kimse (Nereden bildin?) dedi. Hazret-i Osman da, (Müminin firasetinden korkun, o Allah’ın nuru ile bakar) hadis-i şerifini bildirdi. (Buhari)

Keramet:
Hazret-i Ömer, Medine’de hutbe okurken, İran’a gönderdiği ordunun mağlup olmak üzere olduğunu görüp, camide herkesin yanında, (Ya Sariye arkanı dağa ver) diye seslendi. O da, dağa yanaştı ve zafere kavuştu. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Geçmiş ümmetler içinde vukuundan önce bazı şeyleri haber veren keramet ehli zatlar var idi. Ümmetimden de Ömer onlardandır.) [Buhari, Müslim, Tirmizi]

Kâfir bir hükümdar, kendine ilah demeyen müminleri ateşe atardı. Sıra kucağı çocuklu bir kadına geldi. Kadın, ateşe girmek istemeyince, bebeği, (Anne sabret, sen hak din üzeresin) dedi. (Müslim)

Mucize:
Resulullah efendimiz, miracda, Cenneti, Cehennemi ve daha başka yerleri gördü. (Mevahib)

Mucize-Keramet-Firaset-?stidra?-Sihir - Dinimiz ?slam

Bu kısa açıklamalardan sonra şunu da ilave edelim ki; İslamiyet sadece kerametle doğruluğu ispat edilmiş bir din değildir. Mucizeler, akli ve mantıki deliller, alimlerin yazdığı sayısız Kur'an tefsirleri ve dahi tebaiyet edenlerinin sadakati nisbetinde maddeten ve manen terakkiyatını netice vermesi gibi daha bir çok şekilde İslam dininin doğruluğu sabittir. Diğer hangi batıl dini getirirseniz getirin bunların çoğundan mahrumdur. Mesela hristiyanların genel anlamda yaşam tarzlarına bakın, ahlaken çok fazla bir şey kazandırmadığı belli bunun haricinde dinlerine temessük ettikleri nisbette tedenni ettiklerine şahit oluyoruz. Ne zaman batı kiliselerin yönetiminden çıkmış ise terakkiyata mazhar olmuştur. Biz de ise bunun aksidir. Dinimizden uzaklaştığımızda tedenni, ona yapıştığımızda ise maddeten ve manen terakki ettiğimiz tarihteki örnekleriyle de sabittir...

Sultan Mehmed Fatih’in zamanında hikâye edilen meşhûr ve mânidar Cibali Baba kıssası nevinden olarak, bir kısım ehl–i velâyet, zâhiren muhakemeli ve âkıl (akıllı) görünürken, meczupturlar. ...Meczup olduklarından, mânen "mübarek mecnun" hükmünde oluyorlar.

Zübeyir Ağabey, İstanbul’un Fethi sırasında meydana gelen Cibali Baba kıssasını, Üstadımız'dan dinlediği şekliyle şöyle anlatmıştır:

“İstanbul’un fethi için muhasara sırasında atılan toplar, bir türlü hedefini bulmuyormuş. Bu sırada büyük maneviyat sahibi, Fatih’in hocası Akşemseddin, bunun sebebini araştırıyor ve buluyor. İstanbul surları içinde bulunan meczup evliyadan Cibali Baba Hazretleri, manen Cenab-ı Hakk'ın bir ismine mazhar olmuş. ‘Ya Rabbi! Gâvurcuklarımı koru.’ diye o isimle dua edince toplar tesir etmiyor..."

"Bunun üzerine Akşemseddin kırk gün çalışıyor. Cibali Baba’nın mazhar olduğu o isme kendi de mazhar oluyor. Hatta onu geçiyor. O isme mazhariyetle gelmiş olduğu makamdan onu azlediyor. Bundan sonra atılan toplar hedefi vuruyor. Böylece uzun ve yorucu bir muhasaradan sonra İstanbul fethediliyor.”

Zübeyir Ağabey bunu naklettikten sonra şunu ilâve etti:

“Bazen böyle meczup veliler, birçok şuurlu velinin dualarının önüne geçiyor. Meselâ, Medine’de bulunan Kambur Kutbun, Üstadımız'ın dualarının önüne geçmesi gibi...”
 

Bahtiyar

Active member
merhaba nevide sorunun cevabına yerinden örnekle anlaşılmasına katılayım.
[BILGI] Kabir var, hiç kimse inkâr edemez. Herkes ister istemez oraya girecek. Ve oraya girmek için de üç tarzda üç yoldan başka yol yok.

Birinci yol: O kabir, ehl-i iman için bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısıdır.

İkinci yol: Âhireti tasdik eden, fakat sefahet ve dalalette gidenlere, bir haps-i ebedî ve bütün dostlarından bir tecrid içinde bir haps-i münferid, yalnız başına bir hapis kapısıdır. Öyle gördüğü ve itikad ettiği ve inandığı gibi hareket etmediği için öyle muamele görecek.

Üçüncü yol: Âhirete inanmayan ehl-i inkâr ve dalalet için bir i'dam-ı ebedî kapısı... Yani hem kendisini, hem bütün sevdiklerini i'dam edecek bir darağacıdır. Öyle bildiği için, cezası olarak aynını görecek. Bu iki şık bedihîdir, delil istemiyor, göz ile görünür.
...........
.........
.......
Bu kat'î hakikat, bu üç yol ile bulunduğunda ve bu üç yolun da mezkûr üç hakikat ile olacağını ihbar eden yüzyirmidört bin muhbir-i sadık, ellerinde nişane-i tasdik olan mu'cizeler bulunan enbiyalar ve o enbiyaların haber verdikleri aynı haberleri, keşf ve zevk ve şuhud ile tasdik eden ve imza basan yüzyirmidört milyon evliyanın aynı hakikate şehadetleri ve hadd ü hesaba gelmeyen muhakkiklerin, kat'î delilleriyle -o enbiya ve evliyanın verdikleri aynı haberleri- aklen ilmelyakîn derecesinde {(*): Onlardan birisi Risale-i Nur'dur. Meydandadır.} isbat ettikleri ve yüzde doksandokuz ihtimal-i kat'î ile "i'dam ve zindan-ı ebedîden kurtulmak ve o yolu saadet-i ebediyeye çevirmek, yalnız iman ve itaat iledir." diye ittifaken haber veriyorlar.
" Onüçüncü Sözün İkinci Makamı "

[/BILGI]
Enbiyalar bu üç yolu haber vermiş . Demişlerki iman yolundan giderseniz, kabir bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısıdır. Enbiyaların yolunda giden evliyalarda keşfetmişler , görmüşler ki iman yolunda giden için kabir bu dünyadan daha güzel bir yere açılan kapı olduğunu görmüşler.Tabi diğer iki yoldan gidelerin hallerinide görmüşler.
Evliyaların gördükleri peygamberlerin verdikleri hakikat haberlerinin doğruluğu , Biriside risaleinur dur ilmi olarak delilerle,bürhanlarla ahireti , Allah'ın varlığını, delillerini,sıfatlarını,isimlerini isbat etmiş.Üstadımızda, iman yolunda giden ve üstadımız yerine vefat eden Hafız Ali (r.h.) abinin sorgu meleklerine meyve risalesi ile cevabını müşade etmiş.
Yani şöyle diyelim , Peygamberlerin getirdikleri haberlerin dogruluğu noktasındaki kerametlerini , gördüklerini keşiflerini delil olarak gösteriyo.

kafirlerin veya fasıkların suda yürümek gibi halleri ve bunu nasıl başardığını anlatsa ve onun müridleride onu takip edip suda yürüse suda yürümüş olurlar :) yeteneksiz sizniz gibi programlarda bu gibi haller bulabilirsin çünki çok çalışmışlar.
 
Üst