dogruluk ve yalan

Eyvàh!

Well-known member
"Yalan söylemezsem hanımı nasıl idare edeceğim ki?!." diyen zavallı... (14.46)
Bir sözü veya hadiseyi naklederken de doğruluktan asla ayrılmamak lazımdır. Sıdk konusundaki hassasiyetiyle hüsn-ü misal olan Abdullah b. Mes'ud hazretleri hadis rivayet ederken tir tir titrermiş. Peygamber Efendimiz'in mübarek beyanlarını naklederken o kadar titiz davranırmış ki, heyecandan adeta bütün vücudu ürperir ve alnından boncuk boncuk terler akarmış. Birkaç defa ileri gider, geri gelir, ellerini ovuşturur; "Lâ havle velâ kuvvete illâ billah.." der, o sözü eksiksiz ve ziyadesiz aktarabilmek için âdetâ göbeğini çatlatır ve sonunda da yine "Allahu a'lem" kaydını düşermiş. (16.21)
"Bir maslahata binâen yalan söylemenin câiz olacağı yerler de var mıdır?" şeklinde bir soru akla gelebilir. Böyle bir sual Hazreti Üstad'a tevcih edilince, o "Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için mesağ-ı şer'î vardır. Amma zaman onu neshetmiş." diyerek meseleyi kesip atmıştır. Aslında, bazı alimler haddi aşmamak ve zaruret sınırında durmak şartıyla, dargınları barıştırmak, hanımla beyinin arasını bulmak ve savaşta düşmanı şaşırtmak maksadıyla söylenen hilâf-ı vâki beyanların mübah olduğunu ve yalan sayılmayacağını söylemişlerdir. Fakat, Bediüzzaman hazretleri, bir kısım ulemanın maslahat ve zaruret için verdikleri o fetvanın muvakkat olduğunu ve geçerliliğini yitirdiğini ifade etmiştir. (19.32)
Muhterem Hocamız, İşârâtü'l-İ'câz'ın sıdk ve kizb ile alâkalı bölümünü okuyor. (23.10)
Hâsılı; bizim için yol ikidir, ya doğru söylemek ya da sükût etmek. Ne kadar doğru varsa hepsini bir anda söyleme gibi bir mükellefiyetimiz yok; fakat, illa konuşacaksak, doğru sözlü olmadan başka yolumuz da yok. (25.0
Fethullah Gülen



"Lâ havle velâ kuvvete illâ billah....
 
Üst