şu zamânda ictihâd kapisi açik midir? Hangi mezheblerle amel etmek câizdir?

  • Konbuyu başlatan Tevhid_Nur
  • Başlangıç tarihi
T

Tevhid_Nur

Misafir
ŞU ZAMÂNDA İCTİHÂD KAPISI AÇIK MIDIR?

İctihâd kapısı, Allah ve Resûlünün açtığı bir kapı olduğundan hiçbir kimsenin o kapıyı kapamaya hakkı ve kudreti yoktur. İctihâd, şerîat-ı İslâmiyyenin canlı ve hayâttar olmasının ve ebediyyetinin bir gereğidir. Fakat o kapının açık olması, oradan girmenin mümkün olması anlamına gelmez. Çünkü ictihâd yapılabilmesi için, hem ictihâd yapacak kişide, hem de ictihâdın yapılacağı zamân ve zemînde bulunması gereken şartlar vardır. Bu şartlar şu anda mevcûd olmadığından o kapıdan girmeye mâni’ler mevcûttur. Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri bu mevzû’u Yirmi Yedinci Söz’de gàyet güzel bir şekilde îzâh etmiştir. Oraya havâle edip, burada bir hulâsâsını zikrederek deriz ki;

Bu zamânda hiçbir kimsenin bir mevhibe-i İlâhiyye olmazsa ictihâd yapabilecek derecede ilmen ve ma’nen terakkì etmesi mümkün değildir. Çünkü bulunduğumuz asır bir cehâlet asrıdır ve ictihâd derecesinde bir ilme sâhib kişiler bu asırda yoktur. Farazâ öyle bir ilim sâhibi olsa dahi, bid’atların istîlâ edip şeâir-i İslâmiyye’nin kaldırıldığı şu zamânda fikirler Kur’ân’ın rûhundan uzaklaştığı, siyâset ve dünyâ muhabbetiyle zihinler dünyâya müteveccih olduğundan, böyle bir zamânda ictihâd kapısından girilse bu, doğrudan doğruya âhirete bakan ve dünyâyı âhirete bir vesîle yapan ve dünyâya dolayısıyla ve tebeî olarak nazar eden şerîatın ahkâmını bozup, onu dünyâ hayâtının tahsîline bir vâsıta yapmaya ve şerîatın mükellefiyyetlerinden kaçmaya ve ahkâm-ı dîniyyede lâubâliyâne harekâta bir vâsıta olur. Halbuki ictihâd, zühd ve takvâ ile ve Cenâb-ı Hakk’ın bizden istediğinin ve marziyyâtının ne olduğunu anlamak niyyetiyle yapılabilecek bir şeydir. Farz-ı muhâl bu takvâ’da ve ihlâsta olan ve ictihâd derecesinde bir ilme sâhib ve şerîatın rûhuna nüfûz edebilen birisi bulunsa da bid’aların istîlâ ettiği ve zarûriyyât-ı dîniyyenin terk edildiği ve şer’ì devletin olmadığı böyle bir asırda, yeni ictihâdlarla nazariyyât-ı şer’ıyye ile meşgùl olmak, Dîn-i İslâm’ın muhâfazasına değil, tahrîbine bir kapı açmak demektir.

Elhâsıl, Üstâd Bedîüzzamân’ın Yirmi Yedinci Söz’de anlattığı mes’elenin hulâsâsı şudur ki: İctihâd şer’ì bir devlette, şeâir-i İslâmiyyenin ve zarûriyyât-ı dîniyyenin kemâliyle tatbîk edildiği bir zamânda işleyen bir müessesedir. Devlet-i şer’ıyyesi bulunmayan Müslümanların bütün himmetlerini zarûriyyât-ı dîniyyenin ve şeâir-i İslâmiyyenin ikàme ve ihyâsına sarf etmesi, nazariyyâtta ise mevcûd ehl-i sünnet mezheblerinin ictihâdlarına kanâat edip onların muhâfazasına sarf etmesi lâzımdır. İnşâallah ileride şer’ì devlet kurulduğunda ictihâd müessesesi o zamân işletilebilir. Zâten bir devletin tam ma’nâsıyla şer’ì olabilmesi için baştaki halîfenin ve her şehirdeki vâlî, kadı ve müftîlerin müctehid olması lâzımdır.

İşte bu gibi sebeblerden dolayı Üstâd Hazretleri Yirmi Yedinci Söz’de “İctihâd kapısı açıktır. Fakat şu zamânda oraya girmeye altı mâni’ vardır” demiştir. Ba’zı âlimlerin “İctihâd kapısı kapalıdır” demeleri ya o kapıdan girmeye mâni’ler vardır veyâ o kapıdan girebilecek ehliyetli kimseler yoktur ma’nâsındadır.

Kaynak:Rahle Yayınları; Reddu’l-evham-5

ŞU ZAMÂNDA HANGİ MEZHEBLERLE AMEL ETMEK CÂİZDİR?

Şu zamânda kendisiyle amel edilmesi câiz olan dört hak mezheb vardır ki bunlar İmâm-ı A’zâm Ebû Hanîfe, İmâm-ı Mâlik, İmâm Şâfiì ve İmâm Ahmed ibn-i Hanbel’in mezhebleridir. Gerçi selef-i sâlihinde pek çok müctehid imâm vardı ve ehl-i sünnet içindeki hak mezhebler daha fazla idi. Fakat bu dört mezheb içindeki müctehid ulemâ, ictihâdları kitâba kaydedildiği için mezhebleri günümüze kadar geldi. Diğer mezhebler ise ictihâdları kitâblara kaydedilmediği için zamân içinde ba’zılarının etbâ’ları kalmadı ve kayboldu. Ba’zıları ise mezhebin içine giren nâehiller tarafından tahrîf edildiklerinden sıhhatleri kalmadı. Mezhebin imâmına isnâd ile nakledilen ictihâdlar, hakìkaten o imâma mı aittir, yoksa sonradan mı mezheb içine sokulmuştur kesin olarak ayırt edilemediğinden ulemâ-i İslâm o mezheblerle ameli münâsib görmemişlerdir.

Kaynak:Rahle Yayınları; Reddu’l-evham-5
 
Üst