Kur’an’da peygamber kavrami

mihrimah

Well-known member
Peygamber kelimesi, dilimize Farsçadan geçmiş olup, Arapça elçi anlamındaki Resul kelimesinin karşılığıdır. Kur'an Peygamber kelimesi yerine genel olarak Nebi ve Resul kelimelerini kullanmıştır. Mesela: Al-i İmran Suresi 144. Ayette: “Muhammed ancak bir Resuldür (peygamber). Ondan önce de Resuller(Peygamberler) gelip geçmiştir” şeklinde hem Peygamberimiz hem de ondan önce yaşamış olan Peygamberler için Resul kelimesi kullanılmıştır. Yine Al-i İmran suresi 146. Ayete baktığımızda: “Nice nebiler (peygamberler) vardı ki, beraberinde bir çok Allah erleri bulunduğu halde savaştırlar…” peygamber anlamında nebi kelimesinin kullanıldığını görmekteyiz.
İslam alimleri, peygamber anlamında kullanılmış olan Nebi ve Resul kelimelerinin, peygamberler arasındaki bir takım farklı nitelikler sebebiyle kullanıldığı konusunda çeşitli tartışmalar yapmışlardır. Ancak biz burada bu tartışmalara girmeyeceğiz. Bu yazıda amacımız, Kur’an’da Peygamber kavramının ne ifade ettiğini, Peygamber sıfatını taşıyan şahsiyetlerin genel özelliklerini tespit etmeye çalışacağız.
Öncelikle belirtmemiz gerekir ki, Kur’an’da bahsi geçen Peygamberler, gönderildikleri toplumların içinden olan kimselerdir. Değişik bir anlatımla her topluma kendi içlerinde yaşayan kişilerden peygamber gönderilmiştir. Kur’an bu gerçeği şöyle ifade eder:
Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber) gelmiştir”. (Fatır, 35/24)
Andolsun ki, biz senden önce kendi kavimlerine nice peygamberler gönderdik de onlara açık deliller getirdiler…”. (Rum, 30/47)
Andolsun ki biz, "Allah'a kulluk edin ve Tâğut'tan sakının" diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik…” (Nahl, 16/36)
Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resûl gönderdik”. (Bakara, 2/151)
Sonra onun arkasından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik…” (Yunus, 10/74)
Senden önce de ancak şehirler halkından kendilerine vahyettiğimiz kişiler gönderdik”. (Yusuf, 12/109)
Bu ayetlerde her kavme kendi içlerinden peygamberler gönderildiği açıkça belirtilmektedir. Bunların dışında pek ayette de, Kur’an’da ismi geçen Nuh (Araf, 7/59; Hud, 11/25; Mü’minun, 23/23; Nuh, 71/1), Hud (A’raf, 7/65; Hud, 11/50), Salih (A’raf, 7/73; Hud, 11/61; Neml, 27/45), Lut (A’raf, 7/80), Şuayip (A’raf, 7/85; Hud, 11/84) gibi peygamberlerin kendi kavimlerine mensup kişiler oldukları vurgulanmaktadır.
Kavimlere peygamber olarak gönderilmiş kişilerin, onların içlerinden kişiler olduklarının delillerinden biri de, onların kavimlerinin dile üzere gönderilmiş olmaları gerçeğidir. Nitekim: “(Allah'ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik”. (İbrahim, 14/4) ayetinde bu durum görülmektedir.
Peygamberlerin kavimlere neden gönderildiği, yani görevlerinin ne olduğu hususuna gelince: Peygamberlerin görevlerini 1) Allah’ın varlığı ve birliğine imana davet etmek; 2) Toplumların hayat tarzlarındaki olumsuz yönleri düzelterek, onları doğruya, iyiye, güzele yönlendirmek;şeklinde iki ana kategori de özetleyebiliriz.
Kur’an’ın örnek verdiği Peygamberler ve hayatları incelendiğinde, genel olarak bahse konu olan toplumların puta tapmak, azgınlık yapmak, sapıklık içinde bulunmak, ölçü tartıda aldatıcılık gibi olumsuz hayat biçimlerine sahip olan toplumlar oldukları görülecektir. Kısaca bu toplumlar hem inanç bakımından hem de sosyal hayat açısından aşırılıklar içerisinde yaşayan toplumlardır denilebilir. Peygamberler de, içlerinden çıktıkları toplumların bu olumsuz yönlerini ortadan kaldırmak ve onların doğru yola sevk etmekle görevlendirilmiş seçkin kişilerdir.
Muhammed Ahmed Halefullah, Kur’an’da Anlatım Sanatı adlı kitabında peygamberlerin görevlerini şu şekilde özetlemektedir:
“Peygamberler, tebliğ ettikleri fikirler, ifade ettikleri görüş ve ortaya koydukları ilkeler ile toplum yapısını yenileyen kimselerdir. Onlar, toplumların ihtiyaçları ve zamanın gereklerine uygun hareket ederler; toplumlarının imarını isterler ve onları zayıflık ve çözülmeden uzaklaştırmaya çalışırlar… Kur’an’da Peygamberler, toplumları ilerlemeye hazırlayan ve onlara eskinin etkilerinden kurtulma gücünü veren kişiler olarak anlatılmıştır. Onlar olmadığı zaman toplum bu gücü kaybeder. Adetlerin artan baskısı altında kalır, toplumu gelenekler ezer; sonuçta toplum bu adet ve geleneklerden kurtulamaz; iki eli bağlı, hayatın akışı içinde aciz kalır… Peygamberler toplumu birliğe yönelten, düşünen ve eyleme geçen birey ve toplulukları ortaya çıkarabilecek etkin bir kuvvete dönüştürmek suretiyle toplumu yeniden birleştirmeye çalışan kişilerdir”(Halefullah, 99-100).
Peygamberler görevlerini ifa ederken, öncelikle içinden çıktıkları topluma örneklik teşkil etmek zorundadırlar. Yani tebliğ ettikleri esasları önce kendileri hayatlarına geçirmelidirler. Nitekim Peygamberlerin insanlardan olması ve kendi kavimlerinden seçilmelerinin hikmeti budur. Yani toplumlarına örneklik ve önderlik etmeleridir. Bu sebeple peygamberler toplumları içerisinde, peygamberlikten önceki hayatları ile öne çıkmış örnek şahsiyetlerdir. Toplumun hayat tarzı olarak benimsediği ve esasen Allah katında makbul olmayan günah tutumları içerisine girmemişlerdir. Toplumlarında doğrulukları ve güvenilirlikleriyle tanınırlar. Zekidirler ve peygamber olarak, Allah’tan kendilerine her ne hüküm gelmişse olduğu gibi toplumlarına aktarırlar. Onda herhangi bir eksiltme yada fazlalaştırma yapmazlar.
Peygamberlerin gönderilişi amaçlarından biri de, Allah’ın insanlara bir lütfü ve keremidir. Nitekim Kur’an buna: “(Yerine göre) müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki insanların peygamberlerden sonra Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir”. (Nisa, 4/165) ayetinde açıkça temas etmektedir. Bu ayet aynı zamanda peygamberlik kurumunun mahiyetini de açıklamaktadır. Bu ayete peygamberlik, insanların, ahrette Allah karşısında hak iddia etmelerinin engellemek için Allah’ın bir lütfü olarak oluşturulmuş bir kurumdur denilebilir. Ali Duman Yrd. Doç.Dr


 
Üst