Fakat tarîkatların bazısı, bazısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli...

Ahmet.1

Well-known member
(Kelime açıklamalı)
Cenab-ı Hakk'a vâsıl olacak tarîkler pek çoktur. Bütün hak tarîkler Kur'andan alınmıştır. Fakat tarîkatların bazısı, bazısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor. O tarîkler içinde, kasır fehmimle Kur'andan istifade ettiğim "Acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür" tarîkıdır.

-----------------
Cenab-ı Hakk: Allah(cc).
Vâsıl: Ulaşan, erişen, kavuşan.
Tarîk: Yol.
Hak: Doğru, gerçek.
Tarîkat: Manevi terbiye yolu.
Selâmet: Kurtuluş, tehlikesizlik içinde olma, her türlü dert ve korku ve tehlikelerden kurtulmak.
Umumiyet: Umumilik, genellik, herkese ait olma, herkesle ilgili olma.
Kasır: Kusurlu. *Eksik.
Fehm: Anlayış.
Acz: Güçsüzlük, kuvvetsizlik.
Fakr: Fakirlik, yoksulluk, sayısız ihtiyaçlarını elde edecek imkanı ve gücü olmayan.
Şefkat: Başkasının kederiyle alâkalanmak. Yardıma, sevgiye muhtaç olanlara karşılıksız olarak merhamet ve sevgi göstermek.
Tefekkür: Düşünmek, düşünceyi hareketlendirmek, düşünceyi çalıştırmak.


Evet acz dahi, aşk gibi belki daha eslem bir tarîktir ki; ubudiyet tarîkıyla mahbubiyete kadar gider. Fakr dahi, Rahman ismine îsal eder. Hem şefkat dahi aşk gibi, belki daha keskin ve daha geniş bir tarîktir ki Rahîm ismine îsal eder. Hem tefekkür dahi aşk gibi, belki daha zengin, daha parlak, daha geniş bir tarîktir ki, Hakîm ismine îsal eder.
-------------------
Acz: Güçsüzlük, kuvvetsizlik.
Belki: Umulur, ihtimal, olabilir. * Hattâ. * Kat’iyyetle. Dahi. Şüpesiz.
Elsem: En selametli, en sağlam ve güvenli.
Ubudiyet: Kulluk, Allah’a(cc) kulluk etmek, Allah’ın emir ve yasaklarına uymak.
Mahbubiyet: Mahbubluk, sevilirlik, sevilen olmak.
Fakr: Fakirlik, yoksulluk, sayısız ihtiyaçlarını elde edecek imkanı ve gücü olmayan.
Rahman: Sayısız nimetlerin sahibi ve bütün varlıkların her türlü ihtiyaçlarının karşılayıcısı olan Allah(cc).
Îsal: Ulaştırma, kavuşturma.
Şefkat: Başkasının kederiyle alâkalanmak. Yardıma, sevgiye muhtaç olanlara karşılıksız olarak merhamet ve sevgi göstermek.
Tarîk: Yol.
Rahîm: Çok merhametli, çok acıyan, çok şefkatli.
Tefekkür: Düşünmek, düşünceyi hareketlendirmek, düşünceyi çalıştırmak.
Hakîm: Hikmet sahibi, her şeyi gayeli ve faydalı olarak yerli yerinde yapan.


Şu tarîk, hafî tarîkler misillü, "Letaif-i Aşere" gibi on hatve değil ve tarîk-ı cehriye gibi "Nüfus-u Seb'a" yedi mertebeye atılan adımlar değil, belki "Dört Hatve"den ibarettir. Tarîkattan ziyade hakikattır, şeriattır.
--------------------
Hafî: Gizli.
Misillü: Gibi, benzeri.
Letaif-i Aşere: On latif duygular, on ince ve nazik duygular.
Hatve: Adım.
Tarîk-ı cehriye: Cehrî tarik, yüksek sesle zikir yapan tarikat.
Nüfus-u Seb'a: Yedi nefis.
Hakikat: Gerçek.
Şeriat: Allah’ın(cc) kanunları, Allah’ın kanunlar düzeni, Allah’ın sistemi, Allah’tan gelen emir ve yasaklarla ilgili kurallar topluluğu.


Yanlış anlaşılmasın: Acz ve fakr ve kusurunu, Cenab-ı Hakk'a karşı görmek demektir. Yoksa onları yapmak veya halka göstermek demek değildir.
--------------------
Acz: Güçsüzlük, kuvvetsizlik.
Fakr: Fakirlik, yoksulluk, sayısız ihtiyaçlarını elde edecek imkanı ve gücü olmayan.
Cenab-ı Hakk: Allah(cc).


Şu kısa tarîkın evradı: İttiba-ı sünnettir, feraizi işlemek, kebairi terketmektir. Ve bilhâssa namazı ta'dil-i erkân ile kılmak, namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır.
---------------------
İttiba-ı sünnet: Peygamberimizin anlayış ve hayat biçimine uyma.
Feraiz: Farzlar, dindeki açık ve kesin emirler.
Kebair: Büyük günahlar.
Bilhâssa: Özellikle.
Ta'dil-i erkân: Namazı şartlarına ve kurallarına tam uyarak ve hakkını vererek kılmak.
Tesbihat: Tesbihler.


(Bediüzzaman Said Nursi - 26.Söz’den)
 
Üst