Adilcevazli Bekir Ağa

nurhadimi

üye Sorumlusu
Ümmî ve âmiydi o. Konuşmaktan ziyade hep dinleyici olmayı tercih ederdi. Bir suâle muhatap olduğu zaman çok özlü bir şekilde cevap verdikten sonra yine dinleyici konumuna girerdi. Ama derin ve tefekkür yüklü bir duruşu ve dinleme tarzı vardı onun.
Yürürken, otururken hep önüne bakar, kalabalık caddelerde hızlı adımlarla etrafında hiç kimseler yokmuş gibi yoluna devam ederdi.
Hasta olmadan önce onun uğradığı üç mekânı vardı: Cami, dersane ve evi... Bazen de Yeni Asya bürosuna uğrar, gazetesini alır, kısa bir hasbihâlden sonra hızla çıkar, gideceği yere doğru yola koyulurdu Osman Ağabey.
Dış görünüşü ufak tefekti, fakat vakar ve ciddiyeti ona bir heybet hali vermişti. Öfkelendiği veya birilerine kızarak kalp kırdığı, hemen hemen vâkî değildi. Durgun sular gibi kararlı ve oturmuş bir yapısı vardı onun. Halim selimdi, sesli güldüğüne hemen hiç rastlamadık. Hoşuna giden bir haber veya bir söz işittiğinde çok kısa süreli gülümseme ve tesessüm hâli belirirdi onun simasında. Ondan hemen sonra, her zamanki düşünceli, ciddî, vakarlı haline dönerdi Osman Ağabey.
Bir asra yakın bütün ömrünü Nur hizmetinde geçiren, hayatı boyunca hiç yalpalamadan, hiçbir zikzak çizmeden, hep istikamet üzere olmanın gayretinde olan, tavizsiz bir hizmet tarzını şiâr edinen ve son nefesine kadar böyle yaşamanın derdine düşen Osman Ağabeyden hepimizin alacağı dersler olmalı diye düşünüyorum.
Âmî ve okur-yazar olmamakla beraber bir ömür boyu istikamet üzere olmak... Sırf Nurları dinlemek sûretiyle Nurlara samîmî ve ciddî talebe olabilme şerefine nâil olmak... Mektep medrese görmeden Risâlelere muhatap olmak ve oradaki hak ve hakikatlerdan tam mânâsıyla istifade edebilmek... Ve Nurların tebliğ ve naşirliği hizmetini yüklenmek...
Tıpkı Üstadın sitayişle bahsettiği Adilcevazlı Kürt Bekir gibi.
Tıpkı saff-ı evvel talebelerden ve mühim bir âlim olan Hüsrev Ağabeyin, Nurları ilk defa tanımasına vesile olan âmî ve ümmî Emrullah oğlu Bekir gibi.
Aynen Bediüzzaman’ın; “Ümmî, fakat allâmelerin işini gören ve esrâr-ı Kur’âniyeye karşı Isparta’nın intibahına sebep olan, âhiret kardeşim Âdilcevazlı Bekir Ağa...” diyerek methettiği ağabeye benziyor Osman Ağabeyimizin sergüzeşt-i hayatı... Evet âmî ve ümmî olmakla beraber Bediüzzaman’a ve Nurlara talebe olabilmek... Nice âlimlerin, nice diplomalı zatların, nice sözde kariyer sahibi insanların anlamakta zorlandığı veya anlayabilme basîretini gösteremediği Risâle-i Nur’lara talebe olabilme basiretini gösterebilerek o şerefe nail olan âmî ve okur-yazar dahi olmayan bu gibi isimsiz kahramanlardan, bu kudsî dâvânın bütün müdavimlerinin alacağı ders olmalı diye düşünüyorum. Demek ki Cenâb-ı Hak isterse âmî ve ümmî insanlara dahi din-i mübîne hizmet etme işini yaptırır. Bu konuda hiç de kaygılanmaya, dertlenmeye gerek yok.
 

nurhadimi

üye Sorumlusu
Barla Lahikasini Okurken Tevafuk Etti
Bu Konuda Daha Fazla Bilgisi Olanlarin Paylaşimlarini Bekliyoruz
çünkü Bu Ağabey ümmi Olmasina Rağmen Tüm Servetini Nurlara Adamiş ömrünü Risale-i Nur Okutup Okuttuğu Kişilere Hediye Etmekle Geçmiştir Allah Kendisinden Ve Diğer Nur Talebe-kardeş-dostlarindan Razi Olsun
 
Üst